O gün, çok uzun bir aradan sonra ilk kez mutlulukla gülümsedim!..
O gün, çok uzun bir aradan sonra ilk kez mutlulukla gülümsedim!..
O gün, yüreğimi acımasızca sıkıştıran mengenenin biraz olsun gevşediğini hissettim... Topraklarını elinden alan Kral 2. Ferdinand 'a dava açmaya karar veren, ''Yapma kazanamazsın'' diyen arkadaşlarına, ''Kazanırım, Berlin'de yargıçlar var'' diyen ve davayı kazanan değirmenciye yürekten bir selam gönderip seslendim:
- Ankara'da da yargıçlar var!
Petrol İş Sendikası'nın bir özelleştirme skandalı olarak tarihe geçen TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi (siz bunu peşkeş olarak da okuyabilirsiniz) kararına karşı açtığı davada, Başkan Şebnem Öztürk , üyeler Berrin Karınca ve Abdullah Aytunç 'tan oluşan Ankara 10. İdare Mahkemesi oybirliği ile yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkemenin gerekçesi ise son derece net:
- Bu özelleştirme hukuka ve kamu yararına aykırıdır!
Bu karardan hiç de mutluluk duymayan bazı güzide kalemler de oldu tabii!
Sabah gazetesi, manşetinin üstüne ''Özelleştirme ihalelerinin yeni kâbusu'' başlığıyla Avukat Gökhan Candoğan 'ı kamuoyuna tanıttı! Üstelik ''yeni Mümtaz Soysal'' lakabıyla! Ne yapmıştı Candoğan? Örneğin yıllar yılı halka adeta kan kusturan Aktaş'ın elektrik dağıtım hakkını iptal ettirmişti. Özelleştirme İdaresi'nin POAŞ ile ilgili verdiği borç erteleme kararını da iptal ettirmişti. Kamu yararına birçok davada hep o vardı. Şimdi de TÜPRAŞ'ta onun imzası vardı...
- Şu kabarık suç dosyasına bakın!
Aynı gazetede Mehmet Barlas 'ın yazısının başlığı şöyleydi: ''Tarihi değerler korunmalıdır... TÜPRAŞ Türk'tür, Türk kalacaktır!'' Barlas fena sinirlenmişti; yürütmeyi durdurma kararı sonucu Borsa düşmüş, döviz kurları oynamıştı, kepazeliğe bakın! Ardından da ''Kökten-Devletçi'' yargıçlarla alay edip ''Hazine'ye 1.3 milyar dolar gelecekti. Yargı bunun yerine, Hazine'nin borçlanma ile bu parayı bulması kararını da verebilmeli. Aslında KİT'lerin 'Görev Zararları' da milli mefahirimizin öğeleri değil mi'' diye soruyordu...
Posta gazetesinde Mehmet Ali Birand 'ın durumu da farklı değildi. Bu değerli kalem de ''Bürokrasinin kahramanca direnişi'' başlıklı yazısında kendilerini yasa yapıcılardan bile üstün gören memurların ''Bu vatan benden sorulur'' diyerek her şeyi engellediklerinden yakınıyor, örnek de veriyordu: ''özelleştirmeyi devlet malının peşkeş çekilmesi olarak gören memuru, savcısı ve yargıcı bu süreci durdurmak için elinden geleni yapıyorlar...''
- Vay örümcek kafalılar vay!
Bazılarının 1.3 milyar dolara satılmadı diye öfkelendiği TÜPRAŞ'a bir bakalım...
Türkiye'nin en büyük şirketi. Ülkemizdeki ham petrol işleme kapasitesinin yüzde 86'sına sahip. Yıllık cirosu 13 milyar dolar. Geçen yıl kârı net 300 milyon dolar. Hazine'ye bugüne dek 8 milyar dolar aktardı. Sigorta değeri 4.4 milyar dolar. Zarar etme gibi bir sorunu yok. Yani devlet bütçesine yük olmak bir yana müthiş bir gelir kaynağı. Bugün yeni bir TÜPRAŞ kurmanın bedeli ise en az 6 milyar dolar!
Gelelim altın yumurtlayan tavuğu 1.3 milyar dolar gibi komik bir paraya Zorlu Grubu ile ortak olarak alan Rus Efremov şirketine... Öncelikle bu satış açık arttırmayla ya da pazarlıkla yapılmadı! Peki, nasıl yapıldı sorusunun en net yanıtı şu olabilir:
- Hediye edildi!
Efremov diye bir şirket var, tabelada! Almanya'daki adresinde bir ev çıkıyor! Kayıtlı olduğu yer vergi kaçakçılarının ve kara paracıların cenneti Virgin ve Cayman adaları!..
İşte Türkiye'nin en büyük şirketini alacak Rus ortağın durumu bu. Hangi sermayesiyle 1.3 milyar doların yarısını ödeyecek, kimse bilmiyor. Bilinen bir şey var tabii:
- Rus mafyasında para çok!
Bizim kalemler, TÜPRAŞ, bu şirkete satılmadı diye hâkimlerimizi suçluyor, bürokrasiye ''örümcek beyinli'' yaftasını asıyor...
- İyi ki Türkiye'de yargıçlar var...