Suriye ve Kobane’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye göç eden mültecilerden 400’ü Torbalı’da kendi imkanları ile kurdukları derme çatma çadırlarda kalarak yaşam mücadelesi veriyor. Mültecilerin büyük bir kısmı mandalina ve portakal tarlalarında ucuz iş gücü olarak çalışırken, temel sorunlarının başında sağlık ve ısınma bulunuyor.
Birçok sektörde olduğu gibi tarımda da Suriyeli mülteciler işverenlerin ucuz gücü tercihleri arasında yer alıyor. Torbalı Bayındır Yolu ile tren hattı arasında kalan boş araziye yerleşen yaklaşık 400 Suriyeli mülteci, tarlalarda çalışmak için bu alana özel olarak getirilmiş.
80’e yakın çadırın olduğu bölge bir çadır kente dönüşmüş durumda. İncecik naylonlardan yapılan çadırların içleri soğuk havadan korunmak için battaniyelerle çevrilmiş ve yerlerde de yine naylon ve kimi zaman tamamını kaplayamayan kilimler serili. Yine çadırların içinde ağır nem kokusu var ve yatmak için ince döşekler kullanılıyor. Hava sıcaklığının eksinin altında olmasına rağmen çok sayıda çadırda soba veya elektrikli soba bulunmuyor
Bu çadırlarda kalan genç yaşlı erkeklerin büyük bir kısmı mandalina ve portakal tarlalarında Türkiyeli işçilerden çok daha ucuza çalışmak zorunda kalıyor. Dayı başı sisteminin olduğu tarlalarda çalışan Suriyeli mülteci işçiler çoğu zaman paralarını ya alamıyor ya da çok geç alabildiklerini söylüyorlar. Mülteci işçiler sabahın beşinden akşamın dördüne beşine tarlalarda çalışıyor.
‘BİZE BURADA İŞ OLDUĞUNU SÖYLEDİLER’
Kobane’den IŞİD saldırılarından kaçarak geldiğini belirten Ferit Musto “Türkiye’ye çalışabilmek için geldik. İlk olarak Urfa’ya sonra buraya geldik. Bizi aradılar burada iş olduğunu söylediler biz de mecburen geldik. Sabah beşten akşam dörde beşe kadar çalışıyoruz. Bütün malvarlığımızı geride bıraktık DAİŞ’ten (IŞİD) kaçarken. Sadece kendimizi kurtarabildik. Orada kendi tarlamızla ilgileniyorduk. 13 kişi geldik biz. Aldığımız para sadece kendimize yetiyor” dedi.
‘DEVLETTEN KİMSE GELMEDİ’
Bir başka mülteci işçi Cuma Ahmet de çalıştıkları halde paralarını alamadıklarını dile getirerek şunları söyledi “İlk başlarda veriyorlardı, sonradan vermemeye başladılar. Bir iş yerinde iki ay çalıştım sadece 10 günlük paramı aldım. 4 aydır Türkiye’deyiz, iki aydır da Torbalıdayız. Nerede iş bulursak orada çalışıyoruz. Hava çok soğuk, yiyecek yemeğimiz yok. Hastalarımız var. Torbalı’da ki hastaneye gidiyoruz. Eşim midesinden rahatsız. Bir, bir buçuk ay oldu, bizimle ilgilenmiyorlar. Beş kişiyiz biz. Devletten hiçbir kimse gelmedi, hiç yardım alamadık.”
Burada kalan kadınların ise çok azı çalışıyor. Kadınlar daha çok günün tamamını çadırlarda kalıyor. Bütün zorluklara rağmen kadınlar çadırların aralarında yaktıkları ateşlerle yemek ve ekmek yapıyorlar. Yine bulaşık ve çamaşır yıkamada çadır aralarında yapılıyor. Su ihtiyacı ise oluşturdukları depodan gideriyorlar.
ÇOCUKLAR YALINAYAK
Çadır kentin en kalabalık nüfusu ise çocuklara ait. Kamp alanına girer girmez çocuk sayısının fazlalığı göze çarpıyor. incecik kıyafetleri olan çocukların ise büyük bir çoğunluğu yalın ayak ya da terlikle dolaşıyor. Çocukların tamamında soğuk havadan dolayı gribal enfeksiyonlara kapılmış.
‘BİZİ BURADA UNUTMAYIN’
Yemek yaparken denk geldiğimiz Fehmiye Xıdır Selim gözlerinde ileri derecede görme kaybı ve kolunda da sürekli bir ağrı olduğunu dile getiriyor. Yine kızının da hasta olduğunu kaydeden Fehmiye Türkiye’de bulunduğu dört ay boyunca herhangi bir şekilde doktora gidememiş. Kaldıkları çadırda soba olmadığını da ekleyen Fehmiye bize son kez olarak ‘Bazen soğuktan öleceğimizi düşünüyoruz. Bizi burada unutmayın’ dedi.
SORUNLAR AYNI
En büyük dertlerinin soğuk olduğunu dile getiren Necmiye Ali de beş çocuğuyla birlikte çadırda yaşamaya çalışıyor. Kimi zaman çalışmak zorunda kaldığını da söyleyen Necmiye diğerleri gibi herhangi bir yardım almadıklarını belirtti. Kobane’den bir ay önce gelen Meryem Xali, gelir gelmez Torbalıya yerleşmiş. Genç yaşına rağmen 3 tane çocuğu olan Meryem içme sularını oluşturdukları su deposundan karşıladıklarını dile getiriyor. Çadırlarında ısınmak için sobalarının olmadığını belirten Meryem sadece eşinin çalıştığını söyledi.
‘DEVLLET HENÜZ BURAYA ADIM ATMIŞ DEĞİL’
Halkların Köprüsü Derneği de Suriyeli mültecilerin kaldığı çadır bölgesini ziyaret ederek burada yaşayan mültecilerin temel sorunlarını tespit etmeye çalıştı. Aralarında sağlık çalışanlarının da olduğu dernek üyeleri çadır çadır dolaşarak sağlık taraması yaptı ve çadırların eksiklerini belirledi. Yine soğuk havaya bağlı olarak üst solunum yolu enfeksiyonlarının yaygın olduğu bölgede kronik hastalığa sahip olanlar ilaç sıkıntısı yaşıyor. Çadır bölgesinde yaşayanların yine temel ihtiyaçları arasında soba, temiz su, battaniye, ilaç, çocuk bezi, kadın pedi bulunuyor.
Bölgede sağlık taramasında bulunan Halkların Köprüsü Derneği gönüllüsü hekim Gülden Aykanat gazetemize konuşarak gözlemlerini anlattı. Kamptaki en önemli sorunun barınma problemi olduğuna dikkat çekerek Kaldıkları yerde barınma, temiz su, banyo, tuvalet gibi ihtiyaçlar var görebildiğimiz kadarıyla. Çok az sayıda tuvaletler var. İl sağlık müdürlüğünün ve belediyelerin buradakilerin acilen barınma sorununu çözmesi gerekiyor. Çocuklarının çoğunun ayağında ayakkabı ve çorap bile yok. Bastıkları yerler ıslak zemin çadırların içi bile. 5 yaş altı yaşında çocukların aşı eksikleri var. Gebeler var. Sağlık hizmetlerine ulaşmakta yaşanan problemler var. Buraya biz ikinci defa geliyoruz ama bizim dışımızda devletten henüz buraya yönelik bir adım atılmış değil. Kronik rahatsızlığı olanlar kendi ceplerinden para vererek ilaçlarını almak zorunda kalıyor” dedi.
‘DEVLET HAREKETE GEÇMELİ’
Yine çadır alanını ziyaret edenlerin arasında bulunan Mülteci-Der Yönetim Kurulu üyesi Mete Hüsünbeyi de Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere göre mültecilerin yaşadığı sorunlarla ilgili devletin, yerel yönetimlerin daha da geç olmadan harekete geçmesi gerektiğini hatırlattı. Yakın zamanda çıkan Geçici Koruma Yönetmeliği’nin henüz tam anlamıyla uygulanamadığına da vurgu yapan Hüsünbeyi şunları söyledi “Çalışma yaşamları ile ilgili statüleri belirlenmediği için hala çok ucuza ve kayıt çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu da onların açık bir şekilde sömürülmelerine yol açmaktadırlar. Buradaki mültecilere de çalıştıkları yerlerde sadece para ve rant olarak bakılıyor. İnsani boyutu ikinci düzeyde. Mallar dolaşabiliyor ama insanlar dolaşamıyor. Mültecilerin sağlıklı barınma ve insani şartlarda çalışma haklarına sahip olmak zorundalar. Buraya da bir an önce elektrik, sıhhi sistem ve insan onuruna yakışır bir düzen getirilmelidir.”
kaynak: Evrensel