Türk-İş Genel Başkan adayı Mustafa Öztaşkın'ın Türk-İş’in 21. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın metnini ve video görüntülerini yayımlıyoruz.
Türk-İş Genel Başkan adayı Mustafa Öztaşkın, Türk-İş’in 21. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Türk-İş’te, “sizin liste”, “bizim liste” diye bir durumun olmadığını, kendisini sadece Türk-İş Genel Başkanlığına aday olarak gösterenlerin değil, Türk-İş’e bağlı 35 sendika ve tüm delegelerin, 362 delegenin, Türk-İş’in 600 bin üyesinin adayı olarak gördüğünü söyledi.
Ankara’da Büyük Anadolu Oteli’nde başlayan Türk-İş’in 21. Olağan Genel Kurulu’nun ikinci gününde sendika genel başkanlarının konuşmalarına geçildi. Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, genel kuruldaki konuşmasında Türk-İş Genel Başkanlığına aday olduğunu da belirterek, Nasıl Bir Türk-İş istediklerini ve Türk-İş Genel Başkanlığına seçildiğinde nasıl bir politika ve strateji izleyeceklerini açıkladı.
Ayrılıklar üzerinden politika yapmayacağım
İnsanların ırkına, inancına, cinsiyetine, felsefi düşüncesine bakmadan, önyargısız bir anlayışa sahip olduğunu söyleyen Öztaşkın, “Ayrıştırıcı üslup, dil ve davranışlarda bulunmam, ayrılıklar üzerinden politika yapmam, tam aksine birleştirici bir yapım vardır. Herkese eşit mesafede yaklaşırım ve önce insani değer yargılarına önem veririm.Türk-İş’e Genel Başkan olursam Türk-İş’teki birliği, beraberliği çok kısa sürede sağlarım” dedi.
Türk-İş’i ayağa kaldıracağız!
Genel Başkan seçildiği takdirde, Türk-İş’i herkesin, işçilerin, emekçilerin güvendiği, saydığı bir örgüt haline getireceklerini ve gerçek sınıf kimliğine kavuşturacaklarını söyleyen Öztaşkın, “Buna inanıyorum, kendime güveniyorum, sizlere de güveniyorum. Kişiliğim, kimliğim ve inancımla, mücadele birikimimle Türk-İş’i ileriye taşıyacağım. Türk-İş’i Türk-İş üyeleriyle, sizlerle birlikte ayağa kaldıracağız” dedi.
Ricacı değil, maceracı da değil, mücadeleci bir Türk-İş için yola çıktıklarında, “Ne yapıyorsunuz, Türk-İş’i ayrıştırıyor musunuz?” gibi eleştiriler aldıklarını, Türk-İş’te gerçek ayrışmanın 1967’de yaşandığını belirten Öztaşkın, “Petrol-İş o dönemde ayrışmamış da şimdi mi ayrışacak? Nereden çıkıyor bunlar? Biz ayrışmak için değil, birleştirmek için, mücadeleci bir Türk-İş için yola çıktık” diye konuştu.
Türk-İş mücadeleci bir tavır ortaya koyamadı
Türk-İş’in son dönemlerde mücadeleci bir tavır ortaya koyamadığını vurgulayan Öztaşkın şöyle konuştu:
“4857 sayılı Yasa çıkarılırken bu yasaya esnek çalışmaya ilişkin hükümler konuldu. Daha önceki yasanın felsefesi işçinin korunması iken bu yasada işyerinin korunması felsefesi getirildi. Türk-İş bir tavır ortaya koyamadı. 5510 sayılı Genel Sağlık ve Sosyal Güvenlik Yasası ile emeklilik yaşı yükseltildi, SSK hastanelerine el konuldu, sağlık ticarileştirildi. Türk-İş tavır koyamadı. Özelleştirmeler yapıldı, onbinlerce işçi işini kaybetti, kamu zarara uğratıldı. Türk-İş tavır koyamadı. Örgütlendikleri için işten çıkartılan, kapının önüne konulan işçilere Türk-İş sahip çıkamadı. Örgütsüz işçilere sahip çıkamadı. Türk-İş Tekel işçilerine sahip çıkamadı. Toplumsal sorunlara karşı duyarsız kaldı, sosyal devlet tasfiye edilirken duyarsız kaldı. Toplumsal ve sosyal sorumluluklarını yerine getiremedi. Demokrasi, barış, anayasa değişikliği, kadına şiddet, deprem gibi ülkemizin yaşadığı sorunlara duyarsız kaldı. TÜSİAD gibi bir dernek kadar bile etkin olamadı. Ülkenizin, insanlarınızın, işçilerin, emekçilerin sorunlarına duyarsız kalırsanız elbette itibar kaybedersiniz.”
