Petrol-İş Sendikası Başkanlar Kurulu, 26 EKİM 2021 tarihinde Ankara’da toplanarak ülkemizde emeğe ilişkin güncel gelişmeleri ve örgütsel çalışmalarını değerlendirmiştir.
BAŞKANLAR KURULU, toplantıda yapılan değerlendirmeleri ve bu doğrultuda almış olduğumuz kararları aşağıdaki şekilde kamuoyuna iletmeyi uygun bulmuştur:
Salgında ülkemizde ilk vakanın tespit edilmesi üzerinden 19 ay geçmiş, bu süreçte en büyük fedakarlığı risklere rağmen çalışmak durumunda kalan emekçiler göstermiştir. Salgın sırasında fabrika ve işyerlerinde virüse yakalanarak hayatını kaybeden tüm emekçilere ve Petrol-İş üyesi kardeşlerimize rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz.
Yaygın aşılamanın başlamasıyla birlikte Covid-19 salgınında yeni bir evreye girilmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgın devam etse de, yasak ve kısıtlamalar büyük ölçüde kaldırılmış ve normalleşmeye geçilmiştir. Ancak bu yeni aşamada, ekonomide ve üretimde arz-talep dengesizlikleri baş göstermiş, tedarik zincirlerinde yaşanan aksamalar artmıştır. Özellikle doğal gazda baş gösteren bu sorunlar, küresel ölçekte Avrupa merkezli bir enerji krizine dönüşmüştür. Doğal gaz fiyatları spot piyasalarda hızla yükselirken, birçok ülke doğal gaz ve enerjide tedarik sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Enerji tüketiminin arttığı kış ayları yaklaşırken yaşanan bu gelişmeler, enerji sektörünün piyasanın insafına bırakılamayacağını, devletin sektörde gerek düzenleme ve planlama faaliyetleriyle gerek de kamu kuruluşları (KİT’ler) aracılığıyla aktif bir rol oynaması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Petrol-İş, örgütlü olduğu kamu kuruluşları TPAO ve BOTAŞ’ın petrol ve doğal gaz sektöründe stratejik bir rol oynadığı gerçeğinin bir kez daha altını çizmektedir. Son dönemde enerji KİT’lerinin yeniden yapılandırılması ve halka arz yoluyla özelleştirilmeleri konusu çeşitli biçimlerde gündeme gelmektedir. Sendika olarak geçmişten bugüne özelleştirmelere karşı tavrımız ortadadır. TPAO ve BOTAŞ’ın özelleştirilmesi ve kamusal niteliklerinin zayıflatılmasıyla sonuçlanacak herhangi bir girişimin bir “milli güvenlik” sorunu oluşturacağını vurguluyor, örgütlü olduğumuz kamu işletmelerine sonuna kadar sahip çıkacağımızı belirtiyoruz.
Salgının yeni aşamasında enerjide olduğu gibi ekonomide diğer sektörlerde de benzer sorunlar had safhaya çıkmıştır. Arz-talep dengesizlikleri ve tedarik sorunları, tüm dünyada enflasyonun yükseldiği bir dönemin kapılarını açmıştır. Söz konusu belirsizliklere, ülkemizde TL’nin değer kaybetmesiyle sonuçlanan gelişmeler eklenmiştir. Üretimde dışa bağımlı olan Türkiye ekonomisinin döviz ihtiyacı büyümüş, kur artışı, enflasyon ve yoksullaşma sarmalına girilmiştir. Bu koşullarda sağlanan büyümeden emekçilerin aldığı pay giderek düşmekte, reel ücretler ve alım gücü hızla azalmakta, işsizlik artarken yoksullaşma derinleşmektedir. Sektörlerde yaşanan tedarik sorunlarının, ekonomide uygulanan yanlış politikaların ve sermaye yanlısı programların faturası emekçilere kesilemez. Yeni bir krizin yıkıcı etkilerine karşı işimize ve geleceğimize sahip çıkmak, alınterimizin karşılığını almak için konfederasyon ayrımı yapmaksızın sendikalar en geniş birlikteliği sağlamalı ve ortak bir duruş sergilemelidir. İşçilerin korunması için İşsizlik Sigortası Fonu başta olmak üzere çeşitli kaynaklar kullanılmalı, işçilerin olası kayıplarının engellenmesi için alternatif uygulamalar devreye sokulmalıdır.
