Sendikamız, özelleştirmelerle ilgili tutum ve davranışları öğrenmek, Tüpraş ve Tüpraş’ın satışı ile ilgili toplumun genel kanaatlerinin belirlenmesi amacıyla A&G Araştırma şirketine bir kamuoyu araştırması yaptırmıştır.
Sendikamız, özelleştirmelerle ilgili tutum ve davranışları öğrenmek, Tüpraş ve Tüpraş’ın satışı ile ilgili toplumun genel kanaatlerinin belirlenmesi amacıyla A&G Araştırma şirketine bir kamuoyu araştırması yaptırmıştır.
Bu araştırma; 15-18 Ekim 2005 günleri arasında Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde, 17 il ve 57 ilçede bunlara bağlı 77 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 663’ü kadın toplam 1353 denekle hanede yüz yüze görüşme metoduyla gerçekleştirilmiştir.
Kamuoyu araştırmasının içeriği ve kapsamı doğrultusunda sonuçlarını, iki boyutta incelemek mümkündür. Araştırmada öncelikle, genel olarak özelleştirmeye ilişkin görüşler ve arkasından halkın Tüpraş’ın özelleştirmesine yaklaşımıyla ilgili bulgular ortaya konmuştur.
Halkımız özelleştirme konusunda, hakim tezlerin aksine, net bir tutuma sahip değildir.
Araştırmada sorulan en genel “özelleştirmeye karşı mısınız ya da yana mısınız?” sorusuna yanayım diyenler ile, karşıyım diyenlerin sayısı birbirine oldukça yakındır.
Özelleştirme politikaları konusunda, medyada yoğun bir biçimde yürütülen taraflı propagandaya rağmen, ülkemizde özelleştirmeye karşı olanların oranının, %37,3 gibi oldukça yüksek bir orana ulaştığı görülmektedir. Özelleştirmelerden yana olanların oranı ise, %42,8’de kalmaktadır. 1990’lı yıllardan bu yana, yabancı sermayeyi ülkeye çekmek, ülkenin ekonomik sıkıntılarını azaltmak, hantal devlet kuruluşlarını daha etkin hale getirmek vb. gerekçelerle tüm hükümetler tarafından savunulmuş özelleştirme politikaları, halkımızın yarıdan daha az bir kesimi tarafından onaylanmaktadır.
Diğer yandan, araştırmada özelleştirmeden yana tavır koyan grubun içerisinde özelleştirmelere yaklaşımı ölçen diğer sorulara verilen yanıtlar düşünüldüğünde çeşitli kırılmalar gözlenmektedir.
Farklı değişkenlerle birlikte incelendiğinde; özelleştirme karşıtları ve yanlıları arasında bir ayrışma görülmektedir. Gerek medyanın gerekse özelleştirmelerle ekonominin düzlüğe çıkacağını mutlaklaştıran egemenlerin ideolojik bombardımanına rağmen sosyal statüye göre özelleştirme karşıtlığında çekinceler de oluşmaktadır. Gelir düzeyi, eğitim, kır-kent gibi parametreleri içeren düşük ve yüksek sosyal statülere göre bakıldığında, yüksek statüdeki deneklerde özelleştirme yanlılığı, düşük statülülerde ise özelleştirme karşıtlığı artmaktadır.
Mevcut iktidarın öne sürdüğü “özelleştirmeler başarılamadığında ekonomik istikrarın bozulacağı” iddiasının, yüksek statülü grupta karşılığını bulduğu ve bu grubun özelleştirmelere verdiği desteği arttırdığı anlaşılmaktadır. Halk esasında kendi çıkarının farkındadır ama hakim görüşün yanlı olarak sunduğu iktisadi kriz senaryoları arasında sıkışmıştır.
Halkımız özelleştirme uygulamalarını şeffaf bulmamaktadır.
Kamuoyu araştırması sonuçları, halkımızın özelleştirme uygulamaları konusunda çeşitli tereddütleri olduğunu ve bu tereddütler devam ederken özelleştirmelerde devir-teslimin yapılmasından rahatsız oldukları anlaşılmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre halk, yapılan özelleştirme işlemlerini şeffaf bulmamakta, halkın %58,2’si özelleştirmelerin halkın gözü önünde yapılmadığını düşünmektedir. Eğitim seviyesi yükseldikçe, özelleştirmeleri şeffaf bulmadığını söyleyenlerin oranının artması ve buna karşılık aynı konuda fikrinin olmadığını belirtenlerin azalması ise bilgi kaynaklarına ulaşabilir durumdakilerin şaibeli özelleştirme uygulamaları ile ilgili daha kesin kanaatlere sahip olduklarını göstermektedir.
Halkımız kamu kuruluşlarının satışı durumunda, alıcının yerli sermaye olmasını tercih etmektedir.
Halkın %52,5’i, kamu kuruluşları satılacaksa, alıcının bir yerli sermaye grubu olmasını istemektedir. Özelleştirmeye karşı olduğunu belirten deneklerin içerisinde ise %55,4’lük bir kesim de, son tahlilde yerli bir alıcıyı tercih edeceğini söylemektedir. Ulusal sermayenin kendisi bile küresel olduğunu ifade etmesine karşın halkta hala sermayenin yerlisi ve yabancısı varmış gibi bir yanılsama bulunmaktadır.
