AKP Hükümeti işbaşında 4.yılını tamamladı. Bu hükümet 57. Hükümetin uyguladığı ve bedelinin Türk halkı tarafından ağır ödendiği İMF programının enkazı üzerinden prim yaparak iktidar oldu.3 ve 6 aylık acil eylem planı açıklayarak özellikle halkın gündemine düşen yolsuzluk ve yoksulluğa çözüm üreteceğini kamuoyuna defalarca deklere etmişti.
Ancak gerek eylem planı, gerekse hükümet programı ve AKP yöneticilerinin söylemleri yaptıkları ile tezat oluşturacak niteliktedir.Yolsuzluk konusunda iddiası olan hükümetin başta YİMPAŞ olmak üzere BOTAŞ’da kaçak AKARYAKIT, kaçak ŞEKER ile devam eden maliye bakanının vergi iadesi ile YUMURTA spekülasyonu OFER ilişkileri ile devam eden neredeyse tüm bakanların boğazlarına kadar yolsuzluk iddia ve ithamları ile karşı karşıya kaldığı çirkin tablolarla karşılaşmaktayız.Yoksulluğun ortadan kaldırılması konusunda verilen sözlere bir göz atacak olursak bu hükümet asgari ücrette reel anlamda bir iyileştirme yapmadı.Vergi sisteminde bir değişiklik yaparak çalışanların vergi kolunda bir hafifletme yapmadıTarım kesiminde çiftçiyi rahatlatacak bir destek politikası ortaya koyamadı,Kamu çalışanlarına Toplu_Sözleşme grev hakkı gibi bir hakları yasalaştırmadı. Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alarak vergi gelirlerini artırmak yerine faturayı yine çalışanlara kesmenin kolaycılığına kaçmıştır.
En önemlisi yatırım politikası olmamasından kaynaklanan işsizliğe çözüm üretemedi, işsizlik tarihinin en yüksek seviyesi %11 e çıkmıştır.Enerjide dışa bağımlılığı azaltacağını yine acil eylem planında belirtmişti. Bugün temiz ve yüksek kalori olmasından dolayı konutlar ve bazı sanayi tesislerinin ihtiyacı için ithal edilen doğal gaz elektrik üretiminde % 56 ya varan oranda kullanılmakta bu durum hem konutta kullanımın hem de sanayi kullanımında maliyetlerin artmasına sebep olmakta faturalar kabarmış olarak halkın önüne gelmektedir.Botaş gibi gazı alıp peşin olarak dağıtım yapan bir kuruluş istikrarsızlaştırılarak, yönetim zafiyeti oluşturularak örneğin dört yılda dört defa genel müdür değiştirilerek iflas durumuna getirilmiş ve bir yılda doğal gaza %31 zam yapılarak halkımız adeta cezalandırılmıştır.Özelleştirmelerde de iddialı olan bu hükümet önemli kaynak aktarımı yapan başta TÜPRAŞ, ERDEMİR, TELEKOM gibi kuruluşları satarak elde etmiş olduğu 20 milyar dolara yakın kaynağı borç ödemelerinde kullanarak bu değerlerin elden çıkmasına sebep olurken,borçlarda da azalma olmadığı gibi 170 milyar dolarla almış olduğu borç yükünü bu gün 370 milyar dolara çıkartmıştır.
Kısaca bu hükümet IMF ve Dünya Bankası'nın tüm talimatlarını aynen uygulamıştır. IMF’nin beklenti ve çıkarları Türk halkının beklenti ve çıkarları ile örtüşmediği gibi tamamen tersinedir.Biz satılabilir mal ve hizmet üretimini artırarak hızla artan nüfusumuza iş imkanı yaratmak ve artan iş ve büyümeden ortaya çıkan nimetleri eşit olarak dağıtarak insanca yaşayacak yaşam çizgisine erişmeyi bekliyoruz.IMF ise küreselleşme denilen bu oluşum içerisinde malın ve paranın dolaşımını serbestleştirmek Dünyanın her ülkesinde mal satmak sattığı malın parasını kolayca tahsil etmek parasını faizlendirmek kendi Ülke ve Şirket çıkarlarını güvence altına almak istemektedir ,dolayısıyla hükümet tercihini ikincisinden yana yapmıştır.İçte bunlar olurken dış politikada oluşturmuş olduğu politikasızlığı, Türkiye’yi tam bir ne yapacağını bilmez durumuna düşürmüştür. Son örneği Ülkesinin bir bölgesindeki sorunun ABD’nin atadığı koordinatör yolu ile çözmeye çalışmaktadır.
Bu dört yılda Hükümet çalışanlar ve işçiler açısından ne yaptı diyecek olur isek, çıkartmış olduğu 4875 sayılı yasa ile çalışma koşulları esnekleştirilmiş, kuralsız çalışma hayatı ile çalışanları adeta bir köle yapmıştır.Yine hükümetin çıkarmış olduğu sosyal güvenlik yasası ise parası olanın sağlık hizmetlerinde yararlanması ile emekliliğin ortadan kaldırılması anlamına gelen 65 yaş koşulunu getirmiştir.Tüm bunlara karşı ne yapmalıyız Dünya Sendikal Harekatının yüzlerce yıllık deneyiminden de ortaya çıkan sonuç sınırlı kaynakların kendi üye tabanına yönelik kullanılmasının giderek eriyen bir son demektir.
Bu insan ve maddi kaynaklar dışa dönük örgütlenme için kullanılırsa örgütsel yapı güçlenir.Küreselleşen sermaye sendikalı işçileri bir maliyet unsuru olarak görmekte ve rekabet ortamında, ortadan kaldırılması gereken bir yapı olarak düşünmekte bizler ise insanca yaşayacak, ücret ve sosyal politikaların oluşturulmasına yönelik uğraş vermeliyiz.
Bizlerin görevi hükümetleri eleştirmek yada bulunduğumuz yerleri ağlama duvarına çevirmek değil, biz çalışanlar üretenler işçisi ile, memuru ile, içte ve dışta insanları başta ülkeler arası sonra bölgeler arası ve birbirleriyle arasındaki gelir eşitsizliğini ortaya çıkaran bu eşitsizliğin artmasına sebep olan ve artması için savaş dahil her türlü kepazeliği ortaya koyan küresel sermayeye karşı güç birleştirmektir.Bu birleşme sadece işçiler arsında değil tüm çalışanlar arasında olması gereken inancımızı hayata geçirmek için elimizden geleni ortaya koymalı ve bunun mücadelesini vermeliyiz.Bu mücadele geleceğimizin mücadelesi olacaktır.Petrol-İş Sendikası olarak bu mücadeleye hazır olduğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.Saygılarımızla kamuoyuna duyurulur.
Petrol-İş Sendikası Kırıkkale Şube Temsilciler Kurulu Adına Başkan Recep Sefer