Söylediğini yapan bir Türk-İş için adayım
Türk-İş’in üyelerinin, toplumun gözünde itibar kaybetmesinde tabii ki sadece bunların değil, dünya ve ülke genelinde uygulanan küresel politikaların da etkisi olduğunu belirten Öztaşkın, “Bu politikaların zaten sendikalara itibar kaybettirmeye çalıştıklarını biliyoruz. Ancak eleştiri oklarını önce kendimize yöneltmeliyiz. Eleştiriyi önce kendimize yapmalıyız. Sendikacılığın evrensel değerlerini yıpratanlardan, sendikacılığın itibarını düşürenlerden önce biz hesap soracağız. Biz hesap verilebilir bir sendikal hareket yaratacağız” diye konuştu.
İtibarın emek, inanç, mücadele ve kararlılıkla, söylediğini yapan yöneticilerle sağlanabileceğini ifade eden Öztaşkın şöyle devam etti:
TÜSİAD’ın talebi gibi değil sosyal bir Anayasa
“Türk-İş Genel Başkanı olursam söyledğini yapan bir Türk-İş olacak. Asla yapamayacağımızı söylemeyeceğiz, söylediğimizi de yapacağız. Artık toplumsal ve sosyal sorumluluklarını yerine getiren bir Türk-İş olacak. Her konuda sözümüz, görüşümüz, önerilerimiz ve taleplerimiz olacak. Demokrasi ve özgürlükler konusunda taleplerimiz olacak. Herkesin dilini, kültürünü, inancını, ve düşüncelerini özgürce ifade edebileceği bir Türkiye talebimiz olacak.. Barış talebimiz olacak. Kürt Sorununun, ülke bütünlüğünden taviz vermeden, demokratik ve barışçıl yöntemlerle, eşitlik, özgürlük ve emeğin birleştirici gücü temelinde çözümü yönünde önerilerimiz olacak.
Demokratik, eşitlikçi,özgürlükçü, hukukun üstünlüğünü temel prensip alan, sosyal devleti güvence altına alan, sosyal hak ve sosyal eşitlik temelinde sosyal bir anayasa talebimiz olacak. Sermayenin, TÜSİAD’ın talep ettiği gibi ekonomik değil, sosyal bir Anayasa talebimiz olacak”
Türkiye’nin kaderini emek hareketiyle değiştireceğiz
Türk-İş Genel Başkanlığına seçildiğinde, toplumsal muhalefete önderlik edeceklerini, tavırsız değil, tavır koyan bir Türk-İş, sendikal hareketin birleşmesine öncülük eden bir Türk-İş olacağını belirten Öztaşkın, “Diğer emek örgütleriyle, bütün emek örgütleriyle birleşmeyi hedefleyen bir politika izleyeceğiz.Türkiye’de emeğin birleşik hareketini yaratacağız. Türkiye’nin kaderini emek hareketiyle değiştireceğiz ” şeklinde konuştu.
“Türk- İş yönetimine aday olurken kendimizi siyasi yelpazenin herhangi bir yerinde tanımlayarak aday olmadık” diyen Öztaşkın şöyle devam etti:
Türk-İş’in dizayn edilmesine asla müsaade etmem
“ Bizi biraraya getiren Türk-İş’li olmaktır. Üst kimliğimiz Türk-İş’li olmaktır. Siyasi partilere eşit mesafedeyiz. Hiç bir siyasi partinin düşmanı da değiliz, yandaşı da olmayacağız. Ama hiç bir siyasi partinin elini Türk-İş’in içine sokmasına müsaade etmeyeceğiz. Hele hele Türk-İş’in dizayn edilmesine, yandaş hale getirilmesine asla müsaade etmem. İktidarın hiç bir sendikamıza müdahale etmesine de asla müsaade etmem. Hele hele Hak-İş’e geçirilme girişimlerine hiç müsaade etmem.”
