Sendikal Güç Birliği Platformu'nun 26 Kasım tarihinde İstanbul - Çağlayan'da Figaro Salonu'nda yaptığı toplantı sonrasında açıkladığı Sonuç Bildirgesi'nin tam metnini sunuyoruz.
Basına ve kamuoyuna;
Bugün Türkiye’de hükümetin ve sermayenin, işçi sınıfının mevzilerine saldırırken öncelikli hedefi sendikalardır. Son otuz yılda önemli ölçüde güç kaybetmiş olsalar da hâlâ sendikalar hedef alınmaktadır.
Amaç bellidir, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma eliyle örgütsüz bir işçi sınıfı yaratmak istenmektedir. Sendikalarında örgütlü olmayı sürdüren işçiler ise, çok sayıda hantal ve bürokrat sendikaların yönetimleri tarafından kontrol altına alınarak etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Anayasal hakkını kullanarak sendikalaşan işçiler, Uluslararası Çalışma Örgütü’nde (ILO) ve diğer platformlarda verilen tüm sözlere rağmen her türlü hukuksuz uygulama ile karşılaşıyor, işten atılıyor ve baskıya uğruyor. Ancak daha önceki hükümetlerden farklı olarak AKP hükümeti sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda sendika yönetimlerini ele geçirmeye ve kendi kontrolü altında tutmaya çalışmaktadır. Hükümet kendi kontrolü dışında hiçbir kurum, örgüt kalsın istememektedir.
Bu çabalar nedeniyle yandaş işçi sendikası konfederasyonunun ve yandaş kamu emekçileri sendikalarının bağlı bulundukları konfederasyonunun üye sayısı artmaktadır. Bu iki konfederasyonun güçlenmesi işçilerin ve kamu emekçilerinin dayanışma ve mücadelesinin yükselmesi anlamına gelmemektedir. Tam aksine bu iki örgüt her adımda hükümetin destekçisi, özürcüsü ve propagandacısı gibi davranmaktadır. Bu nedenledir ki, ILO Türkiye’deki bu durumu masaya yatırmış ve sorgulamaya başlamıştır.
Önümüzde çok önemli görevler var ama en acil ve önemli görevimiz bu hükümet operasyonunun önünü kesmektir. Aksi halde sendikaların mücadele ve dayanışma işlevi tamamen felç olacaktır!
Önümüzdeki Türk-İş Genel Kurulu işte bu nedenle özel bir önem taşımaktadır!
Türk-İş, Türkiye’de sendikal hareket içinde en büyük konfederasyondur. Sadece kamu sektörü işçileri arasında değil, özel sektörde de diğer konfederasyonlara göre ciddi bir örgütlülüğe sahiptir. Bu nedenle de işçi sınıfının önemli bir mevzisi konumundadır.
Türkiye’de sermayenin sınıf saldırısını Türk-İş olmadan püskürtmek, kazanılmış hakları savunmak olanaksızdır. Türk-İş’in tüm sendikaları ile birlikte harekete geçmesi olasılığı hükümetleri ve sermayeyi her zaman çok tedirgin etmiştir.
Türk-İş çatısı altında yer alan 10 sendikanın oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformu bu gerçeğin bilincindedir. Hükümetin başlattığı yeni saldırı dalgasına, işçilerin örgütlü ve kararlı mücadelesiyle karşı çıkılacağına inanmakta, bunu oluşturmayı hedeflemektedir.
Bu hedefimize ancak tabanla yaşanan yabancılaşmayı ortadan kaldırarak, tabanın söz hakkını ve sendikal demokrasiyi sağlayarak ulaşabileceğimizi biliyoruz. O zaman işçiler Türk-İş’i kendilerinden uzak, erişilmez, soğuk bir yapı olarak değil, gerçekten kendilerine ait bir yuva ve bir mücadele örgütü olarak göreceklerdir.
Hükümetin sultasından kurtarılmamış bir Türk-İş, 2012’ye damgasını vuracak olan ekonomik krizde hükümetin uygulayacağı işçi karşıtı ekonomi politikalarına ve yasal düzenlemelere karşı mücadele etmeyecektir. Edemeyecektir. Bu, gün gibi ortadadır.
