AKP Hükümetinin komisyonlardan geçirerek Meclis Genel Kuruluna getirdiği ve 70 milyon insanımızı doğrudan etkileyen sözde sosyal güvenlik reform yasası ile genel sağlık sigortası yasası, emekçilerin sosyal devletten geriye kalan son kazanımlarını da ortadan kaldıracak niteliktedir.İktidarın sağlıkta dönüşüm projesi adı altında uygulamaya koyduğu, önce SSK hastanelerinin Sağlık bakanlığına devri, şimdi de sağlığın özelleştirmesini amaçlayan süreç çalışanların yüz yıllık kazanımlarını ortadan kaldıracaktır. Ülkeyi tüccar zihniyeti ile yönetmeye çalışan AKP hükümeti kar-zarar anlayışını sağlıkta ve sosyal güvenlikte de getirmeye çalışmaktadır.Bu Hükümet IMF ile kafa kafaya vererek, parlamento çoğunluğuna güvenerek hiç bir toplumsal mutabakat aramadan, kendi milletvekillerini dahi bir el kaldırma makinesine dönüştürerek, özellikle oy aldığı yoksul kesimler, dar gelirliler aleyhine kanunları peş peşe çıkartmaktadır.Bu kanun yürürlülüğe girdiğinde çalışanlar 65 yaşında emekli olabilecekler, emeklilerin maaşı memur emeklilerinde % 33, işçi ve Bağ - Kur emeklilerinde % 23 arasında düşürülecektir. Ayrıca çalışan ve emekliler, sağlık kurumlarına gittiğinde % 30 ile 70 arasında katılım payı ödeyecektir. Her yurttaştan sağlık sigortasına prim kesintisi yapılacak, aylık geliri 127 TL olandan 64 TL kesilecek, üst sınır ise 431 TL olacak. Kısacası paran kadar sosyal güvenlik, paran kadar ağlık hizmeti alacaksın. Tüm bunlar toplumun bilgisi ve dikkati dağıtılarak Başbakanın polemik ve temaşa sanatı sayesinde yasalaştırılmaktadır.Diğer ülkeler benzer yasalara karşı direniyor70 milyonu ilgilendiren tüm bu yasalar Meclis’ten geçirilirken bizler de sessizce izlemekteyiz. Dünyanın çeşitli ülkelerinde benzer yasalar bu ülkelerin parlamentolarından geçmemektedir. Örneğin geçtiğimiz ay Fransa’da 26 yaş altı gençlerin işten çıkartılmasını kolaylaştıran yasaya karşı Fransız gençliği ile Fransız işçilerinin ortak mücadelesi Fransız Hükümetinin geri adım atmasını sağladı. Tüm bu olumlu mücadeleler bizlere de örnek, ders çıkarma içeriğinde olmalıdır.Ülkemizde özelleştirmeler devam etmektedir. Tüpraş özelleştirmesinin yürütmesi yargı kararı ile durduruldu. Ancak Tüpraş gibi tesisleri satmak yerine yenisini kurmak, fabrikalar açmak, ülkeyi muasır medeniyet ile yarıştırmak düşüncesi olmayan mevcut Hükümet, hukuku ve Anayasa’yı hiçe sayarak kararı uygulamadı.Yeni bahanelerle hukuksuzluğu yaygınlaştırmaya, daha da kötüsü toplumda, ülkemizde yargı kararları uygulanmaz şeklindeki anlayışları geliştirmeye çalışıyor. Bu durum çok tehlikeli bir oyunun parçasıdır. Ancak şunun bilinmesini istiyoruz. Bu sorun sadece Petrol-İş’in sorunu değil, tüm ülkenin, başta hukukçuların, siyasi partilerin, gücünü ve varoluş nedenini demokrasiden alan tüm kesimlerin ortak sorunudur.Terör yeniden hortluyorÜlkemiz çok ciddi sorunlar ile uğraşırken, gelecek kuşakların sağlık ve sosyal güvenliği ipotek altına alınırken, yıllardır çok acısını çektiğimiz, çok bedel ödediğimiz terör toplumda yeniden bir korku ve sindirme ortamı yaratıyor. Terör, bir kamplaşma ortamını ve linç kültürünü geliştirecek boyutu ile yeniden hortlamaktadır. Terörün en iyi ilacı toplumsal mutabakattır, sağ duyudur. Terörde bunca evladını kaybetmiş, bunca acı çekmiş bir ulus olarak biz bu sahneleri bir kez daha görmek istemiyoruz. Demokrasi içerisinde kalınarak, insanlarımızın güvenini kazanarak bu beladan kurtarabiliriz. Ülkemizdeki tüm yurttaşlarımızın, teröre karşı ortak bir mutabakat oluşturarak, nereden ve kimden gelirse gelsin terörü lanetlemesi ve yığınsal olarak kınama eylemleri yapması gerekmektedir. Ancak o zaman biz bu sorunu ortadan kaldırabiliriz.Irak’ın işgali ile başlayan ve bölgemizi kan gölüne, kardeş kavgalarına bırakan ABD işgali olağanlaştırılmaya, güç isterse yapar anlayışı geliştirilmeye çalışılmaktadır. Irak’ta yaşanmakta olan ve hiçbir gerekçesi olmayan bu işgalin benzeri İran ve diğer bölge ülkelerine yaygınlaştırılmak istenmektedir. Ve bu bölgede Türkiye’ye de suç ortaklığı teklif edilmektedir. Ortadoğu’da bölge haklarının birbirleri ile hiçbir problemi yoktur. ABD’nin çıkar hesaplarına alet olmayacak olan, onların teklif etmiş olduğu ahlaksız tekliflere gözü tok olan Türk halkı, 1 Mart’ta olduğu gibi yine bu savaşa karşı koyacaktır. Halkımız, dünyanın medeni insanları arasındaki yerini daha da pekiştirecek,savaşın piyonu olmayacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.