Türk-İş’i mücadeleci bir kimliğe kavuşturacağız
Sendikal anlayışlarının “hırçın” olmakla eleştirildiğini söyleyen Öztaşkın şunları söyledi: “Sendikacılığın en temel işi olan uzlaşı, hakların korunması ve yeni kazanımlar üzerine olacaktır. “Uzlaşayım” derken teslim olmayacağız. Taleplerimizi ortaya koyacağız, takipçisi olacağız. Talep eden olacağız ama rica eden olmayacağız. Talepler karşılanmıyorsa mücadele edeceğiz, Hakkımızı ararken maceracı olmayacağız. Yani ricacı değil, maceracı da değil, mücadeleci olacağız. Türk-İş’i mücadeleci bir kimliğe kavuşturacağız.”
Türk-İş’in öncülüğünde büyük bir örgütlenme kampanyası başlatacağız
Sendikal hareketin en önemli ve yaşamsal sorununun örgütlenme olduğunu, örgütlenme yapılamaz ise önümüzdeki 5 yıl içinde sendikacılık yapacak bir zeminin kalmayacağını vurgulayan Öztaşkın şöyle devam etti:
“Ülkemizde işçilerin genel örgütlenme oranı yüzde 5.3. Türkiye genelinde, organize sanayi bölgelerinde, işçi havzalarında Türk-iş’in öncülüğünde ve koordinasyonunda büyük bir örgütlenme kampanyası başlatacağız. Geçen yıl Petrol-İş’in pilot bölgelerde uyguladığı “Sendikalı Ol” kampanyasına benzer bir kampanyayı Türkiye genelinde uygulayacağız. Birden fazla işkolunda faaliyet gösteren holdinglerde, çok uluslu şirketlerde, OSB’lerde, farklı, farklı iş kollarında eş zamanlı örgütlenmeleri koordine edeceğiz. Organize sanayi bölgelerinde örgütlenme büroları açacağız. Asıl sendikalıların, örgütsüz işçilerin örgütlenmesine ihtiyacı var. Çünkü kaybedeceklerimiz var. Taşeron işçileri örgütleyeceğiz. Sayın Çalışma Bakanı Faruk Çelik bu genel kuruldaki konuşmasında kayıtdışılığın ancak örgütlenme ile çözülebileceğini söyledi. Bakana söz veriyoruz: Kamuda taşeron işçileri örgütleyeceğiz. Siz de Bakan olarak bu işçileri işten çıkartmamaya söz vereceksiniz. Türkiye’de bir tek işçi örgütsüz kalmayıncaya kadar örgütlenme yapacağız. Türk-İş’in bütün gücü örgütlenmeye seferber edilecek.”
“Türkiye’de Türk-İş var” dedirteceğim
“Biz seçilirsek kendinizi güvende hissedeceksiniz. Seçilir seçilmez fabrikaları, işyerlerini, direnişleri, bölgeleri ziyaret edeceğim. Bir grev başlarsa grev gömleğini ilk giyen ben olacağım. Bir eylem, bir direniş olursa orada olacağım. Eğitim programlarımız olacak” diyen Öztaşkın, “Türkiye’de Türk-İş var” dedirteceğim şeklinde konuştu.
Bu genel kurulun tarihi bir genel kurul olduğunu, eğer Türk-İş’te bir değişim olmazsa bu durumun, herşeyin doğru yapıldığı anlamına geleceğini söyleyen Öztaşkın,“Bu, aynı zamanda iktidarın emek karşıtı politikalarının da onayı anlamına gelecektir.Ulusal İstihdam Stratejisi’nin, bölgesel asgari ücretin, istihdam bürolarının da yürürlüğe konulacağı anlamına gelecektir. Kıdem tazminatının tekrar gündeme getirilmesi anlamına gelecektir “ dedi.
Herkesi kucaklayacağız
Türk-İş yönetimine geldiklerinde sendikal anlayışı değiştireceklerini, herkesi kucaklayacaklarını belirten Öztaşkın sözlerini şöyle tamamladı:
“Türk-İş Genel Başkanlıına seçildiğimde ilk ziyaretimi dünyanın en zor işi olduğu için maden ocaklarına yapacağım. İkinci ziyaretimi de barışa katkı için Diyarbakır’a yapacağım. Artık sadece Ankara’da değil, Türkiye’de Türk-İş olacak. Türk-İş değişecek, Türkiye değişecek.”