• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Kapitalist sömürü çarkları arasında tarım işçisi olmak...

10.11.2014

Tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları vahşi kapitalizm gerçeğini oldukça net yansıtmaktadır. Tarım işçileri yaşadıkları sorunlar karşısında, kendi bağımsız sınıfsal çıkarları temelinde örgütlenerek mücadele etmelidir.

İşçi sınıfının “görülmeyen ve duyulmayan” kesimi olan tarım işçileri bir kez daha Isparta’da yaşanan iş “kazası” ile gündeme geldiler. 46 kişinin sıkış-tepiş doldurulduğu minibüsün devrilmesi ‘trafik kazası’ olarak sunularak geçiştirilmek istense de yaşanan bir iş cinayetidir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre, 2014 yılının ilk dokuz ayında 289 işçi trafik ve servis kazalarında öldüğü belirtiliyor. Bu ölümlerin büyük bir bölümünü mevsimlik tarım işçileri oluşturuyor. Birçok ülkede tarımda görülen ölümlü “iş kazaları”nın diğer işkollarına göre iki kat fazla olduğu belirtiliyor. ILO verilerine göre dünyada her yıl 335 bin ölümlü iş kazasının 170 bini tarım iş kolunda görülmektedir.

Dünyada 1,1 milyar tarım işçisinin 450 milyonunun mevsimlik tarım işçisi olduğu belirtilirken, Türkiye’de 6,5 milyon tarım işçisinin yaklaşık olarak yarısı mevsimlik olarak çalışıyor. Tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları kapitalist sömürü düzeni gerçeğini oldukça net özetlemektedir. Tamamına yakını kayıtdışı çalışan mevsimlik tarım işçileri, sadece yevmiye karşılığında çalışıyor. Yaşanan iş cinayetlerinde görüldüğü gibi güvenli olmayan araçlarla, kimi zaman traktör römorklarıyla tarlalara gidiliyor. Sağlıksız ve kötü barınma koşullarına katlanmak zorunda kalan mevsimlik tarım işçileri göçebe bir hayatın tüm zorluklarına maruz kalıyorlar. Aileler bu yolla geçimlerini sağladıkları için çocuklar da onlarla birlikte çocuk işçi oluyor, eğitimlerinden mahrum kalıyorlar. Özellikle kız çocuklarının dörtte biri okul ile tanışmıyor. Türkiye’de mevsimlik tarım işçileri ve aile üyelerinin %40’ının 14 yaş ve altında olduğu belirtiliyor.

Çoğunlukla çadırlardan oluşan barınma yerleri ve çevrelerinde, tuvalet, banyo ve çamaşır yıkama yerlerinin yetersizliği temizlik ve sağlık açısından risk taşımakta, bulaşıcı hastalık riskini de çoğaltmaktadır. Ailelerin % 80’i tek göz çadırda yaşamaktadır ve aynı yerde uyumaktadır. Çalışma alanlarında temiz içme-kullanma suyuna erişim % 33’tür.

Tarım işçileri sadece yollarda taşınırken değil tarımda kullanılan ilaçların neden olduğu zehirlenme, yanık ya da boğulma, elektrik çarpması, tarım faaliyeti esnasında traktör devrilmesi gibi diğer nedenlerle de ölebilmektedir. Yanı sıra meslek hastalığı olarak kansızlık, kronik zehirlenme, kanser, tarımsal faaliyet esnasında ortaya çıkan toz ve gazlara bağlı solunum sistemi hastalıkları, cilt hastalıkları, ağır kaldırma, taşıma, uzun süre ayakta durma, tekrarlayan hareketleri uzun süre yapma, fiziksel zorlanma, barınma koşullarının uygunsuzluğu gibi faktörler nedeniyle de kas-iskelet sistemi hastalıkları görülebilmektedir.

Tarım işçisi kadınlar içinse durum daha da kötü olmakta, bahsedilen çalışma ve yaşam koşulları doğum öncesi ve sonrasında kadınları çeşitli risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. Anne ölümü riski on; bebek ölüm riski beş kat fazla olan tarım işçisi kadınların yarısı ergen yaşta anne olmaktadır. Kadınların göç yollarında ve gittikleri bölgelerde taciz, tecavüz ve kadın cinayetlerine maruz kalmaları da bir diğer önemli sorundur.

Tarım işçilerinin yaşam alanları şehir merkezinden uzak olduğu için sağlık kuruluşlarına ya da sosyal ihtiyaçlarını giderebilecek imkânlara uzak olmaları da bir diğer problem olmaktadır. Bunlarla birlikte tarım işçilerinin önemli oranı Kürt illerinden ülkenin çeşitli yerlerine çalışmaya gittikleri için ırkçılıkla, ayrımcılıkla karşılaşabilmekte, kimi yerlerde basına da yansıdığı üzere linç benzeri durumlar yaşanmaktadır. Bu nedenlerle devlet baskısını da yoğun olarak yaşamaktadırlar.

Mevsimlik tarım işçilerinin çoğu dayıbaşı/çavuş/elçi denilen iş aracıları yoluyla iş bulabiliyor. Patronlar bu aracılar eliyle işçi çalıştırıyor. Tamamen kayıtdışı kurulan bu ilişkilerde patronlar, işçilere karşı hiçbir sorumluluk üstlenmiyorlar. Son olarak Isparta'daki örnekte olduğu gibi dayıbaşı olan kişi patrondan 50 lira almakta, yol parası ve kendi komisyonunu çıkarttıktan sonra işçilere 30-35 lira ücret ödemektedir. Bu nedenle dayıbaşı ne kadar fazla işçi çalıştırırsa o kadar para kazanacağı için 24 kişilik araca 46 tarım işçisi bindirilmiştir. “Kazadan” kurtulan bir işçinin anlatımına göre ise minibüste daha önce 87 kişinin taşındığı belirtiliyor.

Bu iş aracıları Türkiye’de resmi bir statü olarak tanınıyor. Bununla ilgili tanım 2011 yılında Tarım İşinde Aracı Yönetmeliği’nde yürürlüğe girmiştir. Esasen devlet böylelikle kaldırması gereken aracı statüsünü meşrulaştırmış olmaktadır. İş Kanunu’nda tarım işçileri yok sayılırken, kimi yönetmelik ya da genelgelerle tarım işçilerinin sorunlarına dair kırıntı da olsa geçen tedbirlerin ise yaşamda bir karşılığı yoktur.

Görüldüğü üzere tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları vahşi kapitalizm gerçeğini oldukça net yansıtmaktadır. Tarım işçileri yaşadıkları sorunlar karşısında, kendi bağımsız sınıfsal çıkarları temelinde örgütlenerek mücadele etmelidir.

Kaynak: Kızıl Bayrak