Petrol-İş Sendikası 27. Dönem 4. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu 12 Şubat Tarihinde, Sandıklı/Afyonkarahisar'da Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın açılış konuşması ile başladı.
Petrol-İş Sendikası 27. Dönem 4. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu 12 Şubat Tarihinde, Sandıklı/Afyonkarahisar'da Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın açılış konuşması ile başladı.
12 Şubat'ta başlayan Genişletilmiş Başkanlar Kurulu'nun açış konuşmasını yapan sendikamız Genel Başkanı Öztaşkın'ın konuşmasının tam metni ise şöyle:
Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzun değerli üyeleri,
27. Dönem 4. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzu, ülkemizi bölgesel bir savaşın kıyısına getiren bir dizi gelişme yaşanırken, on binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan çatışmaların yerini yeni bir barış ve çözüm umuduna bıraktığı bir dönemde topluyoruz.
6356 Sayılı Kanun ile çalışma hayatı için yeni bir sayfa açıldığı belirtilirken, işyerlerinde her gün onlarca işçi hayatını yitirmektedir. Emeğe saldırı takvimi yeniden hazırlanmakta, taşeron sistemi genişletilmeye çalışılmaktadır. Başta işkolumuzda olmak üzere özelleştirme, güvencesizleştirme ve serbestleştirme uygulamaları hız kazanmaktadır. Yeni bir petrol kanunu tasarısı TBMM'ye sunulurken, 4646 Sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu'nda değişiklikler öngörülmektedir. Borlarda ise “hizmet alımı” kılıfı altında özel sektörün önü açılmak istenmektedir.
Böylesi bir dönemde, emek, demokrasi ve barış mücadelesinin en önemli temsilcisi olarak sendikaların ve Petrol-İş'in sorumlulukları bir kat daha artmıştır.
Değerli Arkadaşlar
Komşumuz Suriye'de iki yıldır süren çatışmalar, bölge halkını ve barışını tehdit etmektedir. Ülkeyi iç savaşa sürükleyen muhalif güçlere, emperyalist merkezler ile bölge ülkelerinden verilen destek artmaktadır. Bunların başında gelen İsrail, geçtiğimiz günlerde Suriye'ye bir hava saldırısı dahi düzenleyebilmiştir.
Türkiye Suriye konusundaki politikaları ile ne yazık ki emperyalist güçlerle aynı safta yer almaktadır. Hükümet, Ortadoğu'da halklar arasında yeni kin ve düşmanlık tohumlarının atılmasına adeta çanak tutmaktadır. Malatya Kürecik'e kurulan NATO Füze Kalkanı'nın ardından, hükümetin talebiyle NATO ülkelerinden getirilen patriot füzeleri Adana, Gaziantep ve Kahramanmaraş'a yerleştirilmiştir. Ülkemizi bölge barışına bir tehdit haline getiren bu adım, hesapsız ve sorumsuz bir şekilde alınan dış politika kararlarının son örneği olmuştur.
Hükümet, Suriye konusunda izlediği politikalardan vazgeçmelidir. Sorumlu, bağımsız ve bölge barışını hedefleyen politikalar izlemelidir. Suriye ve Ortadoğu'nun geleceğine bölge halkları karar vermeli, emperyalist dayatmalar son bulmalıdır.
Son derece hassas bir dönemde, ülkemizin kanayan yarası Kürt Sorunu'na ilişkin yeni bir sürecin başlaması ve bu süreç ile birlikte silahların susmasını sağlayacak bir diyalog zemininin oluşması önemlidir.
Çözümsüzlükten ve şiddetten beslenen güçlerin tüm aksi çabalarına rağmen çözüm iradesinin sürdüğü görülmektedir. Yeni süreçte, halkın çözüm ve barış umutlarının bir kez daha boşa çıkmasına asla izin verilmemelidir. Silahlar susmalı, akan kan durmalıdır. Bu topraklardan yükselen barış çığlığı karşılıksız bırakılmamalıdır.
Etnik kimliği ne olursa olsun bu topraklar üzerinde yaşayan insanlarımız için özgür ve eşit bir gelecek, barış, kardeşlik ve birlik zemininde örülecektir. Sorunun çözümünde inisiyatif, bölgesel hesapları olan emperyalist güçlere bırakılmamalı, çözüm Türkiye halkı ve halkın meşru temsilcilerinin iradesiyle şekillendirilmelidir.
