"Bor rezervlerinin miktarı, kalitesi ve çeşitliliği açısından en zengin ülke olan ve rafine bor ürünleri için teknoloji geliştirip önemli yatırımlar yapan ülkemizin çıkarı, borlarımızı özelleştirmekte değildir. Yapılması gereken; aramasından, işletmesine ve uç ürüne dönüştürülmüş ürünün pazarlanmasına kadar her aşamasının kamu eliyle yürütüldüğü geliştirilmiş bir bor endüstrisinin ülkemizin ve halkımızın yararına olduğunu ifade ediyor, "Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır" yasa hükmünün değiştirilmeyerek korunmasını ve bu tasarının geri çekilmesini talep ediyoruz."
Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı, TBMM Enerji , Sanayi, Ticaret Komisyonunda 14 Haziran 2012 tarihinde görüşüldü. TMMOB Maden Mühendisleri Odası konuyla ilgili olarak aynı gün yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:
"Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı, TBMM Enerji , Sanayi, Ticaret Komisyonunda 14 Haziran 2012 tarihinde görüşülmüştür. Komisyona Odamız adına Oda Başkanı Mehmet TORUN, Genel Sekreter Cemalettin SAĞTEKİN ve Odamız avukatı Volkan KAYA katılmıştır. Tasarı daha detaylı görüşülmek üzere alt komisyona havale edilmiştir.
Komisyon üyelerine de verilen tasarıyla ilgili Odamız görüşlerimiz aşağıdadır:
1- Kanun tasarısı ile 2840 sayılı yasa ile getirilmiş olan "Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır" hükmü delinerek, borları özelleştirmenin önü açılmaktadır. Her ne kadar yetkililerce sadece hizmet alımı yapılacağı belirtilse de sonuç özelleştirmedir. Çünkü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı‘nın web sayfasında özelleştirme yöntemlerinin açıklanmasında, "Kuruluşların bütün olarak veya aktiflerindeki mal ve hizmet üretim birimleri ile madenlerin, mülkiyet hakkı saklı kalmak kaydıyla bedel karşılığında, belli süre ile işletilmesi hakkının verilmesinin" de bir özelleştirme yöntemi olduğu vurgulanmıştır.
2- Kanunun tasarısının gerekçesi olarak "Devlet eliyle işletme" kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda tartışmalar yaşanmaya başlanması ve farklı görüşlerin ortaya çıkması sonucu çok önemli yeraltı zenginliklerimizden olan anılan Kanun kapsamındaki madenlerden beklenen gelirin sağlanamaması riski ortaya çıkmıştır" denilmektedir.
Maliyet ve satış fiyatları incelendiğinde bor madenimizin yüksek karlılık ile satılabildiği görülmektedir. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü‘nün; Konsantre Bor, Bor Kimyasalları ve Eşdeğeri Ürün İhracatı 10 yıl içerisinde 209 milyon $‘dan 829milyon $‘a yükselmiştir. Bu durum, kanun tasarısında belirtilen "Kanun kapsamındaki madenlerden beklenen gelirin sağlanamaması riski ortaya çıkmıştır" gerekçesinin gerçeklikle bağdaşmadığını göstermektedir.
3- Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü‘nün en büyük rakibi olan Rio Tinto‘nun Kuzey Amerika‘da bulunan rezervleri tükenmek üzeredir. Şirketin 2015-2016 yıllarında üretime başlayacağı Sırbistan‘daki bor rezervleri, ülkemizle kıyaslanamayacak kadar küçüktür. Ülkemizin dünya genelinde bor konusunda tekel olma fırsatını yakaladığı bir ortamda 2840 sayılı yasada değişiklik yapılma çabası düşündürücü ve manidardır.
16 Haziran 2005 tarihinde Avustralya/Canberra‘da Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen tarafından imzalanan, Türkiye Cumhuriyeti ve Avustralya arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına ilişkin Anlaşmanın masada görüşülen eklerine istişareler ile eklenmiş 10. maddesi 1.cümlesinde "Türkiye‘nin İzmir bölgesinde potansiyel bir yatırımcı olan BHPBiliton‘un, Türkiye‘nin dünya rezervlerinin yüzde 70‘ine sahip olduğu boratları ile ilgili olarak madencilik, işleme/zenginleştirme ve pazarlama dahil olmak üzere uzun vadeli planları" olduğu belirtilmiştir. (10. BHP-Billiton is apotential investor in the Izmir area of Turkey and has longterm plans forinvolvement in the mining, processing and marketing of borates of which Turkeyhas 70 percent of the world‘s reserves...)
Sözkonusu anlaşma ve buna bağlı ek protokol TBMM tarafından 07.04.2009 tarih ve5883 sayılı Kanunla uygun bulunarak 14 Nisan 2009 tarih ve 27200 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanmıştır. 2010 yılı cirosu 250 milyar $ ile dünyanın en büyük madencilik şirketi olan BHP Biliton‘un uzun vadeli planlar yaptığı bilinmektedir. Bor madenimizi ilgilendiren bu Kanun değişikliğinin söz konusu şirketin taleplerine denk düşmesi de ilginç bir tesadüftür.
4- Mevcut Kanunun 2. maddesine eklenen fıkrada "Bu madenlerin üretilmesi ve zenginleştirilmesi, teknik, ticari ve ekonomik sebeplerle ürünün mülkiyeti ruhsat sahibinde kalmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde ihale edilmek suretiyle üçüncü şahıslara gördürülebilirler." denilmektedir. Madenlerde mülkiyet , madenin miktarı ile (rezervle) direkt ilgili bir kavramdır. Rezerv tükendiğinde mülkiyet hiçbir anlam ifade etmemektedir. Madenin kalmadığı bir yerde mülkiyet kavramı sadece içi boş bir kelimedir. Bor madenlerinin uzun sürelerle üçüncü şahıslara kiralanması da benzer sonuç doğuracaktır. Bu nedenle Kanun‘da yapılması düşünülen değişiklik, sonuç itibarıyla özelleştirme ya da satış anlamına gelmektedir.
Sonuç olarak; bor rezervlerinin miktarı, kalitesi ve çeşitliliği açısından en zengin ülke olan ve rafine bor ürünleri için teknoloji geliştirip önemli yatırımlar yapan ülkemizin çıkarı, borlarımızı özelleştirmekte değildir. Yapılması gereken; aramasından, işletmesine ve uç ürüne dönüştürülmüş ürünün pazarlanmasına kadar her aşamasının kamu eliyle yürütüldüğü geliştirilmiş bir bor endüstrisinin ülkemizin ve halkımızın yararına olduğunu ifade ediyor, "Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır" yasa hükmünün değiştirilmeyerek korunmasını ve bu tasarının geri çekilmesini talep ediyoruz. 14 Haziran 2012
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI"