Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Betül Urhan'a kadın işçiler ile ilgili düzenlemeleri de içeren son tüzük değişikliklerini sorduk. Urhan, işçi konfederasyonlarının hiç birinin bu alanda adım atmadığı ve sendikaların büyük ölçüde cinsiyet körü bir şekilde politikalarını belirlediği bir ortamda Petrol-İş sendikasının bu yaklaşımını ve ilgili düzenlemeleri önemsediğini ifade etti.
Petrol-İş Sendikası, 17-18 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği 26. Olağan Genel Kurulunda kadın işçiler için önemli adımlar attı. Gerçekleşen tüzük değişiklikleriyle, kadın komisyonlarının kurulması öngörülüyor, cinsel taciz suç olarak tanımlanıyor ve kadın beyanı esas alınıyor, kadın-erkek eşitliği için her alanda mücadele hedefi konuyor. Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Aslında bu değişiklikler 2003 yılından bu yana sendika içinde süren kadın çalışmalarını ve bu konuda sendika yönetiminin duyarlılığını somutlaştırdığı bir adımı olarak görülmelidir. Kadın çalışmalarından kastımı şöyle ifade edebilirim: Sendikal alanda 8 Marta endekslenmiş kadın sendika dergilerinin dışında, yazı ve kadrosuyla, hatta dergiye gelen yazı ve mektuplarıyla tümüyle kadınlara ait olan, sendikalı kadın işçilerin sesini dile getiren ilk ve tek dergi olma özelliğini koruyan Petrol-İş Kadın dergisinin var olması. Genel olarak içeriği, kadın hareketinin gündemi ile sendikanın-emek hareketinin gündeminin kesiştiği noktalardan hareketle oluşturulan bu derginin bir yayın olmasına rağmen bir servis gibi işlev görerek kadın çalışmalarını yürütmesi. Yine sendikal alanda bir ilk olan toplumsal cinsiyet derslerinin aktif üye eğitimlerine dahil edilip sürekli hale getirilmesi.
Tüzük değişikliği ise sendika içindeki bu birikimin sendikal politikalara dahil edilerek somutlaştırılması çabalarının bir ürünüdür. Bildiğiniz gibi Türkiye’de sendikalar merkeziyetçidir ve sendika yönetiminin anlayışı sendikal faaliyetlerinin niteliğini ve dilini büyük ölçüde belirler. Bu nedenle tüzük değişikliği de dahil olmak üzere bu sürecin yönetiminde sendika yönetiminin ve liderinin etkisi ve önemi yadsınamaz. Bu alanda işçi konfederasyonlarının hiç birinin adım atmadığı ve sendikaların büyük ölçüde cinsiyet körü bir şekilde politikalarını belirlediği bir ortamda Petrol-İş sendikasının bu anlayışı ve düzenlemeleri diğer sendikalara öncülük eder diye umuyorum…
Petrol-iş işyerlerinde, evlerde ve sendikada kadın ve erkekler arasındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ortadan kaldırılmasını yeni sendikacılık anlayışının temel taşlarından biri olarak görüyor. Genel Başkan Mustafa Öztaşkın toplumda hakim olan erkek egemen düşüncenin sendikaların tüzüklerine de yansıdığını belirterek, Petrol-İş olarak bunu değiştirmeyi önemsediklerini belirtiyor. Sizce bu çaba ne anlam ifade ediyor?
Gerçekte sendikaların kadınlarla ilgili ne yaptıkları değil toplumsal cinsiyet konusuna nasıl yaklaştıkları önemlidir. Ve bunun daha fazla ön plana çıkarılarak ele alınması gerekir. Çünkü kadınların ve erkeklerin sendikalara yönelik davranış (sendika üye olma- katılma vb.) farklılıklarını açıklamada ve sendikal politikaların oluşturulmasında diğer olguların yanında toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri dahil edilmediğinde sendika kadın ilişkisi basit bir ilişkiymiş gibi görünebilir. Oysa sendika-kadın ilişkisini basit bir ilişki olmanın ötesinde çok yönlü-karmaşık bir ilişkidir. Böylece Türkiye’de ilk kez bir sendika kadın sendika ilişkisini, toplumsal ilişkiler ile birlikte düşünülmesi gerektiğini kabul etmekte ve var olan cinsiyet eşitsizliğini sorun ederek ortadan kaldırma anlayışını benimsemiş olmaktadır.
Kuşkusuz bunu değiştirmek veya ortadan kaldırmak farklı bir dili, yapıyı, dayanışmayı uzun bir zaman ve sabrı gerektirir. Ancak sendika bu niyetini dile getirmiş olmakla farklılıkları yok sayan, dışlayıcı bir sendikal politika anlayışından uzaklaşmak çabasına girdiğini gösteriyor. Gerçekte de bir süreç olarak dayanışma, işçi sınıfı içindeki farklılığı görmezden gelmeyi ya da dışarıda bırakmayı ifade etmez.
Dayanışma bu farklılığı aşma çabasını ifade eder. Bu çaba ise farklılığı bastırmak yerine dahil etmek stratejisinden yaralanarak, bir amaç birliği ve uyumu yaratarak güç kazanmak anlamına gelir. Böylece bir emek örgütünün tarihin her döneminde farklı ve özgün koşullarla emek piyasasına dahil olan ve günümüzde artık emek piyasasının yerleşik bir unsuruna dönüşmüş olan kadın işçilerin, evde ve işyerinde toplumsal ilişkilerden kaynaklı farklı ezilmişliklerin olduğunu kabul ederek, bunu aşmaya dönük en azından niyetini dile getirmiş olmasının son derece değerli olduğunu belirtmeliyim. Bundan sonra sendikanın etkin bir iç örgütlenme ile bu değişiklikleri hayata geçirmesinin de örgüt içi demokrasiyi güçlendireceğine inanıyorum.