Tuzla'daki Çiçek Tersanesi'nde önceki gün başına iskele düşen emekçi dün kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. DİSK'e bağlı Limter-İş Sendikası, "Artık sorumlular yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır" şeklinde tepki gösterdi.
Yaşamını yitiren Bekir Seven'le aynı bölgede çalışan ve tersaneye gittikleri servise birlikte bindiklerini söyleyen Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Hakkı Demiral, ise 53 yaşında evli ve 2 çocuk babası. Bekir Seven' in cenazesinin dün memleketi Samsun'a götürüldüğünü söyledi. Demiralp, meslektaşı Seven'in baretsiz şekilde çalıştırıldığını ve olay meydana geldikten sonra uzun süre tıbbi müdahale beklediğine de dikkat çekti. Demiralp ayrıca, tersane patronlarının uzun süredir kriz bahanesiyle iş güvenliği uzmanlarını işten çıkardığını, tersanelerde iş cinayetlerinin hız kesmeden sürdüğünü, Seven'le birlikte 152 tersane işçisi arkadaşının iş cinayeti sonucu kaybettiğini belirtti. Demiral, çıkarılan İş Güvenliği Yasası'nın ise iş güvenliğini taşeronlaştırdığını, işten anlamayan danışman firmaların ayda bir gelip kâğıtlara imza atmaktan başka bir işe yaramadığını dile getirdi.
Diğer yandan İstanbul İşçi Sağlığı Meclisi eylül ayında yaşanan iş cinayetlerinin raporunu açıkladı. Rapora göre eylül ayı içinde kayıtlara geçen 83 iş cinayeti yaşandığına dikat çekildi
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi ve İstanbul Tabip Odası’nın İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nin bahçesinde ortaklaşa gerçekleştirdiği basın açıklamasında, Eylül ayı iş cinayetleri raporunu açıklandı. Eylül ayı içinde kayıtlara geçmiş 83 iş cinayeti yaşandığını belirten açıklamada, geçtiğimiz günlerde Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gelen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastasını tedavi ettiği sırada eline batan iğne nedeniyle aynı hastalığa yakalanarak hayatını kaybeden Asistan Dr. Mustafa Bilgiç’in iş kazasına değil, iş cinayetine kurban gittiğini de belirtildi.
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM YASASI CAN ALDI
Asistan Dr. Bilgiç’in haftalık 120 saate varan çalışma süresinde yaptığı hatalardan yalnızca kendinin sorumlu olmadığı dile getirilen açıklamada, Bilgiç’in iş cinayetine kurban gittiği gün aralıksız 33 saat mesai yaptığı ve hayatını kaybetmesine neden olan iğnenin sorumlusunun sağlık sistemindeki çarpıklıkları daha da derinleştiren AKP hükümetinin sağlık politikaları olduğu söylendi.Bilgiç’in iş cinayetine kurban gitmesini protesto eden basın açıklamasını okuyan Asistan Dr. Feray Kaya, bir hekimin 33 saat aralıksız hasta bakamayacağı belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Acil servis çalışanlarının çalışma şartlarında, ekipmanlarında ve personel sayısında herhangi bir olumlu değişiklik gözlemlenemezken, Sağlıkta Dönüşüm yasasıyla acil servislere başvuran hasta sayısı hızla artmakta. Personel yetersizliği nedeniyle 33 saat mesai yapmak zorunda kalan arkadaşımız Mustafa Bilgiç, iş cinayetine kurban gidiyor ve Sağlık Bakanlığı bu durumu hekimin kendi hatası olarak değerlendiriyor.”
'HASTALAR DA DOKTORLAR DA MAĞDUR'
Sağlıkta uygulanan performans sistemi nedeniyle, hastane acil servislerinde ortalama 500-1500 insana zorlu koşullarda hizmet verilmeye çalışıldığını belirten Kaya, uygulanan performans sistemiyle hastalarında kaliteli sağlık hizmeti alamadığını ancak Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı sistemin mağdurlarının hasta yakınlarının şiddetine uğrayan sağlık çalışanları olduğunu söyledi.
HERGÜN 3 İŞÇİ ÖLÜYOR
Sağlık emekçileri ve destekçi kurumlar adına basına açıklanan Eylül Ayı İş Cinayetleri Raporu’nda ise, inşaat, mevsimlik tarım, maden ve enerji sektörlerinde 83 işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği aktarıldı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi adına raporu okuyan Dr. Coşkun Canıvar “Bu ay tespitlerimize göre inşaatlarda 23, mevsimlik tarımda 18, maden ve enerji sektörlerinde 8’er ölüm yaşandı. Hal böyleyken işçileri maliyet ve üretimin bir nesnesi olarak gören sermaye ve iktidar, alanı rant kapısına dönüştürmeye çalışan düzenlemeler yapıyor, yasalar çıkarıyor.
TAŞERON SİSTEMİ ÇAĞIN VEBASI
“Yaşamak, yaşatmak istiyoruz” , “Güvenceli iş, güvenceli gecelek” sloganları atan sağlık emekçikleri adına söz alan Çapa Tıp Fakültesi’nde direnişteki taşeron işçilerden Emine Ermiş, “Yarını bilmeden çalışıyoruz. Bizleri baskıyla çalıştırıyorlar. Taşeron sistemine yüzlerce kurban verildi. Bu sistem çağımızın vebasıdır.” dedi.
SON 5 YILDA YAŞANAN İŞ CİNAYETLERİ
SGK verilerine göre, son 5 yılda yaşanan iş cinayetlerinin bilançosu şöyle:
2007: 1043
2008: 865
2009: 1171
2010: 1444
2011: 1563
2012’nin ilk 6 ayı: 366
SGK’nin verileri yalnızca sigortalı çalışan işçileri kapsıyor. Bu nedenle gerçek bilançonun çok daha ağır olduğu belirtiliyor.
***
'Baraja karşı Meclis göreve'
Türkiye’de toplu sözleşme düzeni ve sendikal özgürlükler alanını düzenleyen Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı yeniden TBMM gündeminde. Kamuoyunda tasarı üzerinde mutabakata varıldığına yönelik açıklamalara “12 Eylül sendikal mevzuata sahip bu yasa tasarısında biz mutabakatta yokuz” diyerek karşı çıkan DİSK dün meclis önünde eylemdeydi.
“Barajsız, yasaksız, sendikal hakların güvence altına alındığı bir yasa istiyoruz” diyen DİSK’e bağlı sendikaların yönetici ve üyelerine Sendikal Güç Birliği'ne bağlı sendikaların yöneticileri, CHP Milletvekilleri Süleyman Çelebi, Musa Çam ve İzzet Çetin de destek verdi. Sık sık “AKP’nin imamı kaça sattın vatanı”, “Zam, zulüm işkence işte AKP”, “Tayyip pabucu yarım çık dışarıya oynayalım” sloganlarının atıldığı eylemde basın açıklamasını DİSK Genel Başkanı Erol Ekici okudu.
MUTABAKATTA DİSK YOK!
Türkiye’deki toplusözleşme düzeni ve sendikal özgürlükler alanını düzenleyen yasa tasarısının içersinde “sendika” sözü bile geçmediğini söyleyen Ekici, tasarıya ilişkin mutabakata varıldığına ilişkin iddiaları da “Ancak aylardır, toplusözleşme yetkileri verilmeyerek, toplusözleşme hakkı gasp edilerek, sendikalar çirkin bir pazarlığa zorlanmıştır. 12 Eylül mirası sendikal mevzuatı, birkaç makyajla sürdürecek olan Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı’nı DİSK kabul etmemektedir ve iddia edilen mutabakatta yer almamaktadır” diyerek yalanladı.
Ekici bu yasa tasarısının meclisten geçmesi halinde mevcut sigortalı işçilerin yüzde 57’sinin toplu sözleşme yapacak sendika bulamayacağına, 7 sektörün baraj altında kalacağına değinirken, yasaya göre işkolu barajının yüzde 1, yüzde 2 ve yüzde 3 şeklinde uygulanacağına, bu nedenle özel sektörde sendikalaşmanın ise tehlikeye gireceğine vurgu yaptı.
DİSK Genel Başkanı yasaksız, barajsız, ILO sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartı ile uyumlu, sendikal hak ve özgürlükleri gerçek anlamda güvence altına alan, 12 Eylül’ün yarattığı tahribatı silmeye olanak sağlayacak bir sendikal mevzuatı bu ülke emekçilerinin hak ettiğine inandıklarını söyleyerek Meclis'i böyle bir yasa yapmak için göreve çağırdı.ESRA KOÇAK/ANKARA
ŞİMDİ NE OLACAK?
Bir sendika bir işyerinde toplu sözleşme yapacaksa o sektördeki işçilerin belli bir oranını örgütlemeli. Bu sayı yasa ile 90 binlere varacak.
Yasa ile toplusözleşme yetkisi olan 51 sendikadan 29'u yüzde 3 barajı ile yetkisiz kalacak. Sendikal örgütlenme yüzde 1'lere gerileyecek. Türk-İş 17 sendikasını, Hak-iş 5 sendikasını kaybetmeye razı.
