Temsilciler Kurulumuz gerek ülkemizde gerekse çalışma hayatımızda yoğun gündemlerin olduğu bir dönemde toplanmıştır. 2010 yılının ilk ayları işçi sınıfının birlik ve dayanışmasının yoğunlaştığı, işçiler ve emekçiler açısından umutların yeniden yeşerdiği bir mücadele dönemi olmuştur.
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde 2 askerimizle birlikte şehit olan hemşehrimiz Fatih AYDOĞDU'ya Allah'tan rahmet, kederli ailesi ile tüm halkımıza baş sağlığı dileriz.
Temsilciler Kurulumuz gerek ülkemizde gerekse çalışma hayatımızda yoğun gündemlerin olduğu bir dönemde toplanmıştır. 2010 yılının ilk ayları işçi sınıfının birlik ve dayanışmasının yoğunlaştığı, işçiler ve emekçiler açısından umutların yeniden yeşerdiği bir mücadele dönemi olmuştur.
Ülkemizde emekçilerin seslerinin yükseltilmesine, irade ve kararlılıklarına her zamankinden çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde Tekel işçilerinin 78 gün süren direnişi, emekçileri yıllardır yok sayan anlayışlara bir tepki niteliğindedir.
Tekel işçileri toplumun tüm kesimlerinin hak arama bilinci ve mücadelesinin önünü açmış, sendikaların uzun zamandır durağan ve sesiz niteliğini de değiştirmiştir.
Tekel eylemi, sendikal birlikteliği tesis ederken toplumsal birlikteliğe de ciddi katkı sağlayarak son yıllarda oluşan toplumsal barışımızı tehdit eden çatışma ve ayrışma kültürünün yerine barış ve huzurun tesisine yardımcı olmuştur.
Sendikamız Petrol-İş Tekel direnişi sürecinde emek güçlerinin birlikteliğini güçlendirmek ve hak mücadelesini yükseltmek için üzerine düşen sorumluluğunun bilinci ile hareket etmiş, her türlü toplumsal harekatın içerisinde yer almış ve bundan sonra da almaya devam edecektir.
Hükümetin önce adını Kürt açılımı, daha sonra demokratik açılım koyduğu açılımlar halkımızın gerçek sorunlardan uzaklaşmasına hizmet ettiği gibi yüzyıllardır kardeşçe birlikte yaşamış halkımızın arasına nifak tohumları ekilmesine vesile olmuştur.
Toplumsal barış ve huzura ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde ardı ardına getirilen darbe, suikast iddiaları ile devletin kurumlarının birbiri ile çatışır görüntüsü artmış, halkın sorunlarının çözüm yeri olan TBMM işlemez hale getirilerek ülke bir güvensizlik ortamına sokulmuştur.
Ağır bir ekonomik kriz geçiren Türkiye'de kriz, zaten zor koşullarda yaşayan emekçi halkın sırtına yeni yüklerin gelmesine sebep olmuştur.
Yıllardır uygulanan ekonomik modelin iflas ettiğini görmezden gelen sermaye çevreleri çalışma hayatının esnekleştirilmesi, kiralık işçi uygulaması, kıdem tazminatının kaldırılması gibi taleplerini hazır bekletmekte, adeta ortam gözetmektedir. Halkımıza söylemiş olduğu özelleştirme yalanın sonucu 2008-2009 yıllarındaki eksi büyümeler açıkça görülmüştür.
Hükümetin 2003-2007 arasında yapmış olduğu başta Tüpraş, Telekom, Petkim gibi büyük özelleştirmeler bütçe açıklarını kapatmaya yetmemiştir.
Bunca sorun ve sıkıntının yaşandığı, istihdam ve yatırımın olmadığı bir ülkede kendi iktidarının devamını sağlayacak, 12 Eylül Anayasa'sından daha kötü bir Anayasa taslağını TBMM'ye getirmeye çalışan Hükümetin bu taslaktaki amacı demokrasinin gelişmesine hizmet etmek değildir. Halbuki ülkemizde yıllardır kanayan yara olan yoksulluk ve yolsuzluğun ilacı daha fazla demokrasi ve ve daha fazla denetimdir.
Hükümetin niyeti iyi olsaydı yolsuzluğun kaynağı olan milletvekili dokunulmazlığını kaldıracak, lider sultasına son verecek, siyasi parti ve seçim konularındaki değişikliklerle işe başlardı.
AB sürecinde bir çok yasal değişiklikler gündeme gelmiş iken 12 Eylül Anayasasının koyduğu çalışma hayatını düzenleyen yasalarda virgül değiştirilmemiş, özellikle de örgütlenme hakkı kullanılamaz bir hak olarak raflarda bekletilmektedir. Öyle olmasaydı bugün 12 Eylül öncesi 2 milyon olan örgütlü işçi sayısı 600 binlere düşmezdi.
Tüm bu yapılanlar ve yapılmak istenenlerden şu sonucu çıkartıyoruz:
Ekonomide kalkınmacı bir model seçilmediği için yapılan özelleştirmeleri de bütçe açıklarının kapatılmasında kullanıldığı ve sermayeye kaynak aktarması olarak uygulandığı sürece ülkede işsizliğe çözüm bulunamaz. Ülkemiz yöneticilerin ucuz işçi cenneti olarak övündüğü konuma gelir.
Krizin etkileri sürerken, halkımıza ve emekçilere daha zorlu yaşam dayatılırken, sendikalı işçinin örgütlülüğüne sahip çıkmaktan, örgütsüz işçinin örgütlenmekten başka çaresi bulunmamaktadır. Kaldı ki örgütlü toplum demokrasinin en büyük güvencedir.
Petrol-İş Sendikası olarak sorunların çözümünde emekçi halkın iradesinin daha fazla yansımasından, bu iradenin daha güçlü ortaya konmasından yana olan tutumumuz her zaman sürecektir.
Kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Saygılarımızla.
Petrol-İş Sendikası Kırıkkale Temsilciler Kurulu