Sendikal Güç Birliği ve DİSK eylemde Mustafa Kumlu'nun Toplu îş İlişkileri Kanun Tasarısı'na ilişkin protokolü imzalamasını takip eden sürecin, Türk-İş'te bir AKP operasyonuna işaret ettiği ifade ediliyor.
Mustafa Kumlu'nun Toplu İş İlişkileri Kanun tasarısına ilişkin protokolü imzalamasını takip eden sürecin, Türk-İş'te bir AKP operasyonuna işaret ettiği ifade ediliyor. Toplu İş İlişkileri Kanun tasarısı, 3 Ekim Çarşamba günü Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlandı. Bunun hemen ardından özellikle TürkIş'in çalkalanmasına yol açan çeşitli haberler gündeme geldi. Sendikal çevrelerden alınan bilgilere göre, Türk-lş, Hak-Iş, TOBB ve TİSK başkanları, Başbakan Tayyip Erdoğan'la yaptıkları görüşmenin öncesinde bir toplantı yaparak, altı maddelik bir protokole imza attılar.
Patron ve işçi konfederasyonlarının birlikte imzaladığı protokol, işçilerin, yasa tasarısı maddelerinde yer almayan pek çok kayıp yaşamasına yol açacak nitelikte. Türk-lş Genel Başkanı Mustafa Kumlu'nun bu protokolün altına imza attığının Türk-lş içinde duyulmasının ardından Türklş Genel Merkez Yönetim Kurulu'ndan üç yönetici, Mustafa Kumlu'yu istifaya çağırdı ve aksi takdirde kendilerinin istifa edeceklerini bildirdi.
PROTOKOL NEYE YOL AÇIYOR?
İmzalanan protokol elbette doğrudan tasarıda değişiklik getiremiyor. Protokolün imzalanması ile hedeflenen, Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmeler esnasında verilecek önergelerle, Hükümet'in, patronların ve Hak-lş'in elini güçlendirecek değişikliklerin gündeme getirilmesi. Cumhuriyet Gazetesi'nden Olcay Büyüktaş Akça'nın haberine göre imzalanan protokolün bazı hükümleri şu şekilde: Sendikal tazminat ödenebilmesi için işyerinde çalışan işçi sayısının 30'un üzerinde olması gerekecek.
Sendikal baraj istatistikler açıklanana kadar sıfır olarak kabul edilecek. Burada amaçlananın Hak-Iş'e bağlı Öz Büro-lş ve Medya-Iş gibi sendikaların toplu sözleşme imzalamasını ve sonrasında da varlıklarını bunun üzerinden sürdürmelerini sağlamak olduğu düşünüjüyor. Greve çıkılan fabrika önünde direniş çadırı kurulamayacak. Tasan komisyonlardan geçerken kalkmış olan direniş çadırı yasağının, protokol üzerinden verilecek önergelerle geri getirilmesi amaçlanıyor. Öte yandan, komisyondan çıkan metinde sendika kurmak için işkolunda fiilen çalışıyor olmak koşulu da kaldırılmış durumda. Bu hükmün kaldırılması da yine Hak-lş'in rahatlamasına yol açıyor. Zira Orman-lş ve Tarım-lş'e saldıran Öz Orman-lş'e ilişkin OrmanIş'in açtığı davada yerel mahkeme, sendika kurucularının inşaat işkolunda çalıştığı kararını vermişti.
'TAYYİP OPERASYONU' MU?
Sendikal çevrelerde, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın AKP içinde yapmaya çalıştığı dönüşümün sendikal ayaktaki uzantısının, Türk-lş içinde Türk Metal Sendikası Genel Başkanı ve Türk-lş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak'ın önünün açılması olduğu yorumlan yapılıyor. Sendikal çevrelerde, Türk-lş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasındaki yakınlık uzun süredir dillendirilirken, Pevrul Kavlak'ın da Tayyip Erdoğan'la olan yakınlığına dikkat çekiliyordu. 8 Mart 2011 'deki etkinliğe Tayyip Erdoğan'ın çağırılması da bunun göstergelerinden biri olarak kabul ediliyordu. Gerek gündemdeki tasarının gerekse de Mustafa Kumlu'nun imzaladığı protokolün önümüzdeki dönem çalışma yaşamında işçilerin aleyhinde yansımalarının büyük olacağı iddia ediliyor. Öte yandan, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile birlikte mesleki yeterlilik alanında şirket kuran Pevrul Kavlak'ın, Türk-lş'in AKP iktidarının çalışma yaşamı konusundaki patron yanlısı politikalarına destekçi tavrını değiştirmek yönünde tek bir adım atmayacağına inanılıyor.
Haber Merkezi Hava-lş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin tasarıyla ilgili düzenlemenin yapılmasının işveren sendikalarının ve patronlann talebi olduğunu dile getirdi. Geçmişteki hükümetlerin de benzer şekilde patronlann talepleri üzerine bu türden düzenlemelere sıklıkla gittiğini haürlatan Ayçin, "Mücadele gücünü kaybetmiş, itibarsızlaştırılmış bir sendikacılık yaratılmaya çalışılıyor" dedi. Sigortasız, örgütsüz, güvencesiz bir işçi modelinin yaratılmaya çalışıldığını vurgulayan Ayçin, sendikalann zayıflatılmak istendiğini ancak patronların haklarının genişletildiğini ifade ederek şunları dile getirdi: "Erdoğan tasarı ile ilgili olarak yaptığı toplantıda 'benim patronlarıma engel olan karşısında beni bulur' dedi. Yasa aynı zamanda bu konuşmayla da özüne uygun olduğunu ispatlıyor. Biat etme ve vefa borcu kültürüyle ortaya çıkartılmış bir taslak ancak işçilerin yannlannı güvencesizleştirir. Bu sebeplerden dolayı bu yasaya karşı çıkılmalı. Ciddi bir tepki ortaya koyulmalı.Bu yasa bu şekilde geçerse işçiler kazandığı haklannı kaybetmekle kalmayacak kıdem tazminatı haklannı da kaybedecek. Aynı zamanda hazırlanan bu yasa İLO Normları'na da uygun değil." Deri-lş Sendikası Genel Başkanı Musa Servi, AKP iktidarının sendikal alanda atmış olduğu "iki sendikaya üyeliğin serbest bırakılması" gibi adımları özgürlükler olarak pazarladığını oysa AKP'nin doğrudan sermayenin temsilciliğini yaptığını ve 12 Eylül'ün yasakçı zihniyetini güçlendirmeyi amaçladığını vurguladı. Servi, "Örneğin gündemdeki tasarı, sendikalar açısından büyük sıkıntı yaratan noter şartını ortadan kaldırılıyor. Ancak bunun yerine e-devlet üzerinden üyeliği zorunlu kılıyor. Yani diyor ki, doğrudan kimin üye olduğunu, kimin olmadığını izleyebileceğim. Bu maddeler çok daha riskli. Bizlere ya taraf olun, ya bertaraf olun diyorlar" dedi.
Türk-lş yönetiminin uzun süredir izlediği politikaları da eleştiren Servi, "350 bin işçinin 10 aydır toplu sözleşmesi gaspedilmiş, Türk-lş kitleleri sokağa çıkartmak yerine, biz bir görüşelim demekten ileri gidemiyor. İmzalanan protokol de bu anlayışın bir ispatı niteliğinde" dedi. Salı günü yapılacak olan eylemin önemine de değinen Musa Servi, Pazartesi akşam Sendikal Güç Birliği Platformu bünyesindeki sendikaların yönetici ve temsilcilerinin Ankara'ya doğru yola çıkacağını ve Salı günü de Türk-lş önünde yapılacak basın açıklamasının ardından Meclis önünde eylemin sürdürüleceğini söyledi. Yasanın Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmesine devam edileceği 9 Ekim Salı günü için hem Devrimci işçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), hem de Türkiş içindeki daha mücadeleci kanadı temsil eden Sendikal Güç Birliği Platformu TBMM önünde eylem kararı aldı. 'Protokolsüz tasarı' işçilerin taleplerini karşılıyor muydu? Bu yasa tasarısında, sendikal mevzuatta hâlihazırda yer alan örgütlenme ve grev yasakları varlığını sürdürüyor. Tasarıda geçen "kuruluşlar tüzüklerinde yer alan konularda serbestçe faaliyette bulunurlar" türündeki iyileşme görüntüsü verdiği düşünülen hükümlerin, örgütlenme ve grev önündeki engellemelerin sürdüğü bir süreçte, sendikaları birer dernek gibi faaliyette bulunmaktan başka bir yere götürmeyeceği düşünülüyor.
Dolayısıyla, kimi sendikaların geçmiş düzenlemelere göre daha ileri nitelikte düzenlemeler içerdiğini iddia etmesine karşın, yeni tasarının da sendikalann önünü kapatan düzenlemeler içerdiği iddia ediliyor.