Türk-İş yönetiminde, hükümetin konfederasyonumuz üzerindeki sultasına son veren bir değişiklik yolunun açılması gerekmektedir. Elbette, bu kendi başına yeterli değildir ancak bu olmadan da güç dengesinin işçiler lehine değişmesi sadece hayal olarak kalacaktır.
Son dört yıl boyunca koltuğunu hükümete borçlu olanlar her adımda diyet borçlarını ödemeyi her şeyin önüne koymuştur. Sendikal Güç Birliği Platformu’nun hiç kimseye ve kuruma hele, hele de hükümete hiçbir diyet borcu yoktur. En kasıtlı çarpıtmalarla bizlere saldıranlar bile bunun tersini söylemeye cesaret edemezler.
Türk-İş’in AKP hükümetinin arka bahçesi olması, hem sendikalı işçiler hem de bütün işçi ve emekçiler için büyük bir kayıp olacaktır. SSGSS karşı mücadele etmekten kaçınan,1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaktan 30 Nisan’da vazgeçen bu günkü Türk-İş yönetiminin olduğu unutulmamalıdır.
Tekel Direnişinde, işçileri yüz üstü bırakmıştır. İşçilere ve eylemlerine sahip çıkarak, eyleme gerekçe oluşturan taleplerin gerçekleşmesini sağlamak yerine, işçilerin uzun soluklu eylem yapamayacakları söylentisini yaygınlaştırarak hükümetin cesaretini artırmıştır.
Hükümetle Sendikalar Yasası ve Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası konularında görüşmeler kapalı kapılar ardında yapılmış ve sendika başkanları bu toplantılarda ortaya çıkan taslaklara ancak çok farklı kanallar üzerinden ve gecikmeli olarak erişebilmiştir.
Türk-İş’ten beklenen, ayağa kalkması, işçi sınıfının gerçek çıkarlarını temsil etmesi ve sınıf mücadelesinin önüne düşmesidir. Türk-İş’e yakışan budur! AKP’nin işçi bürosu gibi çalışmak değil.
Aksi halde hükümet, Türk-İş Genel Kurulu sonrasında, işten çıkartmaların işverenlere olan yükünü azaltmak amacıyla kıdem tazminatlarının sermaye açısından sorun olmasına son verecektir. Bunun ne büyük bir kayıp olacağı açıktır. Bir işçi kıyımı kaçınılmaz hale gelecektir.
Kıdem tazminatının budanması ve daha fazla esnek-güvencesiz çalışmanın yasalaştırılması işte bu nedenle Türk-İş Genel Kurulunu beklemektedir. Genel Kurulun Ankara’da merkezi bir yerde yapılmasından kaçınılması, Genel Kurulun ve delegelerin işçilerden, tabandan izole edilmek istenmesi bu tehlikenin açık kanıtıdır
Sendikal Güç Birliği Platformu olarak, 1 Temmuz 2011,Taksim meydanında kamuoyuna yapmış olduğumuz basın açıklamasıyla, yukarıda kısmen belirttiğimiz sorunların aşılmasında, güçlü bir sendikal örgütlenmeye ihtiyaç olduğunu, bu düşüncenin gerçekleşmesi için Türk –İş’ te, işçilere yüzünü dönmüş yönetim anlayışının iktidar olması gerektiğini yüksek sesle kamuoyuna duyurmuştuk. Bu düşünceden yola çıkarak, LÜLEBURGAZ, İZMİR, BURSA, DİYARBAKIR, ADANA, ORDU, ANKARA, en son İSTANBUL'da yapmış olduğumuz bölge toplantılarında, işçilerle yüz yüze gelinerek katkı ve destekleri istenmiştir.
Sendikal Güç Birliği Platformu işçilerden almış olduğu destek ve dayanışma coşkusuyla, önümüzdeki sürece, 8-11 Aralık tarihleri arasında Ankara'da yapılacak olan, Türkiye işçi sınıfının en büyük örgütü Türk-İş’in, 21. Olağan Genel Kurulu’nda kendi adaylarını göstererek müdahale edecektir. Genel Kurul sonucu nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Sendikal Güç Birliği Platformu, Türk-İş içerisinde varlığını ve mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.
SENDİKAL GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU