Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Musa Servi, Sendikal Güç Birliği Platformu'nun faaliyetleri ile ilgili değerlendirmelerini bizimle paylaştı.
Temmuz ayı sonlarında bir ortak deklarasyonla çıkış yapan Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) İstanbul, Lüleburgaz, İzmir, Bursa ve son olarak Adana'da toplantılarını gerçekleştirdi. Diyarbakır, Ordu, Ankara ve tekrar İstanbul toplantıları için hazırlıklar sürüyor. Bir dizi eylemde de ortak hareket ediliyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Eksik kalan bir şeyler olduğunu düşünüyor musunuz, yoksa iyi mi gidiyor?
Sendikal Güç Birliği Platformu'nun (SGBP) sürecini olumlu değerlendiriyor ve ülkemiz sendikal hareketi için önemli bir inisiyatif olduğuna inanıyorum. Ülkemizde sendikal hareketin yaşadığı krizi aşmada bunun gibi çabaların büyük katkısı olacaktır.
Kapitalist sistemin kriziyle beraber tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de emeğe yönelik baskı ve saldırılar yoğunluk kazanmaktadır. Mevcut sınırlı haklar bir bir gasp edilirken milyonlarca örgütsüz işçi ve emekçi güvencesiz koşullarda, oldukça kötü şartlarda, temel haklarından yoksun şekilde çalışmaya mecbur bırakılmaktadır. Hem mevcut haklarını korumak isteyen işçiler hem de mevcut haklardan da yararlanamayan ve güvencesiz şartlarda, kölelik koşullarında çalışmaya mecbur bırakılan işçi ve emekçiler arasında hak kazanma, çalışma koşullarını değiştirme ve daha iyi bir gelecek yaratma özlemi ve örgütlenme talebi artmaktadır.
Ne yazık ki, mevcut sendikal hareket tabandan gelen bu isteğe cevap olamamaktadır. Hem geniş örgütsüz kitlelerden hem de kendi tabanından kopuk, sistemle uzlaşmış, bürokratik bir sendikal yapı işçi ve emekçilerin özlemlerinin önünü kapamaktadır.
Bununla beraber siyasi iktidar bir yandan işçi ve emekçilerin haklarını budamaya çalışırken ve mevcut kölelik koşullarını sürdürmek isterken öte yandan sendikal hareketi de yeniden dizayn etmeye çalışmakta ve kendisine yandaş bir sendikal hareket biçimlendirmek istemektedir. Bu da işçi sınıfı ve emekçiler açısından büyük bir tehdittir.
SGBP'de birleşen sendikalar bu genel tablodan rahatsız olan, işçi sınıfının örgütlenme talebine cevap vermeye çalışan ve süreçten çıkış için ancak birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yeni bir sendikal anlayışla, yüzünü tabanına dönen, hatalarının özeleştirisini veren, mücadeleci, demokratik bir sendikal hareket için harekete geçmiştir. Bu iddia oldukça değerlidir ancak bunun pratiğe yansıması da en az iddia kadar önemlidir.
SGBP'nin son dönemdeki bölgesel toplantıları sendikaların deklarasyonunda ilan ettiği görüş ve iddiaları tabanla buluşturmak, tabanın görüş, eleştiri ve önerilerini öğrenmek, Platform'un içinde yer alamayan sendikaların tabanlarına da ulaşmak için örgütlenmiştir. Binlerce işçinin katıldığı bu toplantılardaki coşku, ilgi ve toplantılarda ortaya konulan düşünceler Platformun taban tarafından istenen, benimsenen bir girişim olduğunu göstermektedir.
SGBP'ye daha fazla emek harcamak, daha geniş kitlelere gitmek, diğer sendikalarda örgütlü işçileri de sürece dahil etmek ama bununla yetinmeden örgütsüz milyonlara ulaşma perspektifine sahip olmak ve bunun için ortak harekete geçmek gereklidir.
En çok dikkat edilmesi gereken noktanın söylemle pratik arasında uyumu sağlamak olduğunu düşünüyorum. Bu, uzun süreli bir hareketse ve büyük iddialara sahipse kendisinden başlayarak en geniş kitlelere demokratik ve mücadeleci, sınıf perspektifli bir hareketin nasıl ete kemiğe bürüneceğini göstermesi gereklidir.
Kendi sendikanızda ve kendi çevrenizde SGBP -olumlu ve olumsuz- nasıl tepkiler aldı, bu tepkileri nasıl değerlendirdiniz?
Sendikamızda SGBP'yi ve deklarasyonunu şubelerimizle, işçi temsilcilerimizle, direnişteki işçilerle ve üyelerimizle beraber değerlendirdik. Hedeflerimizi, çıkış nedenlerimizi anlattık, tabanımızın görüş ve önerilerini aldık. Sendikamız bir bütün olarak bu hareketin haklı olduğunu ve mücadelesine aktif şekilde katılacağını beyan etmiştir.
Çevremizdeki sendikalı-sendikasız işçilerden de benzeri bir desteği görmekteyiz. Hatta bu girişimin daha önce başlaması gerektiğini belirten de geniş bir kesim var. Ancak herkesin ortak kaygısı yukarıda bahsettiğimiz söylemle pratik arasındaki uyumun sağlanması, kendi içimizde özeleştirilerimizin samimi şekilde verilmesi ve yeni bir sendikal hareketin inşası için canla başla çalışılması gerektiğidir.
