• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

‘Wall Street işgali’ kapitalizme kendine gel uyarısı

Wall Street işgali’nin kazanmış olduğu yaygın destek aslında bir kez daha, sınıf analizi ne kadar sağlam ve yerinde olursa olsun, Karl Marks’ın görüşlerinin kapitalizm karşıtı bir eylem kılavuzu olamadığını gösteriyor.

STAR GAZETE
17.10.2011

Ekim ayının ilk haftasında, New York kentinin toplumsal mücadeleler tarihinde yer tutmuş sendikaların hemen hepsi  “Wall Street’de İşgal” protesto eylemlerini destekleme kararı aldığında, kentin sendikalı, sendikasız, mavi yakalı, beyaz yakalı, pembe yakalı onbinlerce emekçisi tarihi bir yürüyüş gerçekleştirerek sokağa döküldü. Sendikamın elime tutuşturduğu “Bu ülkenin yüzde 99’u biziz” pankartının arkasına, “oğlum seninle gurur duyuyorum” yazmış olarak girdim, protestocuların işgali altındaki finans gökdelenleri arasına sıkışmış Zuccotti Parkı’na. Amerikan rüyası edebiyatının artık bir yalan olduğunu gencecik yaşta kavramış olan kızlarımız ve oğullarımız usulsüzlüğü kural edinmiş dev şirketlerden, satılığa çıkmış politikacılardan ve hatta uyuntu sendika yöneticilerinden hesap sormaya karar verdikleri için dünyanın artık sembolikleşmiş finans merkezinde bir dizi yeni sembol ve anlayış üretmekteler. Protestoların ilk göze çarpan niteliği, gerek işgalin başlamasında önayak olan çekirdek unsurların, gerek katılımcıların ve destek verenlerin, gerekse ülke ve dünya çapında protestoların yankılanmasında katkıda bulunanların çok farklı gerekçe ve hedeflerle olup bitenleri algılamakta ve kurgulamakta oldukları. Bu her kafadan ses çıkması durumu karşısında iki yüz yıl önceden kalma analiz yöntemleri ile düşünmek pek de açıklayıcı olmuyor.

ABD’nin yüzde 99’unun isyanı

İşgalcilerin kimi, finans aleminde hüküm sürmekte olan başıbozukluğun biran evvel kaldırılmasını ve krize neden olanların tespit edilip yargılanmalarını talep ederken, bir başka kesimi işsizliği ve gelir dağılımındaki eşitsizliği ön plana çıkartmaktalar. Katılımcılar arasında Obama hükümetinin iktisadi politikalarını sorgulayanlar olduğu gibi, demokratik sistemin temsil gücünü yitirdiğini vurgulayanlar da var. Çevrecilerin küresel ısınma kaygıları, savaş karşıtlarının birlikleri geri çekme uğraşısı, sendikaların işverenlerden şikayeti ve çalışanların sağlık sigortası talepleri derken bütün bu olup bitenlerin kapitalist sistemin çöküşüne işaret ettiği kanaatine varmak mümkün ancak bu kolaycı bir yaklaşım. Çünkü ülkedeki gelir dağılımındaki akıl almaz eşitsizliği ve kâr amaçlı yolsuzlukları yüksek sesle dile getiren işgalciler, kâra dayalı kapitalist pazar ekonomisini açıkça reddeden ve karşılarına alan bir tutum içinde değiller. Aslında sistemi değil, sistemdeki aksaklıkları eleştiriyorlar. Pek çok işgalci kendilerini hedefleri ve talepleri belirgin bir siyasi hareket olarak değil bir halk forumu olarak gördüklerini dile getiriyorlar. İşgalde sıkça kullanılan ve pek çok eyalette yankı bulan “Biz yüzde 99’uz” veya ABD anayasasının ilk cümlesi olan “Biz halkız” ifadeleri sınıfsal bir kavgadan çok yoksulluk ve politik hayattan soyutlanmışlığın sloganı. Göstericiler kâr amaçlı işletme sahiplerini değil, bu işletmelerin kanunsuz pratiklerini hedef göstermeye özen göstererek 19 ve 20. yy’ın Marksist beklentilerinden çok farklı bir tablo çizmekteler.

Bu haliyle ‘Wall Street işgali’nin kazanmış olduğu yaygın destek aslında bir kez daha, sınıf analizi ne kadar sağlam ve yerinde olursa olsun, Karl Marks’ın görüşlerinin kapitalizm karşıtı bir eylem kılavuzu olamadığını gösteriyor. İki yüz yıldan beri yaşananlara baktığımızda, kâr amaçlı ve özel mülkiyete dayalı üretim biçiminden dolayı yoksullaşmış ve mülksüzleşmiş olanların sadece tüketemiyor oldukları için harekete geçtiklerini görüyoruz. Sendikal mücadelenin 150 yıllık tarihinden, geçtiğimiz yaz aylarında Londra ve civarındaki dükkânları yerle bir eden kent varoşu gençlere kadar bütün muhalefet hareketlerinde yer alan unsurlar, daha fazla tüketebilmek, yani teknolojinin ve modernliğin nimetlerinden daha fazla yararlanabilmek için sokağa dökülüyorlar. Kapitalist sistem ise en büyük gücünü halkın bu tüketebilme arzusundan aldığındandır ki, bir kaçınılmazlık ve vazgeçilmezlik olarak kendini tekrar tekrar yenileyebiliyor.

devamı için: