• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Enflasyon bu noktaya nasıl geldi?

Türkiye ekonomisi, hayali büyümeninyanında 2011 yılını enflasyon rekoru ile tamamlandı. Merkez Bankası’nın (MB), yüzde 5.5’lik yıl sonu enflasyon tahminine karşılık, 2011 yılında yüzde 10.45 olan tüketici fiyatları endeksi, 2008’den itibaren kaydedilen en yüksek değere ulaştı. Aynı dönemde MB, dolara yönelik müdahalesiyle tartışma yaratıyor. Prof. Dr. İzzettin Önder, “Ekonomide neler oluyor” sorularını yanıtladı.

09.01.2012

 

 

Murat Selenoğlu - Fatma Koçak / Diha

Türkiye ekonomisi, hayali büyümeninyanında 2011 yılını enflasyon rekoru ile tamamlandı. Merkez Bankası’nın (MB), yüzde 5.5’lik yıl sonu enflasyon tahminine karşılık, 2011 yılında yüzde 10.45 olan tüketici fiyatları endeksi, 2008’den itibaren kaydedilen en yüksek değere ulaştı. Aynı dönemde MB, dolara yönelik müdahalesiyle tartışma yaratıyor. Prof. Dr. İzzettin Önder, “Ekonomide neler oluyor” sorularını yanıtladı.

AKP’nin verileri çarşıya uymuyor

İktidarın enflasyon öngörüsündeki sapmalarını değerlendiren Prof. Dr. İzzettin Önder, “yüzde 5.5 hedeften yüzde 10.5 gerçeğe çıkmak çok büyük bir sapmadır” dedi. Önder, “Bu tür oranlar özellikle gelirlerinin büyük bölümü gıda ve zaruri harcamalara giden yaygın halk kesimi için fazla bir değer ifade etmez, çünkü halkın çarşı pazarda karşı karşıya kaldığı fiyat artış oranı bu ortalamalardan çok daha yüksektir. Bir kere bu saptamayı yapmak gerekir” diye konuştu. Enflasyon hedefindeki sapmanın nedeni ekonominin genel verimsizlik düzeyinde olduğunu kaydeden Önder, şöyle devam etti: “Bir defa, dönem başında yapılan tahminler ve ara düzeltmeler (revizyonlar) gerçekçi yapılmamıştır. Çok büyük bir ihtimalle dünya krizi göz önünde bulundurularak, ekonomik durgunluğa paralel olarak enflasyonun da düşük seyredeceği yanlışı yapıldı. İkinci olarak, Merkez Bankası’nın düşük faiz politikası TL’nin değerini düşürürken, tüketim harcamaları da yükseltir. Nitekim gıda fiyatlarındaki artış önemlidir. Bankalarda mevcut likidite bolluğu büyük yatırımlardan çok, ufak tüketici kredileri olarak piyasaya sürülmek istenmektedir. Bunun amacı riski bölerek küçültmek olduğu gibi, büyük yatırımcılardan gelen talebin düşüklüğü de rol oynamıştır”

Politik aldatmaca

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, enflasyon verilerine rağmen, “Kimseyi enflasyona ezdirmeyiz” şeklindeki açıklamalarını da değerlendiren Önder, şunları söyledi: “Bu söylem hem bir yanlışın halka yutturulması, hem de tam bir aldatıcıdır. Bir kere bu ifade yanlışın halka yutturuluş formülüdür, çünkü enflasyon ölçütü geçmişe aittir, oysa geçmişe ait hesaplamalarla yapılan zamlar gelecekte kullanılacaktır. Enflasyonun düşüş dönemlerinde bu yöntem avantajlı olabilir, ancak enflasyonun yükseliş dönemlerinde bu yöntem vatandaşın aleyhinedir. Özellikle son dönemlerde enflasyonun çıkışta olduğu dikkate alındığında halkın bu politikadan zarar gördüğü açıktır. Bu ifade tam bir siyasetçi tipi aldatıcı söylemdir. Zira enflasyon gerçekçi olarak hesaplansa ve dönem başında yapılan doğru tahminlerle halka zam verilse dahi, bireyin reel satın alma gücü korunmuş olmakla beraber, birey reel milli gelir artışından pay almamış, dolayısıyla toplumsal gelir dağılımında geri plana düşmüş olur. Böylece, salt enflasyona ezdirilmemek sözü, bireyde korunduğu duygusu oluştururken, aslında toplumsal gelir dağılımındaki yerini korumaya yetmemektedir. Bu nedenle böyle bir ifade tam bir politik aldatmacadır”

Müdahale risk barındırıyor

Önder, bir başka tartışma konusu olan Merkez Bankası’nın manevralarına ilişkin de “Birincisi, bankanın bu operasyonunu halk dövizin yükseleceğine işaret olarak algılayarak dövize hücumunu sürdürebilir. Bunu hisseden Merkez Bankası piyasaya döviz sürerken, faiz haddini fiilen yükselterek piyasadaki TL miktarını kısmaya çalışmaktadır. Bankanın giriştiği işlemin ikinci riski ise, kurlar gereği kadar düşmeden bankanın döviz rezervlerinin erime olasılığıdır. Bu durum tam bir paniğe ve dövizin çok daha hızla yükselmesine yol açar” değerlendirmelerde bulundu.

Önder, devamla şunları ifade etti: “Türkiye’de faizlerin inmesi Merkez Bankası’nın kararı ile olmaz. Faizlerin inebilmesi için cari açığın kapatılması ya da küçültülmesi, bunun için de ekonomide verimliliğin yükseltilmesi kaçınılmazdır. Bu ise bir süreçtir, akılcı ve sabırlı politikalarla uzun dönemde gerçekleşir; emirle ya da kararla kısa dönemde olabilecek bir şey değildir.
 

Manzara umutlu gözükmüyor

Bu gelişmeler ışığında 2012 yılında ekonominin gelişme seyrinin geçen yıllardakine benzer şekilde, çok parlak geçmeyeceği görüşünü savunan Önder’in öngörüsü şöyle: “İşsizlik, gelir dağılımı bozukluğu ve enflasyon halkın genel sorunu olarak devam edecektir. Hemen tüm KİT’leri satmış olan AKP hükümeti gelir kaynaklarını da oldukça kurutmuştur. Geçtiğimiz yıl son anda çıkardığı vergi ceza affı ile topladığı varidatla idare eden hükümet, önümüzdeki yıl içinde de bedelli askerlikten epey kaynak sağlayabilir. Büyük kentlerdeki ‘kentsel dönüşüm’ projelerinin işlevi şehirleri abat etmekten çok, değerlenen eski yerleşim yerlerini cilalayarak varsıl kesime pazarlamaktır. Böylece hem inşaat sektörü ekonomiyi biraz canlandırır, hem de kamuya para kaynağı oluşturulmuş olur. Tabii, yolların ve köprülerin ihaleleri de hükümete belirli kaynak sağlıyor olabilir. Ekonominin verimsizliği şimdilere kadar dışarıdan gelen spekülatif paranın şişirdiği piyasalarla biraz idare edildi. Ancak gelecek dönemde sıcak para girişi sorunlu olabileceği gibi, Avrupa’nın yaşadığı kriz ihracatımıza da olumsuz yansır. Kısacası, ileriye yönelik manzara fazla olumlu ve umutlu gözükmemektedir.”

 

 

 

 

 

 

http://www.ozgur-gundem.com/?haberID=29147&haberBaslik=Enflasyon%20bu%20...

Kaynak: Özgür Gündem