Değerli arkadaşlar,
Ülkemizde giderek yaygınlaşan iş cinayetleri, işçi sınıfının acı bir gerçeği haline dönüşmüştür. İş cinayetlerinin temel nedeni, neo-liberal politikalarla birlikte dayatılan ucuz, güvencesiz, örgütsüz ve kuralsız çalışmanın yaygınlaşmasıdır. Samsun'da Eti Bakır'da 6 işçi, arkasından Zonguldak Kozlu Maden Ocağında ve son olarak Gaziantep'te yaşanan iş kazalarında 8 işçi hayatını kaybetmiştir.
Petrol-İş'in de içerisinde yer aldığı İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin verilerine göre 2012 yılında en az 878 işçi, ülkemizdeki emek rejiminin kurbanı olmuştur. 2013'ün Ocak ayında ise iş kazalarında hayatını yitiren işçi sayısı en az 68'dir.
Son dönemde gerçekleşen iş kazalarının tamamında karşımıza taşeron sistemi gerçeği çıkmaktadır. Kazalarla ilgili resmi raporlar da iş cinayetlerini taşeron sisteminin hazırladığını açık açık yazmaktadır.
Dünyada da son yıllarda hızla yaygınlaşan taşeron çalışma, işçi sınıfı ve küresel sendikal hareketin en yakıcı sorunlarından biri haline gelmiştir. Üst örgütümüz IndustriALL'ın Ekim 2012'de yayınladığı ve sendikamız tarafından Türkçe'ye çevrilen “Üçlü Tuzak” adlı raporunda taşeron sisteminin boyutları net bir şekilde ortaya konmuştur. Birçok ülkede, farklı sektörlerde istihdamın yarıdan fazlası artık taşeron işçilerden oluşmaktadır.
Taşeron işçiliği, küresel sermaye tarafından 'esneklik' adı altında uygulanan kadrolu ve daimi iş gücünü kalıcı bir şekilde sınırlama ve azaltma yönündeki sistemli politikalarıyla yaygınlaşmaktadır.
Taşeron işçiler, tüm dünyada düşük ücretli, güvencesiz, sendikasız bir şekilde çalışmakta ve iş kazaları riskleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Ülkemizde taşeron çalışanların sayısı Çalışma Bakanlığı'nın verilerine göre son 10 yılda 4'e katlanmış, 1,5 milyonun üzerine çıkmıştır. Çalışma yaşamını bir ur gibi saran taşeronlaşmanın, bu rakamların çok üzerinde olduğu bilinmektedir.
Buna rağmen işverenler, taşeron çalışma üzerindeki yasal kısıtların kaldırılmasını istemekte ve alt işveren uygulamalarının daha da yaygınlaştırılmasını talep etmektedirler. Taşeron sistemini ortadan kaldırması gereken hükümet ise taşeron işçisinin sorunlarını çözmek kisvesi altında onların umut ve beklentilerini istismar etmekte, yasal değişikliğe hazırlanmaktadır.
Taşeronlaşmayı kolaylaştıracak bu yasal değişiklik, Ulusal İstihdam Stratejisi'nde de (UİS) yer almaktadır. Hükümet, emeğe saldırı politikalarının “eylem planları” halinde ortaya konduğu ve işçi sınıfının elinde kalan son hakları ortadan kaldırmayı amaçlayan Ulusal İstihdam Stratejisi'ni ise resmileştirmek üzeredir. Saldırı planında, kıdem tazminatı fonu kurulması, yeni esnek çalışma biçimleri, “kiralık işçi” düzenlemesi, asgari ücrette 16 yaş sınırının 18'e çekilmesi hedeflenmektedir.
Önümüzdeki dönemde, emek güçleri ve sendikaların tüm bu saldırılara karşı uyanık olması, yerel düzeyde ve ülke çapında ortak hareket etmesi gerekmektedir. Emeğe dönük saldırılar ancak ortak, yaratıcı ve dayanışmacı mücadele pratikleri ile durdurulabilecektir. Sendikaların, birleşik bir mücadele perspektifini üretebilmesinde Sendikal Güç Birliği gibi platformların önemi yadsınamaz.
