Ne zaman ki, bu ülkenin 80 yıllık emeği-göz nuru-birikimi bir devlet kuruluşu; “Özelleştirme İdaresi’nin yetersiz bilgilendirme yöntemiyle” satılınca çoğumuzun milli duyguları kabarıyor. Şahlanıyor. Alevleniyor.
Ne zaman ki, bu ülkenin 80 yıllık emeği-göz nuru-birikimi bir devlet kuruluşu; “Özelleştirme İdaresi’nin yetersiz bilgilendirme yöntemiyle” satılınca çoğumuzun milli duyguları kabarıyor. Şahlanıyor. Alevleniyor. Alıcı: Yunanlı ise... Ermeni ise... Fransız ise... Sanki, yapılan, devletin ekonomiden çekilip yerini yerli ya da yabancı fark etmez özel sektöre bırakması değil, “birileri kör bir testere almış damarlarımızı kesiyor” gibi bir duyguya kapılıyoruz. Keskin milliyetçi değilim. Yine de “PETKİM’in kökü-kökeni belirsiz, kirli, sisli, oldukça karanlık; bir kolu gidip Ermeni Diasporası’na, öbür kolu gidip Yunanistan sermayesine, bir başka kolu gidip Kazakistan’da karapara aklayıcılarının Rusya’daki kasası olmuş, hapse girmiş çıkmış bir eski oligarka, öbür kolu gidip ABD’deki bir şirkete, başka bir kolu da Avusturya’daki bir bankaya bağlanan sır perdesi kapkara bir yapıya satılması” bende bile bu duyguyu uyandırıyor. Kör testere! Damarlarımı kesiyor! PETKİM’i satanlar ve medyada, bürokraside, özel sektörde küresel sermaye budalası olmuş sözcüleri; ekonominin teorik saf öngörüleriyle ve küreselleşmenin gözlükleriyle bakıyorlar. Ve kendilerince “özelleştirme karşında milli duyguların alevlenmesini” hastalıklı bir duygu olarak görüyorlar. Oysa hastalıklı değil. Tersine çok sağlıklı. Soruyu; “PETKİM kimlere ve niçin satıldı?” diye sorduğumuzda; bu satış karşısında asıl “milliyetçi olmamak” hastalıktan da öte AİDS’li kör bakışa sahip olmak demektir. PETKİM zarar etmiyor. Kredi borcu yok. Malını satma sorunu yok. İşletme problemi yok. Nakit çalışıyor. 14 fabrikası var. 8 ortak tesisi var. Cirosu 1.6 milyar dolar. İhracatı 400 milyon dolar. Limanı var. Barajı var. Rafineri kurma hakkı var. Elektrik santrali kurma lisansı da var. İç pazarın da yüzde 33’ünü elinde tutuyor. Uzman expertiz kuruluşlar, Türkiye’nin şehircilik rantlarının tavan yaptığı en güzel yerlerinde çok sayıdaki arazilerinin değerlendirilmesi, Ege Bölgesi’nin ikinci büyük limanı olan limanın da ayrıca satılması halinde PETKİM’e 4 milyar dolar değer biçmişlerdi. 2 milyar dolara satıldı. Özelleştirmenin saf mantığına göre, PETKİM’i devlet yeterince verimli çalıştırmadığı için yerli ya da yabancı, özel sektör alsın, daha yüksek verimde çalıştırsın, yeni yatırımlar yapsın. Özel sektör verimli çalıştırmadan sağlayacağı yüksek karlarla Türkiye’ye bir PETKİM, belki de iki PETKİM daha yapsın. Ancak amaç bu değil. Alanlar açık değil. Niyetleri belli değil. Amaçları yatırım değil. 4 milyar dolar değer biçilen PETKİM’i 2 milyar dolara alıp, limanı ayrı satacaklar, belediyelere rüşvet yedirip “imar planları çıkartarak” arazilerinden “lüks konut-alışveriş merkezi- turizm merkezi rantları” çıkartacaklar, barajını ayrı, rafineri kurma lisans hakkı ile elektrik santrali kurma hakkını da ayrı ayrı satacaklar, fabrikalarını ise Akdeniz çanağında sıkıntısı çekilen tank çiftliği ve depo olarak kullanacaklar ve “vurgun vurup” geçip gidecekler. Vurgunu gölgelemek için de her saat başı yeni bir ortak peydahlıyorlar. Dün de yeni bir ortak daha açıkladılar. Bu yazdıklarım; milliyetçi hezeyan ve boş bir iddia değil. Belgesi var. İşte belgesi: Avrupa Birliği’nin hem devletleri ve hem de en büyük kürsel şirketlerin iç yapılarını, bağlantılarını, bilançolarını, hesaplarını inceleyip onlara puan veren, sermaye dünyasının en güvenilir kuruluşu FITCH; “PETKİM’e 2 milyar dolar verenlerin bu parayı nakit ödeyecek durumları yok. Parayı bulmak için PETKİM’in nakit akışından yararlanabilirler” diye açıklama yaptı. Yani özeti şudur: PETKİM’i alanlar... Hortumlayacaklar! PETKİM’in parasıyla... PETKİM’e sahip olacaklar. PETKİM’i satanlar... PETKİM’in parasını... Faiz borcuna yatıracaklar... Bu tabloyu görüp de “milli duyguları coşmayanlar” yürekleri AİDS olmuş olanlardır.