• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk:

Sendikal hareketi önemli bir sınav bekliyor

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, Sendikal Güç Birliği Platformu'nun faaliyetleri ile ilgili değerlendirmelerini bizimle paylaştı.

Petrol-İş WEB
25.11.2011

Temmuz ayında ortak bir deklarasyonla yola çıkan Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP), nereden nereye geldi? Başlangıçta nasıl değerlendiriyordunuz, bugün nasıl bakıyorsunuz?

Daha öncesi de olmakla birlikte özellikle AKP iktidarı döneminde işçi sınıfına ve kazanılmış haklarının gaspına yönelik saldırılar giderek arttı. Sendikaların ve konfederasyonların bu saldırılar karşısında yeterli direngenliği göstermemesi, işçi ve emekçilerin sendikalara ve yöneticilerine olan güveninin erozyona uğramasına sebep oldu. Bu durum sendikaları itibarsızlaştırdı. Konfederasyonumuz Türk-İş’in uzlaşmacı, edilgen ve pasif politikaları da işçi ve emekçilerin sendikalara olan güvenini büsbütün azalttı.  

İşte SGBP bu duruma bir tepki olarak, bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktı. Yeniden mücadeleci, güçlü bir sendikal yapıyı yaratabilmek ve konfederasyonumuz Türk-İş’i yeniden bir mücadele merkezi haline getirebilmek, işçilerin umudu ve örgütü olan bir konfederasyon haline getirebilmek amacıyla yola çıktık. Bir diğer amacımız da sendikal alanda unutulmuş olan dayanışmayı ve mücadeleyi inşa etmek, yüzünü emeğe ve sınıfa dönen bir sendikal yapıyı yaratabilmekti. Sadece sendikalı işçilerin değil, sendikalı, sendikasız ayrımı yapmadan, konfederasyon ayrımı yapmadan tüm işçilerin sorunlarına sahip çıkan, HES’lere karşı mücadele eden köylülerin, üretici köylülerin, memurların, öğrencilerin, kadınların, barış ve demokrasi mücadelesi verenlerin sorunlarına sahip çıkan, birlikte mücadele etmeyi hedefleyen bir anlayış yaratabilmekti amacımız.

Tabi deklarasyonla birlikte bölge toplantıları yaparak, bu örgütlenmeyi, bu mücadeleci sendikal anlayışı, şubelere, işyerlerine kadar indirmeyi hedefledik. Ve bu toplantılarda SGBP’nin ne kadar yakıcı bir ihtiyaç olduğunu, işçi ve emekçilerin bu girişim ile umutlandıklarını gördük.

İstanbul’da başlayan, Lüleburgaz, Bursa, Adana, Diyarbakır, Ordu ve Ankara’da yapılan toplantılarda söz alan işçiler, bu yapılanmanın acil bir ihtiyacı karşıladığını, 10 sendika olarak kararlılıkla yolumuza devam etmemiz gerektiğini, güç katacaklarını söylediler. 

Bu toplantılarda; sorunun işçi sınıfına doğru bir önderlik yapma ve sendikaların bu konuda üzerine düşen rolü oynama sorunu olduğunu bir kez daha gördük. Sınıfa yabancılaşmış sendikacıların uzlaşmacı, pasif, ricacı tutumlarını gerekçelendirmek için söyledikleri; “Bu işçilerle bu kadar olur”, “Bu işçi ile bir yere gidilmez”, “İşçi artık eskisi gibi mücadele etmiyor” söylemlerinin ne kadar asılsız olduğuna Tekel işçilerin mücadelesinden sonra bir kez daha şahit olduk. Emekçiler cephesinde mücadele eğilim ve isteğinin, ısrarının devam ettiğini umutla gördük. Bölge toplantıları bize; eksiklerimize rağmen SGBP’nin güçlenerek yoluna devam edeceğini gösterdi.

Çevrenizde SGBP’ye ilişkin nasıl değerlendirmeler var, bir umut veriyor mu SGBP dostlara? Ya da eleştirilen yönleri var mı?

Biraz önce de söylediğim gibi; özellikle işçiler cephesinde güç birliği (SGBP), heyecan ve umut yaratmıştır. Bu umut büyüyerek devam ediyor. Fakat çeşitli eleştiriler de var tabi. Basın mensuplarından ve çeşitli politik çevrelerden çalışmanın tabanda yeterince yapılmadığı ve tabana yayılmış yeterli bir örgütlülüğün olmadığı eleştirilerini duyuyoruz. Bu noktada eksiklerimiz olduğunu kabul ediyoruz.  