Bu açıdan, kardeş sendikamız Kristal-İş üyesi Şişecam işçilerinin kazanımla sonuçlanan Şişecam direnişi, taşeron sistemine ve iş cinayetlerine karşı GMİS'in çağrısıyla ve Petrol-İş dahil çeşitli sendikaların desteğiyle düzenlenen “Emeğe Saygı” Mitingini önemsiyoruz.
Değerli arkadaşlar,
1983 yılında yürürlüğe giren 2821 ve 2822 Sayılı Yasalar, tam 30 yıl sonra değiştirilmiştir.
6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, sendikal barajları koruyan, örgütlenmenin önündeki engelleri muhafaza eden, grev yasaklarını sürdüren ve uluslararası normların uzağında düzenlemelerden oluşmaktadır.
Açıklanan Ocak istatistikleri, bu gerçeği ortaya koymaya yetmiş, birçok sendikanın üye sayılarını artıramadıkları takdirde önümüzdeki yıllarda yetkilerini kaybetmesi tehlikesi ortaya çıkmıştır. Bazı işkollarında ise yetkili sendika kalmayacak, işçiler sözleşme yapma hakkından mahrum bırakılacaktır.
6356 Sayılı Kanun'un, kapalı kapılar ardında bazı kirli pazarlıklarla hazırlandığı ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki, Türk-İş de bu pazarlıkların bir parçası haline getirilmiştir. Kanun yasalaşmadan önce imzalandığı belirtilen gizli protokol Türk-İş'in yönetimindeki çatlağın su yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Genel başkan Mustafa Kumlu'nun istifası istenmiş, olağanüstü genel kurul gündeme gelmiştir.
Türk-İş'te asıl sorun, konfederasyonda yıllardır ısrarla sürdürülen teslimiyetçi, anti-demokratik, sınıfsal bakıştan uzak anlayıştır.
Petrol-İş'in bir parçası olduğu SGBP bu süreçte, sınıfın gerçek ve acil ihtiyaçlarıyla belirlenmiş bir genel kurulun en anlamlı çözüm yolu olacağını açıklamıştır. Yapılacak genel kurulda ise konfederasyon içindeki farklı sendikal anlayışları kapsayacak, çoğulculuk içinde bütün sendikaları kucaklayacak, güçlü bir temsil kapasitesine sahip yeni bir Türk-İş yönetiminin oluşturulması çağrısında bulunulmuştur.
Emeğe saldırıların yoğunlaşacağı, zorlu bir kamu toplu sözleşme sürecinin başlayacağı ve 6356 Sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi nedeniyle sendikaları bekleyen sıkıntılı bir dönemde Konfederasyonumuz Türk-İş içe dönük sorunlarını acilen çözmelidir. Bunun için de 2011 Aralık ayında yapılan genel kurulun iptaline ilişkin açılan dava gerekçelerini de dikkate alarak ve Ocak ayında Çalışma Bakanlığı'nca yayınlanan sendikaların üye sayılarını belirten istatistiki bilgilere göre sendikaların Türk-İş Genel Kurulu'nda adil temsilini sağlayacak delege sayıları yeniden belirlenmeli ve acilen genel kurula gidilmelidir.
Değerli arkadaşlar,
Sendikalara ve örgütlülüğe tehditler artarken emekçi sınıfların aş ve iş sorunu her geçen gün büyümektedir.
İşsizlik oranları resmi verilerde de yeniden artışa geçmiştir. Ekim ayında işsizlik, % 9,1, işsiz sayısı ise 2 milyon 541 bin olarak açıklanmıştır. Haziran ayından bu yana resmi işsizlik oranı % 8'den % 9,1'e yükselmiştir. Gençlerde işsizlik oranı % 18,1'dir.
Ülkemizde gerçek işsizlik oranı ise % 16,7'e, gerçek işsiz sayısı ise 5 milyon 19 bin kişiye ulaşmaktadır. Gerçek işsizlik oranı kadınlarda daha vahim boyutlardadır. Her 4 kadından birisi işsiz durumdadır.
