Ülkemizde geniş emekçi kesimleri açısından oldukça zor bir yıl geride kalmış, 2025 yılının ise daha zor geçeceği şimdiden belli olmuştur. Uygulanan ekonomik programla sözde enflasyonla mücadele adı altında ücretliler ve emekliler başta olmak üzere tüm emekçi kesimlerin gelirleri baskılanmaktadır. Halkımıza birkaç yıl sabredilmesi ve kalıcı refah artışı için fedakarlıkta bulunulması salık verilmektedir.
2025 yılı için milyonlarca asgari ücretliye sadece yıllık %30’luk bir zam reva görülmüş, TÜİK’in gerçeği yansıtmayan 2024 yılı enflasyon oranından 14,38 puan daha az bir artış yapılmıştır. Asgari ücrete yapılan bu sefalet zammı, IMF ve uluslararası sermaye çevrelerinin önerileri ile paraleldir. Enflasyonun nedeninin “ücret artışları” olduğu gibi bilime aykırı ve vicdana sığmayan bir gerekçeyle düşük tutulan asgari ücret zammı, işçi düşmanı “kemer sıkma” politikalarının bir uzantısı olmuştur. Ücret artışlarının gerçekleşen değil hedef enflasyona göre yapılması, işçinin cebinden alıp işverenlere kaynak aktarmanın en kolay yoludur.
2025 yılının emekliler ve memurlar açısından da büyük bir kabusa dönüşeceği anlaşılmaktadır. Ocak ayında İşçi ve Bağ-Kur emeklileri için %15,75, memur ve memur emeklileri için ise 6 aylık enflasyonun da altında %11,54 zam yapılmıştır. En düşük emekli aylığı 14.469 TL gibi kabul edilemez bir düzeyde belirlenmiştir. Yasa ve kamuda ilgili toplu sözleşme gereği yapılan bu zamlara herhangi bir refah payı eklenmemesi ise yine sermayeyi gözeten yaklaşımın ürünüdür. Ücretliler ve emekliler, enflasyona ezdirilmekte ve hızla yoksullaştırılmaktadır. Bu kesimlerin bu şartlarda değil geçinmesi karnını doyurması bile mümkün değildir.
Emekçiler açısından bir başka hak kaybı ise kıdem tazminatı tavanı belirlenirken yaşanmaktadır. Kıdem tazminatı tasfiye edilmek istenmekte ve yıllar içerisinde adım adım kıdem tazminatı hakkı budanmaktadır. Bu hakkımızın fon hesabına devredilmesi girişimlerinde sendikaların mücadelesi sayesinde bugüne başarılı olunamamıştır. Ancak kıdem tazminatına önce tavan uygulaması getirilmesi ve ardından bu tavan rakamının da baskılanması sonucu, kıdem tazminatı fiilen tırpanlanmıştır. Kıdem tazminatı tavanı 2025 yılı ilk 6 ayı için enflasyon oranının da altında memur maaş artışı kadar arttırılarak 46.655,43 TL seviyesine çıkarılmıştır. 12 Eylül Darbesi koşullarında brüt asgari ücretin 7,5 katı düzeyinde olan kıdem tazminatı tavanı, bugün asgari ücretin yalnızca 2 katı düzeyine kadar gerilemiştir. Geçmişte kıdem tazminatı ile ev alabilen çalışanlar, artık bir otomobil dahi alamaz duruma gelmiştir.
Ücretlerimiz ve haklarımız baskılanırken bir başka kayıp vergi sistemindeki adaletsizlikler nedeniyle yaşanmaktadır. Gelir vergisi dilimleri 2025 yılı için yeniden değerleme oranı ölçüsünde %43,93 oranında yükseltilmiştir. Cumhurbaşkanı takdir yetkisini kullanmamış ve zaten düşük olan dilim sınırları, enflasyon oranının dahi altında arttırılmıştır. Bu nedenle ücretliler, bir önceki yıla göre üst vergi dilimlerine daha erken girecekler ve daha fazla vergi ödeyeceklerdir. Çalışanlar, yıllardır hem vergi oranlarının arttırılması hem de vergi dilimlerinin arasının açılmaması nedeniyle kaybetmektedir. Gelir vergisi ilk dilimi sınırı 1999 yılında asgari ücretin yaklaşık 25 katı ve 2002 yılında 17 katı iken bugün 6 kata kadar gerilemiştir.
Bu kayıplarla girdiğimiz 2025 yılında, yaklaşık 700 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü’ne ilişkin çalışmalar başlayacaktır. Ardından kamu işletme/işyerlerinde bu protokol çerçevesinde toplu sözleşme süreçleri nihayetlendirilecektir. Örgütlü olduğumuz kuruluşlar dahil, ülkemiz ekonomisinin belkemiği niteliğindeki KİT’lerde çalışan işçilerin daha fazla kayba tahammülü kalmamıştır. Geçtiğimiz yıllarda alım gücü ciddi ölçüde düşen kamu işçilerine, ücret zammında hedef enflasyon dayatmasında bulunulamayacağı bilinmelidir. Kamu işçisi, ücretlerinde alım gücü düşüşünü telafi edecek refah payı almalı ve kamu kuruluşlarındaki ücret dengesizlikleri giderilmelidir. Kamu işletme/işyerlerinde “tasarruf önlemleri” gerekçe gösterilerek zaten kayıp yaşadığımız ücret ve haklarımızın asgari ücret zammı yaklaşımında olduğu gibi daha fazla baskılanması kabul edilemez.
Emekçilerin haklarını, ücret ve gelirlerini baskılayan tüm politika ve uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir. Kamu ve özel sektörde çalışan işçinin, memurun, emeklinin ve diğer tüm emekçi kesimlerin refahını arttıracak acil önlemler alınmalıdır. Asgari ücret ve emekli aylıkları sefalet düzeyinden çıkarılmalı, kıdem tazminatının adım adım tırpanlanmasına son verilmeli, gelir vergisi dilimleri ve oranları adil düzeyde belirlenmeli, yaklaşan toplu sözleşme sürecinde kamu işçilerinin düşen alım gücü yükseltilmeli ve koşulları düzeltilerek ekonomik hakları genişletilmelidir.
2025 yılında artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Emekçilerden daha fazla fedakarlık beklenemez. Bu gerçeği görmezden gelen sermaye yanlısı uygulama ve kararlardan dönülmelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur,
Petrol-İş Sendikası
Merkez Yönetim Kurulu adına
Genel Başkan
Süleyman Akyüz