Bu soruya verilen yanıtlardan iki sonuç çıkarmak mümkündür. İlki, eğer yerli sermayenin de yabancı sermaye gibi hareket edeceğine ilişkin toplumda bilgilenme düzeyi artarsa, yerli sermayeye satılsın diyenlerin büyük çoğunluğunda özelleştirmelerle ilgili çekincelerin artacağı söylenebilir.
Öte yandan, halkımız yerli sermayenin çıkarları ile ülke çıkarlarının eş olduğunu düşünmektedir. Tavrını yerli sermayeden yana koyanların aslında, ülkenin gelişmesi-kalkınması, kendi ayakları üzerinde durması, refahının artması vb. saiklerle hareket ettiğinden söz edilebilir. Burada, aslında ülkeye sahip çıkma duygusu öne çıkmaktadır.
Halkımız karlı kuruluşların satışını onaylamamaktadır.
Özelleştirme uygulamalarına şüpheyle yaklaşan halkımızın, konu karlı ve stratejik kuruluşlar olduğunda hassasiyeti artmaktadır. Araştırma bulguları, karlı kuruluşların satışını doğru bulmayanların oranının, %66’lara kadar çıktığını göstermektedir. Özelleştirmelerden yana olduğunu belirtmiş olanların bile %57’sinin karlı kuruluşların satışına karşı olması, özellikle son dönem gerçekleştirilmekte olan Tüpraş, Türk Telekom ve Erdemir gibi karlı kuruluşların özelleştirilmelerinin kamuoyu tarafından onaylanmadığına işaret etmektedir.
Halkımız Tüpraş ihalesinin iptal edilmesini istemektedir.
Kamuoyu araştırmasının Tüpraş ve Tüpraş özelleştirmesine ilişkin sorularına verilen yanıtlar da, genel olarak özelleştirmelere karşı tutumla paralellik arz etmektedir.
Bilindiği gibi Tüpraş’ın %65,76’lık kamu payı, daha önce 2004 yılında Rus şirketi Efremov-Kautschuk’a 1,3 milyar dolara satılarak özelleştirilmeye çalışılmış, ancak yargı bu satışı iptal etmişti. Araştırmada söz konusu ihalede gerçekleşen 1,3 milyar dolarlık satış tutarının, Tüpraş’ın %51’lik kısmının yeni satış sürecinde 4,1 milyar dolara çıkması konusunda ne düşünüldüğü öğrenilmeye çalışılmıştır. Bu soruya verilen yanıtlar içerisinde en yüksek orana sahip cevap %35,1 ile “o dönem birilerine ucuza verilmeye çalışıldı” olmuştur. Yani, Türkiye halkının önemli bir kısmı, Tüpraş’ın ilk satış sürecini şaibeli bulduğunu söylemektedir.
Diğer yandan, Tüpraş’ın 14,76’lık kamu hissesinin blok olarak İsrailli işadamı Sami Ofer’e satılmasından, konu ve alıcı son günlerde medyada sıkça yer alıyor olmasına rağmen halkın yalnızca, %25,7’sinin haberdar olduğu görülmektedir. Sami Ofer’e yapılan bu satışı olumsuz olarak değerlendirenlerin oranı ise, %61’e ulaşmaktadır. Bu sonuç, satış ve satışın biçimi konusunda bilgi sahibi olmasa da halkın, hisselerin yabancı sermayeye satılmasından son derece rahatsız olduğunu göstermektedir.
Benzer şekilde halkın %43’ü, Tüpraş’ın Koç-Shell konsorsiyumuna gerçekleştirilen satış sürecinde de hukuksuzluk olduğunu düşünmekte ve bu nedenle yeni satışın da yargı tarafından iptal edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Yargının satışı iptal etmemesi gerektiğini düşünenlerin oranı ise yalnızca, %27,1’dir. Bu soruya “fikrim yok/cevap yok” yanıtı veren %30 oranındaki deneklerin büyük bir bölümü karlı kuruluşların satışına karşı olduğunu belirtenlerden oluşmaktadır. Bu kesime, Tüpraş’ın Türkiye’nin en karlı kuruluşlarından biri olduğu anlatıldığında, son ihalenin iptal edilmesini isteyenlerin oranı, %60’a kadar çıkabilecektir.
Kamuoyu araştırması sonuçları da göstermektedir ki, halkımızın önemli bir kesimi Tüpraş’ın satışı konusunda ikna olmadığı gibi, ihalenin iptal edilmesini beklemekte ve istemektedir.
Ülkemizin uzun vadeli geleceğini doğrudan ilgilendiren bu satışa ilişkin halkımızın ve sendikamızın bu talebi, “kriz senaryolarına” feda edilemez. Araştırma sonuçları, tüm ilgililere ciddi bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluğun gereği, yerine getirilmelidir.
Sendikamız ise üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek, toplumdan aldığı bu onay ve destekle bu satışa karşı yürüttüğü mücadelesini yükselterek devam ettirecektir.
Saygılarımızla.
Petrol-İş Sendikası
Merkez Yönetim Kurulu adına
Mustafa Öztaşkın
Genel Başkan