Durgunluğun kendini hissettirdiği, iç talebin zayıfladığı 2012'de enflasyon % 6,16 olarak gerçekleşmiştir. Ancak hepimizin bildiği gibi yoksul emekçilerin enflasyonu bu rakamdan daha yüksektir. Dar gelirli kesimlerin bütçesinde daha fazla yer tutan, konut harcamaları % 11,37, enerji harcamaları % 18,47, giyim ve ayakkabı fiyatları % 8,17 artmıştır.
Enflasyon hesaplamaları giderek tartışmalı hale gelirken, emek cephesi, akademisyenler ve basın-yayın kuruluşlarından gelen eleştiriler doğrultusunda yeni bir hesaplama yöntemi uygulandığı takdirde enflasyon rakamları daha yüksek çıkacaktır.
Hükümet, bu tartışmalı verileri baz alarak, işçiye, memura ve emekliye yaptığı zamlarla övünemez.
2013 yılı için uygulanacak asgari ücret net olarak 739,79 TL'den 774 TL'ye, ikinci 6 ay içinse 804,70 TL'ye yükseltilmiştir. Asgari ücrete yalnızca 34 TL'lik bir zam yapılmıştır.
TÜİK tek bir işçinin toplam aylık harcamasının 2012 Kasım ayı itibariyle minimum 1.025,40 lira olarak hesaplamış ve bu rakamı Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına sunmuştur. Hükümet bu rakamı görmezden gelerek, asgari ücreti sermayenin talepleri doğrultusunda belirlemiştir. Milyonlarca emekçi bir kez daha yoksulluğa terk edilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
6356 Sayılı Kanun'a bağlanan yetki sorunlarının çözülmesinden sonra sendikamız açısından yoğun bir toplu sözleşme süreci başlamıştır.
Kamu işyerlerimizden TPAO, BOTAŞ, MKEK Barut Fabrikası ve Barutsan, Eti Maden Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları'nda çoğunluk tespiti için Bakanlığa başvuru yapılmıştır. 35 işyerimizde ise müzakereler sürdürülmektedir. Beklenen yetkilerin de gelmesiyle müzakereleri devam eden işyeri sayısı toplamda 45'e çıkacaktır.
TİS süreçlerinde üyelerimizin çalışma koşullarının iyileşmesi, kazanılmış haklarının korunması, yeni hakların elde edilmesi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi için ücret ve sosyal haklarının artırılmasını sağlayacak politikalar izlenmektedir. Ücretler ile ilgili iş değerlendirmesi ve görev tanımlarının yapılarak adil ve sürdürülebilir bir ücret sisteminin oluşmasını önemsemekteyiz. Petrol-iş sendikası, kuralsız bir çalışma düzeni yaratmak için esnek çalışma uygulamalarının TİS metinlerine adapte edilmesine karşı çıkmaktadır.
TİS taslaklarında yer alan taleplerimiz ekonomik, sosyal, siyasal faktörler ile sektörün ve işyerlerinin durumu göz önünde bulundurularak belirlenmeli, taleplerimizin gerçekleşebilir olmasına özen gösterilmelidir.
Taleplerimizin TİS masasında uzlaşarak hayata geçirilmesi önceliğimizdir ancak masada uzlaşı gerçekleşmediği taktirde üyelerimizin her türlü mücadeleye hazır olmaları gerekmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Özel sektörde örgütlenme çalışmaları, sabırla örülen bir mücadeleyle başarıya ulaşabilmektedir. Bu sabrı, bu kararlılığı gösteren Standard Profil ile birlikte son dönemde örgütlenilen ve yetki alınan ve TİS görüşmelerine başlanan Pakpen, Gebze Sandoz, TPI işçilerini kutluyoruz.
Teknik Plastik, Demo Plastik, Standart Profil Ege, Plaskar, Plastiform, Doğal Kimyevi Maddeler, Thrace Basin ve Viking Petrol işyerlerinde de örgütlenme çalışmalarımızın başarıya ulaşacağına inanıyoruz.
Bu düşüncelerle, 27. Dönem 4. Olağan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuzun, sendikal mücadelenin ve dayanışmanın yükseltilmesine ve Petrol-İş'in faaliyetlerine katkı koymasını diliyor, Merkez Yönetim Kurulu adına saygılar sunuyorum.