Bir devletin savaş ilan edebilmesi bir liselinin kız arkadaşını yemeğe davet etmesine benzer: Cebinde para lazım.
Türkiye Suriye’ye savaş ilan edemez çünkü ekonomisi böyle bir macerayı finanse edecek güce sahip değil.
Türk askerleri hududu geçer, ekonomi kısa sürede tepetaklak olur. On yıldır büyük gayretlerle sağlanan ilerleme, denge ve kredibilite zayıflar. 2001 krizinden önceki yüksek enflasyon, yüksek bütçe açığı, dengesiz döviz, popülist harcamalar günlerine geri dönülür.
Buna ek, eskiden olmayan bir tehlike var: Hükümetin daha da otoriterleşmesi.
Türkiye tek başına hududu geçip Esad’ı yola getiremez.
Güç lafta değil ekonomidedir. Ekonomi, her ne kadar geçtiğimiz on yılda usturuplu bir biçimde büyüdü ise de, kırılgan olmaya devam ediyor.
Türkiye büyümesini finanse edecek iç tasarrufa sahip değil. Yüksek faizi cazibe olarak kullanarak dışarında kredi sağlamak durumunda. Bu krediler kısa vadelidir ve ilk gürültü patırtıda, arkasında bir kriz bırakarak, kaçma eğilimine girecektir. Bu konuda acı deneyimlerimiz var.
Dev Amerikan bankası Goldman Sachs’a göre Türkiye kalkınmakta olan ülkeler arasında en risklilerdendir. Economist dergisi birkaç sayı önce yayımladığı ayrıntılı bir analizde Türkiye’yi “Hakkında endişe duyulacak ekonomi” olarak tarif etti.
Türkiye Suriye’deki ayaklanmayı bundan önce Tunus, Mısır ve Libya’daki halk hareketleri ile aynı kefeye koyarak hata yaptı.
Suriye değişiktir. Şam’ın Rusya, İran ve Çin gibi sıkı ve belalı dostları var. Bunlar, Esad’ın devrilmesi halinde, Ortadoğu’daki önemli bir müttefiklerini kaybedecekleri için Batı’nın askeri müdahalesine sonuna kadar dayanacak, onu iktidarda tutmaya çalışacak. Ve muhtemelen başaracak.
Ankara’nın en büyük hatası Esad’ın gitmesinin Türkiye’nin çıkarına değil aleyhine olduğuna dikkat etmemektir.
Suriye, aynen İran gibi, çok dinli (Sünni ve Şii) ve ırklı (Arap ve Kürt) bir ülkedir. Saddam’ın demir eli kalktıktan sonra Irak, Arap ve Kürt bölgelerine ayrıldı. Sünniler ve Şii’ler birbirini yiyor. Esad’ın gitmesi halinde Suriye’de de benzer gelişmeler olacak. Ve bu bizim için kötü olacak.
Varlığı çıkarlarımıza yokluğundan daha yararı olan bir kişinin kovulması için bu çaba neden?
Sünniler Suriye halkının dörtte üçünü temsil ediyor. 1970’ten beri Esad ailesinin yönetiminde azınlık Şii cemaati tarafından yönetiliyor. Ayaklanmakta haklılar. Ama bu onların ve Arap devletlerinin sorunudur. Bizim değil.
Ama bizim sorunumuz oldu çünkü AKP Ortadoğu’da ABD’nin yörüngesine girdi. Hem Suriye’yi hem de büyük çabalar sayesinde güvenini kazanmaya başladığı İran’ı kaybetti.
Karşılığında elimize hiçbir şey geçmemiş olduğunun kim farkında?
Suriye, bize, Ortadoğu’da Türkiye’nin gücünün değil güçsüzlüğünün ölçüsünü gösterdi. Orada bizden büyük oyuncular var ve petrol ve gaz tükeninceye kadar hep olacak.
Başrolü bize vermezler.