İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde veri giriş personeli olarak çalışan Sevtap Coşkun kreş hakkı için çalıştı ve kazandı. Genç bir anne olan Coşkun 3 buçuk yaşındaki kızı ile yakın olmak için hastane kreşine başvurdu. Bu girişim eşini işsiz, kızını kreş öğrencisi kendisini ise Devrimci Sağlık-İş Sendikası üyesi yapan mücadele dolu bir dizi olayın başlangıcı oldu.
Coşkun çifti İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde taşeron şirkete bağlı olarak çalışan iki işçi. Uzun çalışma saatleri ve düşük gelirleri beraberinde 3.5 yaşındaki kızları Işık Nehir’in bakım sorununu getirmiş. Hastane çalışanlarının çocuklarına hizmet veren kurum kreşi Anne coşkun hastanenin kadrolu işçisi değil de taşeron işçisi olduğu için kızını kreşe kabul etmedi. Ve her şey böyle başladı... Sendika.Org, taşeronda çalışıp hak arama mücadelesi veren Sevtap Coşkun’la bir söyleşi gerçekleştirdi.
Uzun çalışma saatleri ve az maaş Nehir Işık’ın bakımını soruna dönüştürdü
İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde taşeron şirkette çalışan Coşkun çifti, uzun çalışma saatleri ve az maaş yüzünden kızlarından daha fazla ayrı kalmak istemeyerek Işık Nehir’i yanlarına alma kararı vermiş.
Sevtap Coşkun şöyle anlatıyor bunu: “Benim kızım bir buçuk senedir Aydın’da babaannesinin yanında Menemen’de ananesinin yanında kalıyordu. Sürekli değiş tokuş halindeydi çocuğumuz. Yanımıza almaya karar verdik fakat bakacak kimse olmadığı için dışarıda kreşlerle görüştük. Benim iş saatim uzun 7 buçuk 5 buçuk çalışıyorum. 12 saatlik bir yer gerekiyordu. Araştırdık 500 milyon istiyor kreşler ama bir şekilde yanımıza almak istiyoruz çocuğumuzu derken hastane kreşine başvurduk.”
Kızı Işık Nehir’den ayrı kalmak aralarındaki ilişkiyi kopma noktasına getirmiş. Hatta daha 3 buçuk yaşında olan Işık Nehir depresyona girmiş, doktor raporu dahi var.
Kreş mücadelesinin kahramanı Sevtap Coşkun ve Dev Sağlık-İş Ege Bölge Temsilcisi Derya Öztürk
’Sen hastanenin değil şirketin işçisisin çocuğunu kabul edemeyiz
“Ben 5 yıldır bu hastaneye hizmet ediyorum. Hastane müdürü ile görüştüm Işık Nehir için. Aldığım cevap, ‘senin çocuğunu kreşe alamayız’ oldu. ‘Sen hastaneye değil şirketine hizmet ediyorsun bu hastanenin personeli değilsin şirketin personelisin’ dendi. Bu cevaplar üzerine kreşten sorumlu başhekim yardımcısı ile görüştüm. Personel olmamın ötesinde çocuğumun derdine düştüm. Çocuğumdan ayrı kaldığımı, görüşemediğimizi söyledim. Bakacak kimse yok bize yardım edin dedim. O da ‘bizden haber bekleyin’ dedi.”
Hastane yöneticilerinin biraz bekleyin demesinin üzerinden 3 buçuk ay geçmesine rağmen bir sonuç çıkmadı. Bunun üzerine anne Coşkun sesini duyurabileceği yerler aramaya başladı. Sağlık Bakanlığı’nın açtığı bir siteye 2011’in Haziran ayında durumunu yazdı ve yardım istedi. Buradan da bir buçuk ay sonra telefon yoluyla haber geldi; “ilgileniyoruz”. İki hafta sonra tekrar arayıp Coşkuna, “Olmuyor” dediler. Anne Coşkun da bu yanıtı yazılı olarak istedi, üst makamlara bu yolla başvuracağını söyledi. Söz uçar yazı kalır misali telefonun ucundakiler 1 saat sonra arayıp “tamam, çocuğunuzu kreşe alacaklar” deyip topu hastaneye atmış.
Anne Coşkun; “Hastane müdürüne gittim getir çocuğunu dedi. Kreşten alınması gerekenler listesi verdiler. Yaklaşık bir buçuk milyarlık masraf yaptım. Masrafı da kredi çekerek yaptım o parayı bulmam imkansız. En sonunda çocuğumu kreşe yerleştirdim. 5 ay sonra haber geldi, maliye ile aramızda sorunlar çıktı çocuğu al diye. Bırakabileceğim bir yer yok en iyisi çocuğumu alıp birlikte çalışırım dedim. Sizin için bu etikse çocuğum kucağımda birlikte çalışırım dedim.”
Kreş mücadelesi sendikalı yaptı
Sevtap Coşkun’un gözü karalığı sonunda onu Dev Sağlık-İş’le tanıştırır. Sendikanın Ege Bölge Temsilcisi Derya Öztürk ile neler yapacaklarını konuşurlar. Sendika avukatı ile dilekçe yazıp kreşin hakları olduğunu bildirirler hastane yönetimine. Anne Coşkun sendika ile tanışmasını ve sonrasını şöyle anlatıyor: “Sendika çocuğu kreşten almamam gerektiğini, bunun benim hakkım olduğunu söyledi. Yoksa ben çocuğumu alacaktım çok büyük bir baskı vardı üzerimizde. Başhekim, başhekim yardımcısı, hastane müdürü, hemen her gün odalarına çağırıp baskı yapıyorlardı çocuğu al diye. Avukatla birlikte dilekçe hazırladık. İş kanuna göre kreş açmak zorundalar. 150’yi aşkın kadın çalışanın olduğu iş yerlerinde kreş açmak zorunlu kaldı ki başbakanın genelgesinde de böylesi hükümler var. Biz de sendika avukatı ile birlikte bunları içeren bir dilekçe yazdık. 10 gün kadar dilekçenin cevabını bekledik.