Ancak eksiklerimiz olmasına rağmen çok kısa sürede epeyce mesafe kat ettik. Bölgelerde yerel ve güçlü, yaygın birliktelikler ve platformların temelini attık. Kısa sürede çok sayıda bölgede başta SGBP’yi oluşturan 10 sendikaya bağlı şubeler olmak üzere, dönem dönem diğer sendika şubelerinin de katıldığı giderek güçlenen yerel sendikal birlikler oluşturduk.

Yerel sendikal oluşumlar, ülke gündemine, yerel sorunlara ilişkin toplantılar yaparak sorunlarını tartışıyor ve eylem kararları alarak hayata geçiriyor. Ortak hareket etme noktasında yerellerde de giderek güçleniyoruz.

Tabii olumlu gelişmelere rağmen halen bu çalışmanın işyerlerinde yeterince yapılmadığının da bilincindeyiz. Zamanla giderilebilecek bu eksiklikleri mücadele içinde görüp gidereceğiz, bu nedenle emekten, demokrasiden yana olan ve emekçilerle ilgili söyleyecek sözü olan herkesin bu oluşuma destek vermesi gerekiyor.

Sendikanız TÜMTİS’in SGBP içindeki rolünü nasıl tarif ediyorsunuz? TÜMTİS bu süreçten ne bekliyor?

Sendikamız TÜMTİS mücadeleci yapısından dolayı göz altılarla, tutuklamalarla, mafya saldırılarıyla, işveren saldırılarıyla baş etmeye, örgütlülüğünü ve mücadelesini büyütmeye çalışıyor. Bir taraftan da Türkiye de güçlü ve mücadeleci bir sendikal anlayışın oluşturulmasının çabası içindeyiz. Biz bu oluşumu (SGBP) başından beri kendi tabanımızla tartışıyoruz. Genel üye toplantılarında, temsilci toplantılarında, başkanlar kurulu toplantılarında tartıştık, tartışıyoruz. Beklentimiz; bu mücadelenin güçlenerek devam etmesi ve gerçekten Türk-İş’in mevcut hantal, teslimiyetçi yapısının değiştirilebilmesi, daha mücadeleci bir Türk-İş’in yaratılabilmesidir. Ve sendikamız üzerine düşeni bu süreçten sonra da yapmaya devam edecektir.

Ankara toplantısının düzenleyiciliğini yaptınız; nasıl geçti, değerlendirmeleriniz neler? Daha önceki toplantılarla birlikte değerlendirecek olursanız Ankara toplantısında nasıl bir atmosfer hakimdi?

İşgünü olmasına rağmen tamamen dolu bir salonda ve coşkulu bir atmosferde yapıldı.  Toplantıya katılan işçilerin güç birliğinin amaçlarını ve hedeflerini destekleyen konuşmalar yapmaları ve destek sözü vermeleri moralimizi yükseltti. Ankara’da çeşitli işkollarında çalışan sendikasız işçilerinde bu toplantıya katılması, kendi sorunlarını anlatıp SGBP’nin bu sorunlara sahip çıkmasını istemeleri ve bu konuda güç birliğinden umutlu olmaları oldukça önemliydi. Sonuç olarak: Tez-Koop-İş sendikamızla birlikte düzenlediğimiz Ankara toplantısı oldukça coşkulu, heyecanlı ve kararlılık mesajları veren bir toplantı oldu.   

Türk-İş Genel Kurulu'na az zaman kaldı. Genel kurula nasıl bir çerçeveyle gidiyorsunuz? İyimser misiniz, kötümser mi?

Nasıl bir Türk-İş istediğimize ilişkin söylemimize ve amaçlarımıza dair Türk-İş’e bağlı diğer sendikaların bir itirazlarının olacağını düşünmüyorum. Aslında bütün sendikaların ortak temennisi ve ortak hedefi bu olmalı. Ama ne yazık ki genel kurullar, işçi sınıfının sorunlarının tartışıldığı, hedefinde olduğu saldırılara karşı mücadelenin ihtiyaçlarının konuşulduğu ve mücadele kararlarının alındığı platformlar olmaktan öte koltuk hesaplarıyla ittifakların ve kulislerin yapıldığı platformlar haline geliyor. Bu defa bunu değiştirmek istiyoruz. Güç birliği (SGBP) olarak biz, mücadele anlayışımızı ortaya koyarak bu gün nasıl bir Türk-İş’e ihtiyaç olduğunu anlatacağız. Ve bütün sendikalara, Türk-İş delegelerine de bu konuda çağrıda bulunacağız. Platformumuzun amacı; Türk-İş’i ayağa kaldırmak ve mücadeleci bir sınıf örgütü haline getirebilmektir. 