2022 için geçerli asgari ücretin belirlenmesi süreci hem geniş emekçi kesimlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi hem de işçi konfederasyonlarının birlikte hareket etmesi için önemli bir fırsat olarak görülmelidir. Bu yıl, işverenlerin değil emekçilerin dediği olmalı, asgari ücret insanca yaşanabilecek bir düzeye çıkarılmalıdır. Öncelikle asgari ücret vergi dışı bırakılmalıdır.
Birer bordro mahkumu haline gelen işçiler, vergi dilimlerine göre yükselen vergi kesintileri nedeniyle büyük bir kayba uğramaktadır. Ekonomideki kriz koşullarından kaynaklı olarak alım gücü zaten düşmekte olan işçiler, bir de vergi sistemindeki adaletsizliklerin olumsuz sonuçları ile boğuşmaktadır. Yılın ikinci yarısı işçinin eline geçen net tutar azalmakta, ikinci altı ay için ücretlere alınan zam oranları gelir vergisi artışını karşılamaya yetmemektedir. Vergi diliminin yükseldiği dönemlerde geçim sıkıntısına yol açan bu durum ve vergi adaletsizlikleri, toplu iş sözleşmesi müzakerelerini de çoğu zaman olumsuz etkilemektedir. Konfederasyonumuz Türk-İş’in ilgili Bakanlık ve kurumlar nezdinde, gelir vergisinde ücretliler lehine ayrım yapılarak dar gelirli kesimlerin vergi yükünün azaltılması yönünde düzenleme yapılmasını talep eden girişimini destekliyoruz. İşçilerin vergi yükümlülükleri azaltılmalı, işçilerin ücret gelirleri vergi oranı indirilmeli ve belirli bir orana sabitlenerek uygulanmalıdır.
Salgının ve ekonomide yaşanan sorunların yol açtığı belirsizliklere rağmen Petrol-İş Sendikası, bir önceki Başkanlar Kurulumuzdan bugüne dek 4 tanesi yeni örgütlenilen işyeri/işletme olmak üzere toplam 19 işyeri/işletmede toplu iş sözleşmesi imzalamıştır. Yine 2021 yılı içerisinde ise 5’i kamu işyeri olmak üzere toplam 45 işyeri/işletmede toplu iş sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme süreçlerinde, üyelerimizin hak ve kazanımlarını yükseltmeyi hedefleyen etkili bir strateji izleyerek örgütlülüğümüzü daha da güçlendirdik.
Petrol-İş Sendikası, 71 yılı aşan tarihi boyunca örgütlülüğünü ve üye sayısını arttırma hedefinden hiç sapmamıştır. Sendikamız, daha fazla fabrikaya girerek, emeğin mavi bayrağını daha fazla işçi havzasına taşıyarak emekçilerin hak ve hukukunu korumaya devam edecektir. Bu çerçevede, 2021 yılında önce Manisa ardından Çankırı’da iki şubemiz faaliyete geçmiştir. Yeni şubelerimizle Manisa ve Çankırı’daki örgütlülüğümüzü güçlendirecek ve işkolumuzda yeni işçilerle buluşmak için sendikalaşmayı sürdüreceğiz.
Başkanlar Kurulumuz, Petrol-İş ile aynı amaç doğrultusunda ülkemizin dört bir yanında farklı işkollarında sendikalaşma mücadelesini sürdüren tüm emekçileri selamlamakta ve mücadelelerinde yanlarında olduğunu belirtmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
PETROL-İŞ SENDİKASI
BAŞKANLAR KURULU ADINA
GENEL BAŞKAN
SÜLEYMAN AKYÜZ