Başbakan Erdoğan referandumda iki sendika sözü vermişti. Yeni yasa geçerse iki ve üzeri sendikanın olduğu sektördeki işçi sayısı yüzde 17 olacak.
Sadece 6 sektörde işçi toplusözleşme yapabilen sendikalar arasında tercih yapabilecek. Yani 2 milyon işçi. Toplamda bu işçilerin 5'te 1'i demek.
8 sektörde çalışanlar tek sendika dayatması ile karşı karşıya kalacak. bu da kayıtlı ücretlilerin % 26'sı. 2 milyon 867 bin kişi olacak.
Ticaret, büro, eğitim, taşımacılık, turizm, sağlık, inşaat, basın, liman sektöründe çalışanlar toplusözleşme yapacak sendika bulamayacak.
Ya da mücadele edilecek ve tüm bunlar ve yasayla birlikte gelen işçi haklarına gelen daha birçok saldırı ortadan kaldırılacak.
DİSK ve Sendikal Güç Birliği Platformu nasıl bir yasa istiyor
* Yasa, ILO sözleşmeleri, AB Sosyal Şartı, temel işçi hak ve özgürlüklerine dayanmalı.
* İşkolu, işletme ve işyeri barajları kaldırılmalı.
* Yasaksız, barajsız toplusözleşme düzeni getirilmeli.
* Toplu sözleşme hakkı; tüm işçilerin kullanabileceği bir hak olarak tanımlanmalı.
* Yıllarca süren yetki uyuşmazlıklarına çözüm getirilmeli.
* Genel grev, hak grevi dahil, grevlerin önündeki bütün engeller, yasaklar kaldırılmalı,
* Sendikalara ve toplu sözleşme düzenine devlet müdahelesine baskısı ortadan kaldırılmalı.
* Sendika üyeliğinin ve temsilciliğin iş güvencesi sağlanmalı.
Hak-İş: Biz de baraj istemiyoruz ama tek biz yokuz!
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'nın Meclis gündemine gelmesini olumlu bulduklarını söyledi. Mahmut Arslan, yıllardır Toplu İş İlişkileri Yasası'nın çıkarılması için mücadele verdiklerini, ancak çabalarının bir kısım çevreler tarafından engellendiğini belirtti. Arslan ayrıca, Türk-İş, TİSK ve Hükümet'le yapılan toplantılar sonucu yüzde 95 oranında uzlaşma sonucunda Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'na son halinin verildiğini , yasanın çıkmasıyla 500 bin işçinin toplusözleşme sorunun halledileceğini dile getirdi.
Arslan, Hak-İş Konfederasyonu'na bağlı bazı sendikaların toplusözleşme yetkisini kaybedeceğini hatırlatmamız üzerine ise, "Biz barajsız, engelsiz sendika yasası istediğimizi sürekli belirttik. Bu görüşümüzü her platformda da ifade ettik. Ancak komisyonda sadece biz yokuz. Türk-İş, TİSK de var. Bir uzlaşma yakalamaya çalıştık. Sonuçta ilk yıl barajın olmadığı sonra aşamalı şekilde yüzde 1'le başlayan baraj konusunda anlaşma sağlandı. Yüzde 3 olarak kararlaştırılan toplusözleşme barajının kaldırılması için bundan sonra da Meclis'teki çalışmalarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu.
'Anti demokratik yasayı kabul etmiyoruz'
Türk-İş Konfederasyonuna bağlı 10 sendikanın kurduğu Sendikal Güç Birliği Platformu'nun dönem sözcüsü Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası(TÜMTİS) Genel Başkanı Kenan Öztürk, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'nı, antidemokratik bir yasa olarak tanımladı. Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'yla, toplusözleşme barajının indirilmediğini aksine işkollarındaki düzenlemelerle yükseltildiğini ve bu nedenle birçok sendikanın toplusözleşme yetkisini kaybetmekle yüzyüze kaldığını söyleyen Öztürk, "Biz bunu kabul etmiyoruz" dedi. Yasa tasarısındaki makyaj niteliğindeki düzenlemelerle kamuoyunun yanıltıldığını da belirten Öztürk, ayrıca bağlı bulundukları Türk-İş Konfederasyonu'nun başkanlar kurulunu dahi toplamadan, yasa tasarısına Hak-İş'le birlikte destek vermesini eleştirdi. Kenan Öztürk bundan sonrası için de DİSK ve diğer emek örgütleriyle birlikte Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'na karşı birleşik mücadelelelerini yüksetlerek sürdüreceklerini kaydetti.