• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

KEİG'den

Kadın Emeği ve İstihdamına İlişkin Bilgi Notları

Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu ağustos ayında kadın emeğine ilişkin üç farklı yayın çıkardı. Yayınlardan biri olan 'Kadın Emeği ve İstihdamına İlişkin Bilgi Notları' nda işlenen konulardan birisi sosyal güvenlik sistemi.

28.08.2015

KEİG'in ağustos ayı içerisinde çıkardığı 'Kadın Emeği ve İstihdamına İlişkin Bilgi Notları' kitapçığında sırasıyla; ev işçileri, ev eksenli çalışanlar, hane içi karşılıksız emek, sosyal güvenlik sistemi ve mevsimlik gezici tarım işçileri konuları işleniyor. Kitapçıkta Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik (GSSSG) Yasası’nın özellikle kadınları ilgilendiren konularda neler getirdiği ise sade bir dille ele alınıyor.

2006 yılında yürürlüğe giren 5510 Sayılı Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasası (GSSSG)'nın ardından, 2008 yılında çıkarılan 5574 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun taslağı, yasalaştı ve yıllar içerisinde çıkarılan torba kanunlarla bazı değişikliklere uğradı.

2008 yılında sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişikliğe göre, 4/a statüsünde (eski SSK) çalışan kadınlar, 2036 yılına kadar 58 yaşında emekli olacaklar; ancak emeklilik yaşı o yıldan sonra 2048 yılına kadar kademeli olarak 65 yaşına kadar yükseltilecek. 4/a sigortalısının prim süresinin ise 2008’de ilk önce 9000 güne artırılması öngörülürken, yasanın çıktığı sırada gösterilen tepkilerle bu süre 7200 günde kalabildi.

Kadınların emekli olması zorlaşıyor

4/b statüsünde olan kadınlar ise, daha önce 7200 gün prim ödemeleri yeterliyken artık 9000 gün prim ödemek zorundalar. Kitapçıkta, emeklilik yaşının ve prim ödeme süresinin bu kadar yükseltilmesi nedeniyle, çalışmaları, evlenme, çocuk gibi etkenlere bağlı olarak kesintiye uğrayabilen kadınların, emekli olabilmelerinin önemli ölçüde zorlaşacağı belirtiliyor. Kadınlara olanak gibi sunulan doğum borçlanması yoluyla toplu para ödeyerek, prim sürelerindeki boşlukları doldurma imkanı ise yine KEİG'e göre, kadınların çoğunun aldıkları ücretler ve ailelerin gelir düzeyleri dikkate alındığında, çok da mümkün gözükmüyor.

Ele alınan diğer bir konu olan isteğe bağlı sigortalılık da 5510 sayılı Kanun ile 4/b kapsamındaki sigortalılık ilişkisiyle aynı şekilde düzenleniyor. Bu düzenlemeye göre, isteğe bağlı sigortalıların yaşlılık aylığına hak kazanabilmeleri için kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşını doldurmuş olmaları; 9000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmaları gerekiyor. Kitapçıkta bu durum, kadınların çoğunun ayda 30 günden az çalıştığı göz önünde bulundurulmasıyla, emekli olabilmelerinin neredeyse imkansız olacağı şeklinde yer alıyor.

Ev işçileriyle ilgili kitapçıkta yer alan bilgi notlarıysa şöyle:

Ev işçileri 2014 yılında çıkan 6552 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun’a getirilen “Ek madde 9” ile 5510 sayılı Kanun kapsamına alındılar. Yapılan düzenleme ev işçilerini bir işverene ayda “10 günden az ve 10 günden fazla” çalışanlar diye ikiye ayırdı ve sigortalılık ilişkilerini buna göre düzenledi. Ek 6 Sigorta uygulaması ile ev işçileri, çalıştıkları günlerin dışındaki günlerin primlerini kendileri ödemek durumundalar. Yani ev hizmetlisini 10 günden az çalıştıran bir işveren (yasaya göre işveren değil çalıştıran olarak adlandırılıyor) yalnızca yüzde 2 oranında iş kazası meslek hastalığı primi ödeyecek, ayda 10 gün ve daha fazla çalışan ev işçileri ise Kanun’un 4/a maddesi kapsamında zorunlu sigortalı sayılacak.

Fakat ay içerisinde 30 günden az çalışan ev işçileri, eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlamak zorunda kalıyorlar. Bunun dışında ev işçisinin kaç gün çalıştığı beyana dayandığından, kayıt dışılığın önlenmesi bir yana, daha fazla kayıt dışılığa neden olma riski barındırıyor.

Cinsiyetçi iş bölümü pekiştiriliyor

KEİG yayımladığı kitapçık ile isteğe bağlı sigortalılığın en önemli hedef kitlelerinden birisi olan ev kadınlarını da konu ediyor. En son yayımlanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Hane Halkı İşgücü Araştırması’na (HHİA) göre 2014 Kasım ayında işgücüne dâhil olmayan 20 milyon 159 bin kadının 11 milyon 675 bini (%57,9’u) neden olarak ev işleriyle meşgul olmayı gösteriyor.

Ev kadınlarının ağırlıklı olarak sistemde aktif sigortalı (eş, baba veya oğul/kız) ile ilişkilendirilen bağımlı-bakmakla yükümlü olunan kişi (eş, çocuk vs.) ve hak sahipliği (dul, yetim, vs.) statüsünde oldukları görülüyor. Bu durumun en önemli nedenlerinden birisi de kadınların hane içinde ücretsiz olarak yaptıkları işlerin görünmezliği nedeniyle işçi sayılmaması oluyor.

KEİG'e göre mevcut modelde bağımlı hasta/yaşlıların rapor ve bakıcı ücreti alabilmesi için de yaşlı bakımının “birinci dereceden akrabası” tarafından yapılması şartı, ikinci bir mağduriyet unsuru oluyor. Böylelikle dışarıdan bir bakıcı hizmeti alması mümkün olmayan hanelerde  bakımdan sorumlu olarak kadınlar görülüyor ve evde izole bir yaşam sürmeleri teşvik edilerek,  cinsiyetçi iş bölümü pekiştiriliyor.