• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Bu da küreselleşme! | Can Dündar-Milliyet

Dünyayı anlamaya çalışan bir çocuk "Bana küreselleşmeyi anlat" dese, ona Petkim ihalesini izletirdim. İhaleyi kazanan şirketin danışmanının kameralar önündeki şaşkınlığıydı küreselleşme.. Arkada Atatürk fotoğrafı... Türkiye haritası... Türk bayrağı... 

CAN DÜNDAR
09.07.2007

Dünyayı anlamaya çalışan bir çocuk "Bana küreselleşmeyi anlat" dese, ona Petkim ihalesini izletirdim. İhaleyi kazanan şirketin danışmanının kameralar önündeki şaşkınlığıydı küreselleşme.. Arkada Atatürk fotoğrafı... Türkiye haritası... Türk bayrağı... Önde mağrur gülümseyen "Kazak" erkekleri... Türkiye'nin en büyük şirketlerinden biri satılmış. Gazeteciler alıcıların adını soruyor. Danışman elden ele bir kâğıt gezdirip "isim yoklaması" yapıyor. "Ne iş yapıyor sizinkiler?" sorusunu, "Petrol ararlar, bankacılık yaparlar, gayrimenkul alıp satarlar" diye yanıtlıyor danışman.. Tam bir keşmekeş görüntüsü... Nedeni, ertesi gün anlaşılıyor. Masadakilerden biri Kazakistan Devlet Başkanı'na muhalefetten içeride yatmış bir siyasetçi... Şimdi Petkim'i ona yaş günü hediyesi olarak alıyor. Ne incelik!.. Şirketin bir ucunun Ruslara, bir ucunun Ermeni diasporasına, Kıbrıs Rum kesimine, Yahudi sermayesine uzandığı anlaşılıyor. Paranın vatanının olmadığının eşsiz bir örneği.... Bunları yazdım diye küreselleşme karşıtı olduğum sanılmasın. Son dönemin büyük tuzağı bu... Sermaye, küresel çapta büyüyor ama karşısında eski "enternasyonalist direniş gücü" yok. Onun yerine sınır duvarlarını yükseltip içine kapanan, her şeyi devletin kontrolüne veren, "Bize bizden başka dost yok" yalanıyla bağnaz milliyetçiliği köpürten bir salgın türedi. Bir tür, "ölümlerden ölüm beğen" paradoksu: "Ya yukarıda anlattığım teslimiyetçilikten yanasın ya da milliyetçi saftasın." Başka bir seçenek yok mu? Küresel sermayenin kapkaççılığına karşı bundan mustarip diğer ülkelerin halklarıyla dayanışan, kollarını dünyanın özgürlükçü rüzgârlarına açan küresel bir siyaset, uluslarüstü bir muhalefet mümkün değil mi? "Sol" gazetelerin eleştirilerine bakıyorum: "Kazak'ın altından Ermeni çıktı" türünden yorumlar... Amerikalı ya da İngiliz çıksa rahatlayacak mıydık? Nasıl ki sermayenin milliyeti yoksa, emeğin de yoktur. Yağmacılara Ermeni, Rus, Rum ya da Yahudi olduğu için değil, kendi ülkelerindeki Ermenileri, Rusları, Rumları, Yahudileri de dolandırdıkları için karşıyız. Yani oralarda sömürülen Ermeniler, Ruslar, Rumlar, Yahudilerle aynı saftayız. Solu, diğerlerinden ayıran, buradaki küresel duyarlılıktı. 20. yüzyıl boyunca bu duyarlılıkla emekten yana bir küreselleşmenin öncülüğünü yapan sol, şimdi nasıl olup da böyle dar kafalı bir milliyetçiliğin ortağı haline geldi? Neyse ki Live Earth konseri vardı cumartesi günü.. O eski duyarlılığın, notalara yazılıp her kıtada küresel ısınmaya karşı toplu bir çığlığa dönüşmesine tanıklık ettik. Müziğin, farklı milliyetten milyonları nasıl aynı itirazın etrafında toplayabildiğini, o itirazı nasıl güzelim bir dille haykırabildiğini ve oradan nasıl bir dayanışma ruhu yaratabildiğini gördük. Bunun, 21. yüzyılda eksikliği iyiden iyiye hissedilen bir muhalif siyaseti ateşlemesini umduk. Bambaşka bir dünya hayalini kuran bir çocuk "Bana küreselleşmeyi anlat" dese ona, Sydney'den New York'a, Tokyo'dan Londra'ya el veren o konserleri izletip derdim ki: "İşte biz, küreselleşmeye karşı böyle sivil, böyle eğlenceli, böyle bilinçli bir küresel itirazdan yanayız."

Kaynak: MİLLİYET GAZETESİ