Hastane yönetimi 10 günün sonunda alın çocuğunuzu diyerek sözlü ve yazılı olarak ulaşır Coşkun çiftine. Çocuklarını hastane kreşinden almak istemeyen Coşkun çiftine karşı hastane yönetiminin üslubu da sertleşir.
Yeşilçam dramı değil, taşeron
“Hastane yönetimi eşimi çağırdı. ‘Biz sorunu aşamıyoruz Sevtap’la seninle konuşalım’ diye. Eşim de hastanede güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu. Eşime ‘eğer çocuğu kreşe götürmeye devam edersek onu kreş kapısında görevlendireceklerini ve çocuğu içeri alırsa görevi yerine getirmemekten işine son vereceklerini’ söylediler. Bizi birbirimize düşürmeye çalıştılar.”
Coşkun ailesine yaşatmak istenilen dram baba Coşkun’un yıllık izine ayılmasıyla engellenmiş. Işık Nehir’in kreş macerası ise kaldığı yerden devam ediyor. Kreşin kapısında 2 güvenlik 3 buçuk yaşındaki Işık Nehir için 3 gün boyunca nöbet tutmuş. Daha sonra sendika ile birlikte hastanede bu sorunu duyurma kararı almış Sevtap Coşkun. Bildiri çıkarıp dağıtmışlar. Işık Nehir, annesi ve sendika temsilcisi Derya Öztürk. Masa masa gezip anlatmışlar kreş mücadelesini. Destek istemişler, Işık Nehir’i kreşine hep birlikte götürelim çağrısı yapmışlar.
Olup bitenden haberdar olan hastane yönetimi ise sendikanın bu konuya el atmasında rahatsız olmuş. Yıllık izinden dönen baba Coşkun’u çağırmış. Sendikanın çocuğu kullanarak istediğini iddia ederek, çocuğu kreşe hemen götürün ki sendikanın oyuna gelmeyelim çağrısı yapmış. 3 gün boyunca kreş kapısından dönen anne Coşkun, hastane ortamında geçen 3 günü “Çok zordu” diyerek özetliyor.
“Bildiri dağıttıktan kısa bir süre içinde kreş müdürü aradı ve çocuğu getirin dedi. Yazışmalar devam ediyor süreç bitene kadar kreşte kalsın dedi. Benim yazışmalardan haberim yok. Ne yazışması yapıyorsunuz dedim maliye ile hastane arasında dediler. Şu an çocuğum kreşte ama her an ‘gel al’ diyebilirler. “Tüm bunlar olurken biz birbirimize düşmemek için hep sakin kalmaya, hakkımızı korumaya çalıştık. Ama eşim dayanamadı ve istifasını verdi.”
Bu arada kreş kullanımı şu tanıma tabii: “Kurum ve kuruluş personeli çocukları yararlanabilir”. Bu tanım da Sevtap Coşkun gibi taşeron sağlık işçileri arsında keyfi bir uygulamaya dönüşüyor. Anne Coşkun’un da dediği gibi “Hastane bizi kendi personeli kabul etmiyor o yüzden kurumdan olmuyoruz.
Sorunun kaynağı taşeron çalıştırmanın insafsızlığı
Işık Nehir’in ve anne Sevtap’ın mücadelesinde yan yana duran Devrimci Sağlı-İş Sendikası Ege Bölge Temsilcisi Derya Öztürk’de konuyu değerlendiremeye Sevtap Coşkun’un gözü karalığından başlıyor.
Öztürk, “Bozyaka Eğitim Hastanesi’nde verdiğimiz kreş hakkı mücadelesi kadın dayanışması ve sendikal örgütlülük için çok önemli bir mücadele oldu. Özellikle Sevtap’ın kreş hakkı için her şeyi göze alması ve hastanedeki sağlık emekçisi kadınlar arasında bir dayanışma başlatmış olmamız çok büyük bir kazanç.”
Öztürk, Bozyaka’da yaşanan bu sorunun doğrudan sağlıkta dönüşüm şiddetiyle alakası olduğunu söylüyor. Bu sorunların hastane yönetimleriyle değil taşeron çalıştırma biçiminin insafsızlığından kaynaklandığının altını çizen Öztürk, bu çalıştırma biçiminde Sevtap ve diğer taşeron sağlık işçilerinin yalnız olmadığını belirtti.
Kreş hikayesinde adı neredeyse hiç anılmayan taşeron şirketi Dev Sağlık-İş Sendikası’nın konuyla ilgilendiği haberini alınca Sevtap Coşkun’a bir ihtarname çekmiş. Özetle, size verilen görev dışında bir iş yapmayın yoksa hakkınızda 4857 sayılı İş Kanununun 25/2 maddesini uygularız demiş. Bu da “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” adlı madde.
Sevtap Coşkun’un kızı Işık Nehir ve sendikası Dev Sağlık-İş ile kreş mücadelesi sürüyor. Şirketin ihtarnamesi ve şimdilik yazışma nedeniyle geçen bekleme sürecinde Işık Nehir kreşe devam ediyor. Coşkun’un kreş hakkı mücadelesi, taşeron çalışmaya karşı mücadelesiyle iç içe geçen anlamlı bir deneyim olarak İzmir’den tüm Türkiye’ye örnek oluyor.