Türk-İş içinde daha önce de "muhalif" oluşumlar farklı birliktelikleri, alternatif yönetim listelerini ortaya çıkarttı. Bu deneyimlere ilişkin söyleyecekleriniz neler olabilir? SGBP'yi bunlardan ayıran nedir?
Bizim için sorun kişiler veya listeler değildir. Evet, geçmişte de çeşitli listeler hazırlandı, her liste kendisi yönetime gelirse daha başarılı olacağını öne sürdü. Biz asıl meseleni anlayış ve politik çizgi meselesi olduğunu savunuyoruz, kişilerle mücadeleyi sınırlamıyoruz.
Ülkemizde sendikal hareketin ve Türk-İş'in de sınıfın ihtiyaçlarına cevap verebilmesi ve geniş kitleleri örgütleyebilmesi için anlayışını değiştirmesi ve demokratik, mücadeleci, sınıf perspektifli bir anlayışla kendisini yeniden örgütlemesi, yüzünü tabana dönerek tabanıyla beraber harekete geçmesi gereklidir.
Bu nedenledir ki, önceki listelerden farklılığımız bizim uzun dönemli bir mücadele perspektifiyle yeni bir anlayışla Türk-İş Genel Kurulu'na hazırlandığımızdır.
SGBP, "Perspektifimiz Türk-İş Genel Kurulu ile sınırlı değil" diyor, peki yine de Türk-İş Genel Kurulu nereye oturuyor?
Evet, SGBP'nin deklarasyonunda ilan ettiği iddia ülkemizde sendikal hareketi yeniden ayağa dikmek, yeni bir anlayışla geniş kitleleri örgütlemektir. Bu uzun ve zorlu bir yürüyüştür. Bu platform içindeki sendikalar da doğaldır ki, bu genel tablodan etkilenmektedir. Kendi bünyemizde dönüşümü sağlamak, özeleştiri vermek dahi zorlu ve uzun bir mücadeleyi şart koşmaktadır. Biz hem kendi içimizde hem de genel sendikal harekette değişim için birlikte mücadele etmek ve bunu kitlelerle beraber yapmak istiyoruz.
Türk-İş Genel Kurulu oldukça yakın ve bu platform içindeki sendikalar şimdilik Türk-İş Konfederasyonu'na bağlı. Doğal olarak iddiamızı, anlayışımızı ortaya koymak, sendikal harekete seslenmek için Türk-İş Genel Kurulu önemli bir kürsüdür. İkincisi biz platform içindeki sendikalarla hem de platforma açıkça dahil olmayan ama mevcut gidişattan rahatsız olan sendikalarla birleşerek Türk-İş Genel Kurulu'nda yönetimi değiştirebileceğimize inanıyoruz.
Demokratik muhalefet hakkımızın tabanda karşılık bulabileceğine inanıyoruz. Türk-İş'in değişmesi bu anlamda uzun mücadelemizde bizlere büyük imkanlar sağlayacaktır. Ancak şunu da belirtmek isterim ki biz bu yola çıkarken konfederasyon ayrımı yapmadan, tüm mücadele ve direnişleri sahiplenen ve örgütsüz kitleleri hedefleyen bir birliktelik kurmayı hedefledik.
Sendikanız Deri-İş sıklıkla direnişlerin ve zorlu bir mücadelenin yaşandığı bir alanda faaliyet gösteriyor. SGBP bu ay başında işten atılan Savranoğlu işçilerini ziyaret etti ve size desteğini sundu. Böylesi dayanışma eylemlerinin nasıl bir katkısı ve anlamı oluyor?
Ülkemizde özel sektörde örgütlenmek oldukça zor. Yasal engellerin yanı sıra işverenlerin sendika karşıtı tutumu işçilerin en temel haklarına ciddi bir saldırganlığın gerçekleşmesine neden olmaktadır. Bu durum deri sektöründe daha da bariz şekilde kendisini göstermektedir. Krizi ve yoğun rekabeti gerekçe gösteren sermaye sahipleri sendikayı engellemek için elinden geleni yapmaktadır. Bu nedenle sendikamız ve üyelerimiz için haklarını kazanmak ve korumak için ısrarla, sabırla ve kararlılıkla direnmekten başka çare yoktur. Bizler ancak mücadele ederek iyi bir gelecek kurabileceğimize inanıyoruz.
Savranoğlu-Kampana direnişi de bunu bir parçası ve ısrarın, kararlılığın güzel bir örneği. Üyelerimizin sürgün de dahil olmak üzere her türlü baskıyı göze alıp direnişlerini sürdürmesi ve sendikalarına olan güvenleri bizim başaracağımıza olan inancımızı pekiştirmektedir.
SGBP'nin desteği de bu nedenle anlamlı ve gerekli. Sınıf dayanışması başarımız için şarttır. Hem ulusal temelde hem de uluslararası alanda işçi sınıfının dayanışması ile sermayeye geri adım attırılabilir. Bu direniş sadece bizim değil tüm işçi sınıfın direnişidir ve başarısı hepimizin başarısıdır. SGBP'nin maddi ve manevi desteği bu nedenle oldukça önemli ve değerlidir.