Bu konuda herkesin üzerine sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluğa uygun davranmayan, küçük hesaplarla bu günkü yapının devamından yana tutum belirleyen sendikalar kendi tabanlarına dahi bunun hesabını vermekte zorlanacaklardır.

SGBP içinde yer almayan diğer sendikalarımızdan Türk-İş delegesi seçilen arkadaşlarımız bir muhasebe yapmalıdır. Mevcut yönetimin dört yıllık icraatı döneminde üye sayısı artmış mıdır? Yoksa azalmış mıdır? Sosyal güvenlik yasasında yapılan değişiklikler, mezarda emeklilik, İş Yasasının esnekleştirilmesi, işçi sınıfının mı, yoksa sermaye sınıfının mı yararına düzenlemelerdir? Sermaye yararına düzenlemelere karşı koyamayan mevcut anlayış, kıdem tazminatımızın gaspına, bölgesel asgari ücret saldırısına, kölelik anlamına gelen özel istihdam bürolarına nasıl karşı koyacaktır? Aslında sözün bittiği yerdeyiz. Ya hak gasplarını amaçlayan saldırıları püskürtmek için mücadele ya da teslimiyet. Delegeler ikisinden birini seçecek. Tercih şahıslara ilişkin değil, mücadele ya da teslimiyet anlayışına ilişkin olacaktır.      

Ancak şunu da önemle belirtmek isterim ki; güç birliği (SGBP) kendini Türk-İş genel kuruluyla sınırlamış bir yapılanma değildir. Elbette Türk-İş’i mücadeleci, güçlü bir sınıf örgütü yapabilmek için genel kurul önemlidir. Ama bu mücadelenin verileceği tek yer genel kurul değildir. Ve genel kurulda sonuç ne olursa olsun bu mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. Eğer genel kurulda güç birliğinin hedeflerine uygun bir sonuç çıkarsa bu Türkiye sınıf hareketi açısından önemli bir kazanım olacaktır. Mevcut durumun devamı halindeyse, güç birliği mücadele hedefleriyle yoluna kararlılıkla devam edecektir. Dolayısıyla iyimserlik sadece Türk-İş genel kuruluyla sınırlı bir durum değil.

Güç birliği, Türkiye işçi hareketi açısından önemli bir oluşumdur. Sınıf içinde küçümsenemeyecek bir gücü ve etkisi olduğu gibi destek de giderek artıyor. Ve diğer emek örgütleriyle de gücünü birleştirerek yoluna devam ediyor. Bu nedenle iyimserim.

Hükümetin Türk-İş’in mevcut yönetimini zora sokmamak için genel kurul öncesinde gündeme getirmeyi planladığı uygulamaları beklettiği söyleniyor, ne diyorsunuz? Genel kurul sonrasında bu saldırılar karşısında ne yapmayı planlıyorsunuz?

Hak gasplarına yönelik yeni saldırı yasalarının olduğu bir sır değil. Bu saldırı yasalarının öncelikli hedefi de kıdem tazminatlarımızın tasfiyesidir. Hükümet programına bile koydular ve kamuoyuna açıkladılar. Sayın bakan, özel sektörde çok sayıda işçinin kıdem tazminatı alamadığını, bu nedenle reforma ihtiyaç olduğunu söyledi. Oysa herkes de biliyor ki reform dedikleri; kıdem tazminatını önce 15 güne indirip fon’a devretmek, peşinden de bütünüyle tasfiye etmektir. Yine sırada özel istihdam büroları var, İş Yasasının esnekleştirilmesi ve tamamen kuralsız hale getirilmesi var. Ve bu saldırıların Türk-İş genel kurulunun sonucunu etkilemek üzere genel kuruldan sonrasına ertelendiğine ilişkin duyumlarımız var.

Bu noktada sendikal hareketi önemli bir sınav bekliyor. Mücadeleci bir Türk-İş bu açıdan önemlidir. Ya bu saldırıları püskürtmek için mücadeleyi yükseltmek ya da teslimiyet. Genel kurul delegeleri bu iki yoldan birini seçecek. Güç birliği her ne koşulda olursa olsun, genel kurul nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu saldırı yasalarına karşı aktif bir mücadele çizgisi izleyecektir zaten. Konfederasyon ayrımı yapmadan bütün kardeş sendikalarla, bütün emek örgütleriyle birleşerek bu saldırıları püskürtmek için güçlü bir mücadele ortaya koyacaktır.