Mahkemenin ikinci iptalinden sonra TÜPRAŞ özelleştirmesinin artık yattığını kabul etmemiz gerekir. Özelleştirme idaresi mahkemenin kararını değiştirmek için Danıştay'a başvuracaktır. Danıştay'ın kararının Özelleştirme İdaresi'nin lehinde olacağını varsaysak bile, hukuk otoritelerine göre, hüküm üç yıldan önce zor kesinleşir.
Mahkemenin ikinci iptalinden sonra TÜPRAŞ özelleştirmesinin artık yattığını kabul etmemiz gerekir. Özelleştirme idaresi mahkemenin kararını değiştirmek için Danıştay'a başvuracaktır. Danıştay'ın kararının Özelleştirme İdaresi'nin lehinde olacağını varsaysak bile, hukuk otoritelerine göre, hüküm üç yıldan önce zor kesinleşir.
Nedeni şu: Alt mahkeme belli ki her halü kârda özelleştirmeyi iptal etme konusunda ısrarlı olacaktır. Demek ki, Danıştay'dan Özelleştirme İdaresi lehinde hüküm çıksa bile alt mahkeme kararında direnecek, dava bu defa Danıştay daireleri kuruluna gitmek durumunda olacaktır. Deneyimli avukat Ahmet Pekin bu durumda iki buçuk üç yıllık bir beklemeye hazır olmamız gerektiğini söylüyor.
Bu süre içerisinde hem fiyat hem de faizler değişeceği için Tatneft ile Zorlu grubu ortaklığının TÜPRAŞ için yaptığı 1,3 milyar dolarlık teklif geçerliliğini kaybedecek. Aynı şekilde alışı finanse etmek için hazırlanan kredi anlaşmaları da kadük olacak.
Deutsche Bank ve M Cap'ın Tatneft-Zorlu için hazırladığı finansmanda Türk şirketini temsil eden Pekin'e göre "bu koşullar altında, tatbikatta özelleştirmenin yattığını kabul etmek lazım."
TÜPRAŞ özelleştirmesinin başarısızlığı özelleştirme programı için bir felâkettir. TÜPRAŞ, AKP hükümeti döneminde yapılamayan üçüncü büyük özelleştirme oluyor. Petkim ve Tekel ihaleleri de, birincisinde alıcı ikincisinde fiyat beğenilmediği için, iptal edilmişlerdi. Bundan sonra yapılacak özelleştirmelerin de benzer şekilde iptal edilmemesi için hiçbir neden olmadığına göre Türkiye'nin özelleştirme programını artık hiçbir şirket fazla ciddiye alamaz.
15 yıl önce özel sektörün ne olduğunu bilmeyen birçok eski Soyvet bloku ülkesi özelleştirmelerini çoktan tamamlarken Türkiye'de devletin ekonomideki payı bütün ağırlığı ile sürüyor. Özelleştirmenin ne olduğu ve neden yapılması gerektiğini anlayan hâlâ çok az insan var. Kamuoyu, yargı ve bürokrasi özelleştirmeyi kamu şirketlerinin peşkeş çekilmesi olarak algılıyor.
Özelleştirmemenin kamu ekonomisinin ırzına geçilmesi anlamına geldiğini kavrayan çok az insan var. Dün konuştuğum bir yatırım bankacısının deyimiyle "Bu koşullarda herhangi bir şirketin özelleştirilmesi bir mucizedir."
Türkiye Avrupa'daki son sovyettir. Askerlerin 1982'de yazdığı anayasanın hep özgürlüklerle ilgili bölümlerine bakılıyor. Halbuki bu anayasanın ekonomik felsefesi devletçidir, liberal değildir. Bu anayasa karma bir ekonomi sistemi öngörüyor. Karma ekonomide özelleştirmeye yer yoktur.