İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) gerçekleştirdiği “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasının 2004 yılı verileri, Tüpraş’ın üretimden satışlara göre Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olduğunu bir kez daha tescil etmiştir. Tüpraş, 500 kuruluşun toplam üretiminin %7,7’sini, kârının %7,6’sını ve ihracatının %3’ünü tek başına gerçekleştirmektedir. Ayrıca Tüpraş, tüm kuruluşların ürettiği toplam katmadeğerin %22,4’ünü tek başına üretmektedir.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) gerçekleştirdiği “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasının 2004 yılı verileri, Tüpraş’ın üretimden satışlara göre Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olduğunu bir kez daha tescil etmiştir. Tüpraş, 500 kuruluşun toplam üretiminin %7,7’sini, kârının %7,6’sını ve ihracatının %3’ünü tek başına gerçekleştirmektedir. Ayrıca Tüpraş, tüm kuruluşların ürettiği toplam katmadeğerin %22,4’ünü tek başına üretmektedir.
Katmadeğerin beşte birinden fazlasını üreten Tüpraş, Türkiye ekonomisinin amiral gemisidir. Yabancı şirket statüsündeki 95 firmanın ürettiği katmadeğer ise toplam içerisinde ancak %20,5’lik paya sahiptir.* Yani Tüpraş, tek başına tüm yabancı şirketlerden daha fazla katmadeğer üretmektedir. Tüpraş, tek başına 95 yabancı şirkete bedeldir!
Tüpraş, ekonomi içindeki önemli payını korumakta, 1990 yılında özelleştirme gündemine alınmış olmasına rağmen ekonomideki rolünü giderek arttırmaktadır.
2004 yılında, Tüpraş’ın tek başına ürettiği katmadeğer, ülkede üretilen toplam katmadeğerin %2,8’ini oluşturmuştur. Diğer yandan, Tüpraş’ın imalat sanayinde %13,6 gibi büyük bir paya sahip olduğu görülmektedir. Bu rakamlar, ülkemizin en önemli sanayi kuruluşu olan Tüpraş’ın, 2004 yılında da bu konumunu koruduğunu göstermektedir. Üstelik Tüpraş, 1992 yılında ekonomideki %1,8, imalat sanayindeki %8,4’lük payını geçen 12 yıl boyunca giderek arttırmıştır.
Tüpraş’ın İMKB Toptan Satışlar Pazarı’ndaki %14,76’lık hissesinin satışı, kuruluşu yabancılaştırma operasyonunun son halkası olmuştur.
İSO verilerinin işaret ettiği bir diğer gerçek ise Tüpraş’ın 2000 yılından itibaren sistematik bir yabancılaştırma operasyonuna sokulmuş olmasıdır. 2005 Mart ayında Tüpraş’taki yabancı payı %39,2’ye kadar yükselmiştir. Yabancılar, 2000 yılından sonra, %34,24’ü halka açık olan kuruluşun hisselerini piyasadan toplamaya başlamışlar, SPK’nın usülsüzlük tespit ettiği %14,76’lık hissenin İMKB Toptan Satışlar Pazarı’nda yabancı fonlara satış işlemiyle operasyona devam edilmiştir. Eğer, kamuda kalan %51’lik pay da yabancı tekellere devredilirse, yabancılaştırma operasyonu nihayetlenecektir. Bu durumda ülkemizin en büyük sanayi kuruluşu Tüpraş’ın %90,2’si yabancıların eline geçmiş olacaktır.
* Toplam sermayesi içinde yabancı sermayenin payı %50 ve daha fazla olan işletmeler, yabancı şirket olarak değerlendirilmiştir. Bu kritere göre, araştırmaya konu olan 500 firma içerisinde 95 yabancı şirket bulunmaktadır.
Toplumsal çıkar için Tüpraş kamuda kalmalıdır.
Özel bir rafineri şirketi olan ATAŞ unutulmamalıdır. ATAŞ’ın sahipleri gerekli modernizasyon yatırımlarını yapamadıkları ve rafineri faaliyetini karsız buldukları için ATAŞ’ta rafineri faaliyetlerine 2004 yılında son vermişler, daha karlı ama katmadeğeri düşük olan istasyon ve depolama faaliyetine geçmişlerdir. Bu kararla birlikte, ülkemizin rafineri kapasitesi 4,4 milyon ton düşmüştür.
Tüpraş, herşeye rağmen özelleştirilir ve özel sektöre geçerse, benzer bir kararı Tüpraş’ın yeni sahiplerinin de vermeyeceğini hiç kimse iddia edemez. Özel sektör için kar ön plandadır; kamu yararı, faaliyetleri sırasında vereceği kararlarda bir kriter değildir. Oysa Tüpraş, kamu elinde, üretmeye ve ülkemizin zenginliklerine zenginlik katmaya devam etmektedir.
Ülkemizin en fazla katmadeğer yaratan kuruluşu Tüpraş, ülke ekonomisinin dinamosu, geleceğimizin garantisidir. Tüpraş, yeni rafinerilerle güçlendirilerek kamuda kalmalıdır.
Hükümetin aynı zamanda özelleştirmelerden sorumlu Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, “Yakında Sümerbank tarihten siliniyor artık, bitirdik. Elinde bir şey kalmadığı gibi ismini de kaldırıyoruz.” açıklaması, özelleştirme uygulamalarının aslında kamu kuruluşlarını tasfiye etme politikası olarak kurgulandığını açıkça göstermektedir. Yine aynı açıklamada sarfedilen “Satacağız tabii. Kar edeni de satacağız, zarar edeni de satacağız” sözleri, özelleştirme girişimlerini meşrulaştırmak adına bir dönem öne sürülen verimliliği, istihdamı, ürün kalitesini ve rekabeti arttırma gibi iddiaların artık tamamen bırakılmış olduğuna işaret etmektedir.
Sendikamızın, başından beri ısrarla belirttiği gibi, özelleştirme politakalarının hiçbir ekonomik argümana dayanmadığı, tamamen ideolojik bir tercih olduğu hükümet yetkililerince de itiraf edilmektedir.
Serbest piyasa ekonomisinden ve rekabetten taviz vermeyeceklerini sık sık dile getiren sayın Bakanın, “Rekabet Kurumu ne karar verirse versin, parayı veren düdüğü çalar” açıklaması hükümetin söyledikleri ile uygulamalarının çeliştiğini göstermektedir. AKP hükümeti, hukuksuzluğu, kuralsızlığı alışkanlık haline getirmiştir.
İSO Araştırmasında ilk sırayı alan Tüpraş bitirilirse, bu ülke iflas bayrağını çekmiş olacaktır. Tüpraş biterse, bu ülke de bitecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Petrol-İş Merkez Yönetim Kurulu adına
Genel Başkan
Mustafa Öztaşkın