Cumhuriyetin bütün birimleri satılıyor. Özelleştirme humması, yağmaya dönüştü. Çoğu Avrupa ülkeleri sosyalizm sonrası AB'nin hocalığında özelleştirme yaptı. Çok da başarılı sonuçlar elde etti.
Cumhuriyetin bütün birimleri satılıyor. Özelleştirme humması, yağmaya dönüştü.
Doğu Avrupa ülkeleri sosyalizm sonrası AB'nin hocalığında özelleştirme yaptı. Çok da başarılı sonuçlar elde etti.
Sattıkları her sanayi tesisine, basit iki şart koştu: 1- Teknoloji yenilenecek, 2- Her yıl istihdam yüzde 10 artacak. Ucuza verildi. Ancak şimdi ülkenin sanayisi bu özelleştirmeler üzerinden kalkındı. Üretime girmek kaydıyla yabancı sermaye kabul edildi. Bir yanı üretime ve sanayiye girmeyen sermayeye bankacılık izni verilmedi.
Bankacılık yapmak için devletin gösterdiği birisiyle ortaklık şartı kondu. Küçük yerli ortak yönetiminde ortak paydaş kabul edildi. Yerli ortağın kararı olmadan büyük operasyon yapılamaz şartı getirildi. Dolayısıyla spekülasyonlar önlenmiş oldu.
Biz tümüyle ekonomiyi, başta bankacılık olmak üzere yabancılara teslim ettik. Sanayi tesislerinin çoğu hurdaya çıkarıldı. Hurdasından verdikleri parayı aldılar. Tesisin arazisi de imara açılarak hem alıcıya rant sağlandı hem de büyük kentlerde (İstanbul başta olmak üzere) şehre yeni kamburlar eklendi. İ mar verilirken ilgili belediyenin insafına terk edildi.
5 emsal, 6 emsal inşaat çıkarılarak şehri ezen, trafiğini tıkayan anormal urlaşmalar meydana getirildi.
Rantiye, kapkaççı ekonomi ve tefecilik aldı başını gitti.
Emsal şu demektir: 1000 metrekare yere 1000 metrekare inşaat yapılırsa bir emsaldir. 1000 metrekare yere 2500 metrekare inşaat yapılırsa iki buçuk emsal denir. İstanbul'un zemin şartları, trafik şartları gereği bir buçuk emsali aşmaması gerekirken, kantarın topuzunu kaçıran belediyeler, üç buçuk gibi gösterip beş, beş buçukta duran olmadı.
Önce Akmerkez yol kesti, arkasından bu yol olunca Cevahirler Avrupa'nın ve hatta Asya'nın en büyük iş merkezini kurarak Şişli'nin Deli Dumrul'u oldular. Suç ortağı da İstanbul Büyükşehir Belediyesi oldu. Yerindelik, uygunluk hak getire... Yeter ki bizimki en büyüğü olsun. Sanki madalya takacaklar.
Türkiye özelleştirmeyi en çok Telekom satışı söz konusu olunca tartıştı. Posta memurunu jurnalci olarak kullanmış Abdülhamit 'in torunları, Telekom özelleştirmesine bu gözlükten bakarak önünü tıkadılar. Devlete tek kuruş ödemeden devleşen Turkcell ve Telsim gibi kuruluşlar büyüdü. Telekom batma noktasına gelince, özelleştirmeye önceden 1995'te 30 milyar dolar teklif verilen Telekom, sonradan 6 milyar 550 milyon dolara satıldı. Yüzde 20 faizle borç para kullanan ülkemizde, 1995'te satılsaydı bugün 100 milyar borç olmayacaktı. O günkü borçlar kapatılabiliyordu. Şimdi neredesiniz ey ulusalcılar?
Ne oldu şimdi? Yabancılar bizi dinlemeye almıyorlar mı? Nerede bizim askeri ve devlet sırlarımız? Telekom tesisleri sökülüp hurdaya çıkarken bazı yerlerde CIA'nın dinleme tesisleri çıktı. Hani ulusaldı Telekom?
Ne yaptığımızı, niye yaptığımızı bilen biri varsa beri gelsin.
Son PETKİM satıldı. Sorular garip.
1- Kaynağı belli olmayan sermaye almış!
2- O tesislerde ne yapacakları belli değil!
Eee... Şartsız şurtsuz satarsan, kapanın elinde kalınca ne yapacağı belli olur mu?
PETKİM'i alanlar, hurdasını satıp yerine de eski İzmit'e uygun yalı daireler yapsalar. Ya da turistik otel yapsalar derya ortasına. Bizi de petro-kimyadan uzaklaştırıp dışarı bağımlı kılsalar ne diyecek bizim özelleştirmeci babalar?
Ben şahsen özelleştirmeye karşı değilim. Ancak şartsız şurtsuz yağmalamaya, talan edilmeye karşıyım.
400 milyara dayanan borç sarmalı ülkede miras ne varsa, mirasyedi kafasıyla satışa zorladı.
Bu yağmacı, talancı kafalar, şehirlerde park, bahçe bırakmadılar, satıyorlar.
Gelsin paralar, çalsın sazlar, oynasın kızlar...
Ha bir de son PETKİM olayında yerli işbirlikçi sermayelere dikkat edin, hepsi aynı kafanın yandaşları...
Sevgili Başbakan "Yola devam!"