Tüpraş ihalesini dikkatle ve biraz da heyecanla izledik. Bizim gibi "sıradan" f‰nilerin gazetecilik merakının ötesine taşan heyecan hissetmesinin sebebi, ne Tüpraş hisselerine sahip olmak ne de Tüpraş gibi bir kamu şirketini "borç deliklerine yama" etmek, devlet bütçesinde açık azaltmak, "küreselleşme masalının" peşinde Türkiye'yi "iyi pazarlamak" amaçlı özelleştirme tarzını savunanların safında bulunmaktı.
Tüpraş ihalesini dikkatle ve biraz da heyecanla izledik. Bizim gibi "sıradan" fanilerin gazetecilik merakının ötesine taşan heyecan hissetmesinin sebebi, ne Tüpraş hisselerine sahip olmak ne de Tüpraş gibi bir kamu şirketini "borç deliklerine yama" etmek, devlet bütçesinde açık azaltmak, "küreselleşme masalının" peşinde Türkiye'yi "iyi pazarlamak" amaçlı özelleştirme tarzını savunanların safında bulunmaktı. Her ikisi de söz konusu değildi. Heyecanımızı tetikleyen, ihaleye bir hafta kala "organize atakla", kamuoyunda bir *efsane* dolaştıran OYAK yönetiminin yarattığı beklentiydi. "Bakalım ne yapacaklar" merakı, OYAK'ın 4 milyar dolara kadar sergilediği kararlı ve rahat tempoyla birleşince heyecana dönüştü. Ancak, Çalık'ın 20 milyon doları üzerine Koç'un 40 milyon dolarlık artırımı, OYAK cephesinde yaratılan "kararlılık" izlenimini, askeri deyimle, *gösteriş taarruzu* ile perdelenmiş *çekilme harekatına* çevirdi. Ama, şunu da teslim etmeliyiz: OYAK'ın 4 milyar dolarlık seviyeye kadar koruduğu kararlılık, Çalık'ın 4 milyar 120'ye kadar dayanması, Koç'un da 4 milyar 140'ı gözden çıkarmasında belirleyici rol oynadı. İhalenin bundan sonraki idari, siyasi ve hukuki süreçleri de aynı dikkatle izlenecek, tartışılacak; gelişmeler değerlendirilecek. Ama, daha önemli bir şey var: "Tüpraş fotoğrafında" görünen "kahramanlar", yalnız ihalede yarışan ve hedefe ulaşan şirketlerin patron ve temsilcilerinden ibaret değil. Bizce, bu özelleştirme işleminin bütün aşamalarına ve sonuçlarına *emek dünyasını* temsilen damgasını vuran güç, Petrol-İş Sendikası'dır. Petrol-İş yönetiminin Tüpraş'ın 1 milyar 302 milyon dolarlık "ıspanak fiyatına" Efremov-Zorlu Grubu'nda "kaldığı" ihalenin öncesinden itibaren örgütlediği, yürüttüğü ve yönettiği *yetkin* mücadelenin, ikinci ihalede erişilen 4 milyar 140 milyon dolarlık "Koç fiyatındaki" payı unutulmamalı. Unutulmaması gereken ikinci etki de şu: Petrol-İş'in mücadelesi sayesinde Özelleştirme İdaresi de geçmişe göre "daha düzgün" ve "hukuku gözeten" ihale düzenlemek zorunda olduğunu gördü. Tabii, ÖİB'nin mesafe alıp almadığı, dün bu ihaleyi de iptal istemiyle Danıştay'a götüren Petrol-İş'in alacağı sonuçla belli olacak. Çünkü, başta avukat *Gökhan Candoğan* olmak üzere, Petrol-İş hukukçu ve uzmanları özelleştirme alanında "çetin ceviz" olduklarını, ÖİB'ye ve siyasilere defalarca "kök söktürerek" kanıtladılar. Petrol-İş'in petro-kimya sektöründeki özelleştirme girişimlerine karşı verdiği sendikal mücadele, bütün sendikalara örnek oluşturacak nitelikte. Soyut ve tanımlanmamış, dar hedefli bir özelleştirme karşıtlığının yerine, devletçilik ve devlet malı kavrayışından kurtarılmış "kamu yararı", "kamu malı" kavramlarına dayalı karşıtlık tanımlaması üretmek... Bu tanımlama ekseninde özelleştirmenin bütün boyutlarıyla tartışılmasını sağlamak ve bu tartışmayı etkili bir "iletişim stratejisiyle" yönetmek ve yönlendirmek... Örgütlü emek gücüyle doğru iletişim stratejisinin gücünü birlikte kullanmak... Sendika tabanına dayalı çeşitli kitlesel mücadele biçimleri üreterek kamuoyu yaratmak ve ilgiyi canlı tutmak... Ve, bütün bu süreçleri, sektördeki her özelleştirme işleminde güçlü ve sonuç alıcı bir hukuk mücadelesiyle bütünleştirmek. Petrol-İş'in Tüpraş mücadelesi, asıl etkilerinin yanı sıra, ihale sonucu kadar, iş dünyasının özelleştirmeyle ilgili "zihin modelini" ve "cesaret düzeyini" de rüzgarladı. Bu yönüyle "doğru muhalefetin değerini" de artırdı. Daha ne olsun?