Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) 1 Ocak 2017’den itibaren kademeli olarak zorunlu hale getirilecek, sisteme katılım otomatik olacak. İlgili kanunun yasalaşmasının ardından teknik ayrıntılarda hâlâ boşluklar bulunmasına karşın hükümet sisteme kademeli olarak geçileceğini açıkladı.
Ülkemizin olağanüstü bir dönemden geçtiği günlerde, hükümet sosyal güvenlik sistemini ve emeklilik hakkımızı piyasalaştıran bir düzenlemeye imza attı. OHAL koşullarında yasalaştırılan düzenlemeyle, sermayeye devasa bir kaynak aktarılırken ilk iki ay içerisinde cayma hakkı tanınarak sisteme katılım zorunluluğu getirildi.
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 10 Ağustos 2016 tarihinde yasalaştırıldı ve kanun 24 Ağustos 2016’da yürürlüğe girdi.
17 Aralık 2016 tarihinde ise sistemin uygulamasına ilişkin “Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlandı.
Aralık ayı başında ise Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in sisteme kademeli geçiş yapılacağı açıklamasına paralel olarak, Hazine Müsteşarlığı tarafından 21 Aralık’ta “Çalışanların İşverenleri Aracılığıyla Otomatik Olarak Emeklilik Planına Dahil Edilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in Bakanlar Kurulu tarafından imzalandığı duyuruldu.
KANUNUN AÇIKLANAN GEREKÇESİ NEYDİ?
Hükümet tarafından gündeme getirilen Zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) düzenlemesinin temel olarak iki gerekçesi bulunuyor. Bu gerekçeler:
1- Çalışanın tasarruf düzeyini yükseltmek.
2- Çalışanların emeklilik döneminde de çalışırken elde ettiği gelir düzeyinin gerisine düşmesini engellemek.
Kanunun bu gerekçeleri, düzenlemenin çalışanların çıkarı düşünülerek hazırlandığı görüntüsü verse de, asıl amaç sermayeye yeni kaynaklar aktarılması ve finansman sıkıntısı çekilen ekonomiye yeni fonlar yaratmaktır.
ASIL AMAÇ NE?
Kanun, her ne kadar çalışanın tasarruf düzeyini yükseltmek üzere hazırlandığı iddia edilse de, asıl olarak ekonomide genel tasarruf düzeyinin yükseltilmesini amaçlıyor.
Uzun bir süredir, ekonomide yavaşlamanın belirginleşmesi ve kaynak sıkıntısı yaşanmaya başlanması, hükümeti ekonomide yeni kaynak arayışlarına yöneltti. Arka arkaya yeni fonların kurulması gündeme getirilmeye başlandı. Bu doğrultuda Türkiye Varlık Fonu’nun kurulması öngörüldü. Yine biz emekçileri ilgilendiren kıdem tazminatı fonunun kurulması konusu, gündemden hiç düşürülmüyor. İşsizlik Fonu’nun amacı dışında kullanılmak istendiği ve bu doğrultuda birçok adım atıldığı da biliniyor.
Hükümet tüm bu yeni kaynak ve fon arayışlarında, zorunlu BES düzenlemesini yasalaştırarak önemli bir adım atmış oldu. Çünkü, biz çalışanların ücretlerinden yapılan kesintiler zorunlu BES sistemi vasıtasıyla birikecek ve doğrudan ekonomiye aktarılacak. Söz konusu devasa kaynak, böylece yatırımlarda kullanılmak üzere sermayenin kullanımına açılmış olacak.
Nitekim bireysel emeklilik sigortası, 1970’li yıllardan itibaren neo-liberal politikalar doğrultusunda IMF ve Dünya Bankası tarafından teşvik edilen bir uygulamadır.
Bu uygulamanın bir diğer amacı ise sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin piyasalaştırılması ve özelleştirilmesidir. Devletin sağladığı emeklilik sisteminin aşındırılması ve küçültülmesi, buna karşılık özel sigorta şirketlerinin desteklenerek finans sermayesinin teşvik edilmesini amaçlamaktadır.
Görüldüğü üzere bu düzenleme, asıl olarak işçilerin çıkarını değil sermayenin ihtiyaçlarını gözetmektedir. Bir kamusal hak olan emeklilik sisteminin özelleştirilmesinin ilk adımıdır.
KANUNUN GETİRDİĞİ TEMEL DÜZENLEMELER NELER?
Kanun, 45 yaş altı ücret karşılığı çalışanların, işverenleri aracılığıyla otomatik olarak bir emeklilik planına dahil olmasını öngörüyor. Düzenleme, 1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girecek.
• Türkiye vatandaşı olup 45 yaşını doldurmayan ücret karşılığı çalışanlar, işverenin düzenlediği bir emeklilik sözleşmesiyle emeklilik planına dahil edilecek.
• Çalışanın katkı payı, prime esas kazancının yüzde 3’üne karşılık gelecek. Bu oranı iki katına kadar artırmaya, yüzde 1’e kadar azaltmaya veya katkı payına maktu limit getirmeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak. Bu tutar en geç, çalışanın ücretinin ödeme gününü takip eden iş günü, işveren tarafından şirkete aktarılacak. İşveren, katkı payını zamanında şirkete aktarmaz veya geç aktarırsa, çalışanın birikiminde oluşan parasal kayıptan sorumlu olacak.
• Çalışan, otomatik katılıma ilişkin emeklilik sözleşmesinde belirlenen tutardan daha yüksek bir tutarda kesinti yapılmasını işverenden talep edebilecek.
• Çalışan, emeklilik planına dahil olduğunun kendisine bildirildiği tarihten itibaren 2 ay içinde sözleşmeden cayabilecek. Cayma halinde, ödenen katkı payları, varsa hesabında bulunan yatırım gelirleri ile birlikte 10 iş günü içinde çalışana iade edilecek. 17 Aralık’ta çıkarılan yönetmelikte ise çalışan cayma hakkını kullandığı takdirde, Hazine Müsteşarlığı’nın 2 yılda bir çalışanı sisteme tekrar otomatik olarak dahil edebileceği, bu sürenin 1 yıla indirilmesi ya da 3 yıla çıkartılması konusunda Hazine Müsteşarlığı’nın yetkili kılındığı düzenlemesi getirildi. Yönetmelikte getirilen bu yeni düzenleme ile sistemden çıkılsa dahi belli aralıklarla (1-3 yıl) çalışan yeniden sisteme dahil edebilecek, her defasında cayma hakkının kullanılması gerekecek. Yani sistemden çıkış zorlaştırılıyor.
• Bir emeklilik sözleşmesi bulunan çalışanın işyerinin değişmesi halinde, yeni işyerinde bu madde kapsamında bir emeklilik planı varsa, çalışanın birikimi ve sistemde kazandığı emekliliğe esas süresi yeni işyerindeki emeklilik sözleşmesine aktarılacak. Yeni işyerinde emeklilik planının bulunmaması halinde çalışan, talep ederse önceki işyerinde düzenlenmiş sözleşme kapsamında katkı payı ödemeye devam edebilecek; talep etmezse emeklilik sözleşmesi sonlandırılacak.
• Sisteme girişte bir defaya mahsus olmak üzere, bin lira ilave devlet katkısı sağlanacak. Bakanlar Kurulu, bu tutarı yarısına kadar artırmaya veya yarısına kadar azaltmaya yetkili olacak.
• Emeklilik hakkının kullanılması halinde, hesabında bulunan birikimi en az 10 yıllık, yıllık gelir sigortası sözleşmesi kapsamında almayı tercih eden çalışana, birikiminin yüzde 5’i karşılığı ek devlet katkısı ödemesi yapılacak.
• Çalışan katkı payının takip ve tahsil sorumluluğu şirkete ait olacak.
• Sigorta şirketlerince, fon işletim gideri kesintisi dışında başka bir kesinti yapılamayacak.
• İşverenin yükümlülüklerine ve yürürlüğe konulan düzenlemelere uymaması halinde, her bir ihlal için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca 100 lira idari para cezası uygulanacak.
Zorunlu BES uygulamasında, işverenin herhangi bir katkısı olmayacaktır. Zorunlu BES uygulamasında, çalışanın piyasa şartlarında uğrayacağı herhangi bir zararın karşılanması için bir Hazine ya da devlet garantisi düzenlenmemiştir.
SİSTEM İDDİA EDİLDİĞİ GİBİ FİNANSAL AÇIDAN AVANTAJLI MI?
Kanunlaşan zorunlu BES uygulamasının, kamuoyuna devletin yaptığı katkılarla birlikte lanse edilerek çalışanlar açısından oldukça avantajlı olduğu iddia ediliyor.
