'Halkın Haber Alma Özgürlüğüne Engel'

Akreditasyon konusu ülkemizde hala bir sorun olarak gündemde. Bizler sorunun çözümünü beklerken yeniden keyfi değerlendirmelerle karşılaşıyoruz. Akreditasyon iptallerinin yaşanması sadece gazetecileri mesleklerini yapmaktan alıkoymuyor, aynı zamanda halkın bilgilenme hakkını da yok sayıyor. Asker akreditasyon yoluyla birilerini karargah dışında bırakıyor, Başbakanlık kurallara uymadı diye akreditasyonları iptal ediyor. Bu ülkede sistemin adı demokrasi ise, ülkenin anayasasında buranın bir hukuk devleti olduğu kayda geçirilmişse, herkes karşısındakine tahammül edecek ve gazeteciler ile gazetelerden ağzı yananlar haklı olduklarına inanıyorlarsa eğer, haklarını yargı yoluyla arayacaklar. İktidar ya da muhalefetin, asker-sivil bürokrasinin bundan başka yapabileceği bir şey yok.Tekrarlıyorum: Sistemin adı demokrasi ise ve hukuk devleti olma sıfatı anayasada özellikle belirtilmişse, halkın haber alma hakkını kullanan medyanın özgürlüğü, kızanlar küsenler tarafından da korunmak zorunda. Ulusal güvenlik ya da terörle mücadele gibi kavramlar bu gerçeği değiştirmez. Siyasilerde, asker-sivil bürokrasi de medyanın halk adına bekçilik yaptığını unutmamalı. Yalan yanlış abartılı habercilik anlayışına verilecek en etkili cevap bu tür haberler yapanları tehditle, baskıyla, sansürleyerek, boykot çağrıları yaparak, akreditasyon uygulayarak sindirip yok etmek değildir. O yayınlara en etkili cevabı yalandan, dolandan, abartıdan hoşlanmayan gazeteciler ve gazeteler verecektir. Bizler bu kadar kazanımdan sonra basın özgürlüğünden taviz verecek değiliz. Bugün burada bizler hukuk devletine olan güvenimiz sonucu, Başbakanlık Basın Merkezi’nin yanlış uygulamasını gazeteci Sultan Özer adına İdare Mahkemesi’ne taşıyoruz. İnanıyoruz ki buradan çıkacak karar ülkemizde basın özgürlüğünün önündeki engellerin aşılmasında, basına uygulanan sansürün ortadan kalkmasına yardımcı olacak ve her kurumun kendi gazetecisini yaratma çabasına da set çekecektir. Saygılarımızla.Türkiye Gazeteciler SendikasıAnkara Şubesi