Süren ‘kaos ortamı’ Türkiye’nin hayati birçok sorununu tartışmamıza engel oluyor. Sorunlar ötelenirken, Türkiye her alanda bir çöküş yaşıyor.
Ülke, şiddet sarmalının içinde kıvranıyor. Yeni Türkiye’nin en büyük sorunu güvenlik! Toplum, birbiri ardına toprağa verilen cenazelerin trajedisini yaşıyor. Bomba ihbarlarının, canlı bombaların sıradan bir habere dönüştüğü ülkede öncelikli sorunun can güvenliği olduğu tartışılıyor. Ortaya çıkan ‘temel mesele’ ülkenin ve toplumun öncelikli sorunlarını gölgeleyip unutturuyor. Oysa bu şiddet ortamı içinde ne kadın cinayetleri, ne işçi kıyımı duruyor. Türkiye sağlık ve eğitim sisteminde adeta tel tel dökülüyor. Yeni Türkiye’de artık konuşulamayan sorunlar can yakmaya devam ediyor. Peki, unuttuğumuz sorunlar ne? İstatistiklerin ve uzmanların dili çok sert; Türkiye her alanda bir çöküş yaşıyor!
SADECE GEÇEN AY 15 KADIN KATLEDİLDİ
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre sadece bu yılın geçen ay içerisinde 15 kadın öldürüldü. Adeta cinayetlerin önünün açıldığı görülüyor. Platform, artan cinayetlerin en önemli nedenini kadın düşmanı açıklamalar ve caydırıcı önlemlerin bir türlü alınmayışı olarak görüyor. ‘Özgecan Yasası’ iki yıldır Meclis’te bekletiliyor. Yine platform tarafından yapılan açıklamada, “Bülent Arınç’ın Meclis’te HDP’li Nursel Aydoğan’a ‘Bir kadın olarak sus’ demesinin hemen ardından iki kadın kardeşimizi kaybettik” deniyor.
HER BEŞ GENÇTEN BİRİ İŞSİZ
Gençleri bunalıma sürükleyen işsizlik sorunu önlenemiyor. TUİK Nisan verilerine göre, işsizlik sayısının geçen yıl aynı döneme göre, 242 bin kişi daha arttığını gösteriyor. Verilere göre Türkiye’deki işsiz sayısı 2 milyon 821 bin kişi. İŞKUR başvuruları işlenerek ortaya konan değerler daha karanlık bir tabloyu da açığa çıkarıyor. Türkiye’deki gençler arasında işsizlik oranı yüzde 20’ye yakın. Bunun anlamı şu: Her beş gençten biri işsiz! Üstelik bu gençlerin pek çoğu üniversite mezunu!
ÇALIŞAN YA ÖLÜYOR YA SÜRÜNÜYOR
İşsizlikle boğuşanların dramı büyük bir toplumsal yara olarak dururken, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verileri, çalışanların ise daha büyük sorunları olduğunu gösteriyor. Türkiye’de işçi olmak aynı zamanda ölüme direnmek demek! İSİG’in 2015’in ilk altı ayını baz alarak hazırladığı rapor, korkunç bir bilançoyu gözler önüne seriyor: Çalışan ölüyor! 6 aylık iş cinayeti raporu; ocak ayında 128, şubatta 85, martta 139, nisanda 133, mayısta 162, haziranda ise 147 işçinin yaşamını yitirdiğini gösteriyor. Rakamlar iyimser. “En az” ibaresi not düşülüyor. Toplam sayı 794 işçinin yaşamını yitirdiğini gösteriyor. Bu sayı Soma’nın iki katından fazla! Verilerden çıkan sonuç şu: Tüm sektörlerde ölüm kol gezerken, bir önceki yıla göre sıçramalı bir artış göstermiş durumda.
EĞİTİM ŞART DEĞİL!
Ailelerin yoksulluğu, köyden kente göç, sermayeleşme ile ucuz emek gücü gibi eğitime ulaşamama ve 4 4 4 eğitim sistemi de çocukların büyük bir yük altında ezilmesine neden oluyor. Okula gitmek yerine çalışmak zorunda kalan çocuklar canlarından oluyor. İş cinayetleri yaşa bakmıyor! Üstelik genç ve yetişkin işgücümüz iş cinayetlerinde en çok ölen yaş grubunu oluşturuyor. 2015 yılının ilk altı ayındaki 794 iş cinayetinin yaş gruplarına göre dağılımında, 14 yaş ve altında 8 çocuğun, 15-17 yaş arasında 18 çocuk/genç işçinin öldüğü görülüyor. Okulların kapanmasıyla birlikte Türkiye’deki çocuk ölümlerinde de artış gözleniyor. Çünkü yoksul ailelerin çocukları okullar kapanır kapanmaz, denetimsiz yerlerde çalışmaya başlıyor. Çocuk işçiliği devlet ve işveren tarafından hasıraltı edilirken, çocuklar adeta üç kuruşa ölüyor.
SIĞINMACI SORUNU
Suriye İnsan Hakları Örgütü (SNHR) 2014 raporunun bizi ilgilendiren bölümü son derece çarpıcı. Rapor, Türkiye’nin Ürdün, Lübnan ve Irak’ın önünde, 1.9 milyon kişiyle en çok Suriyeli sığınmacı bulunduran ülke olduğu yönünde. Savaştan kaçıp Türkiye’ye gelenlerin yüzde 90’ı kamp dışında yaşayıp, ağırlıklı olarak Türkiye’nin 16 iline dağılıyor. Artık Türkiye’de ciddi bir mülteci sorunun tartışılması gerektiğinden söz ediliyor. Sığınmacıların yoğunlu olarak yaşadığı illerden biri olan Antep MAZLUMDER Şube Başkanı Sabri Sayan konu ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Sığınmacılar, ucuz işgücü olarak görülüp mağdur ediliyor. Onların ucuza çalıştırılması ise, ülke insanının işsizlik sorununu büyütüyor. Bununla birlikte ev sahiplerinin sığınmacılardan iki üç kat daha fazla bedeller istediklerini biliyoruz. Kiralar artıp ülke insanlarının ekonomik sorunları büyüyor. Nefret söylemleri yaygınlaşıyor. Sorunlar giderek daha içinden çıkılmaz bir hal alacak!”
Kaynak: Birgün Gazetesi