BES sisteminde halihazırda devletin yapmakta olduğu (yararlanma koşulları ve tutarı sistemde kalma süresine göre farklılaşan) yüzde 25 prim katkısının yanı sıra bu uygulamada, bir defaya mahsus bin TL ve emeklilik hakkının 10 yılın ardından kullanılması halinde çalışana birikiminin yüzde 5’i ölçüsünde devlet katkısı yapılması öngörülüyor.
Bu katkılarla beraber sistemin çalışan için çok avantajlı olduğu belirtiliyor. Oysa, sistemde emeklilik hakkı kazanmak için 10 yıl kalan çalışan, mevcut haliyle ortalama yıllık yüzde 8,5 gelir elde edecektir. Bu oran, çeşitli yatırım araçlarıyla ortalama piyasa getirisinin altındadır.
Üstelik yüzde 25 oranındaki devlet katkısı teşviki ile 1.000 TL’lik devlet katkısı hak ediş süreleri farklı uygulanacak. Bu katkıların tamamını hak etmek için emeklilik döneminin beklenmesi gerekiyor. Ülkemizde mezarda emeklilik uygulaması tedavülde olduğu düşünüldüğünde sistemde, devlet katkılarının bütününden yararlanmak neredeyse imkansız olacak.
Sistemde tamamlanan yıl sayısı | Devlet katkısı hak ediş oranı |
0-3 | %0 |
3-6 | %15 |
6-10 | %35 |
10-Emeklilik Öncesi | %60 |
Emeklilik Dönemi | %100 |
Ayrıca, sistemde devlet katkısının tutarını değiştirmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Dolayısıyla, devlet katkılarının düşürülmesi halinde getiri daha da düşebilecektir.
Bir diğer veri ise ülkemizdeki BES sisteminin finansal performansı ile ilgilidir. Bu uygulamadan bağımsız olarak ülkemizde BES sisteminin, katılımcılara finansal getirisi yıllar itibariyle değişim göstermektedir. Bazı yıllar zarar etmekte bazı yıllar getiri sağlamaktadır. Ancak getiri sağladığı yıllarda da sigortalılara kazandırdığı getiri, piyasa getirisinin üzerinde değildir.
Görüldüğü üzere, zorunlu BES uygulamasının çalışanlara iddia edildiği gibi finansal bir avantaj sunmamaktadır.
SİSTEME KADEMELİ GEÇİŞ
Hazine Müsteşarlığı tarafından 21 Aralık 2016 tarihinde duyurulan yönetmelikte sisteme kademeli geçişin ayrıntıları verildi.
Buna göre;
- İlk aşamada bin ve üzeri çalışanı olan özel sektör 1 Ocak 2017’de,
- Memurlar (genel ve özel bütçeli idareler) ve 250-1000 çalışanı bulunan özel sektör 1 Nisan 2017’de,
- 100 ile 249 çalışanı olan özel sektör, 1 Temmuz 2017’de,
- Mahalli idareler ve KİT’ler ile 50-99 çalışanı olan özel sektör 1 Ocak 2018’de,
- 10-49 çalışanı olan özel sektör, 1 Temmuz 2018’de,
- 5-9 çalışanı olan özel sektör, 1 Ocak 2019’dan itibaren sisteme dahil olacak.
SONUÇ
Zorunlu BES uygulaması ile kamusal bir hak olan emeklilik ile sosyal güvenlik sisteminin piyasaya açılmasında önemli bir adım atılmaktadır.
Gerçekleştirilen, sosyal güvenlikte adlı adınca bir özelleştirme hamlesidir. Ancak, Anayasa’ya göre herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir, devletin bu hakkı sağlamak ve gerekli teşkilatı kurmak gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır.
Devletin bu sorumluluğu yerine getirmek yerine, ekonomideki kaynak sıkıntılarını aşmak adına emekçilerin sırtından fon arayışına girmesi kabul edilemez. Emekçilere, zaten yetersiz olan ücretlerinden kesinti yapılarak zorunlu bir tasarruf dayatmasında bulunmak yanlıştır.
Ayrıca, zorunlu BES sistemi, çalışanlara piyasa araçlarının üzerinde finansal bir getiri ve avantaj sağlamayacaktır.
Hükümetin, çalışanların emeklilikte ek gelir elde ederek yaşam koşullarını iyileştirmek gibi bir amacı var ise, bu tür zorunlu uygulamalar yerine emekli maaşlarında düzeltmeye gitmelidir. Halihazırda sigorta şirketlerine yarayan BES sistemine yapılan devlet katkılarına son verilmeli, bu tutar emeklilerin koşullarını düzeltmek için yapılacak düzenlemelerde kullanılmalıdır.