• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin:

SGBP daha önceki muhalif çıkışlardan farklı

Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin, Sendikal Güç Birliği Platformu'nun faaliyetleri ile ilgili değerlendirmelerini bizimle paylaştı.

Petrol-İş WEB
17.10.2011

Temmuz ayı sonlarında bir ortak deklarasyonla çıkış yapan Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) İstanbul, Lüleburgaz, İzmir ve son olarak Bursa'da toplantılarını gerçekleştirdi. Bir dizi eylemde de ortak hareket ediliyor. Bu birkaç aylık birlikteliği değerlendirmenizi istesek? Hangi başlıklarda ne gibi adımlar atıldı?

Deklarasyonun yayınlanması temmuz ayı sonuna denk gelmiş olsa da, bir araya gelişimiz 2011 yılının başı itibarıyla başlamıştır. Doğaldır öneliklerin ve bir araya gelişin hangi temel kriterlere dayandırılması ve oluşturulacak birlikteliğin anayasasını ve ortak dilini oluşturacak bir metnin hazırlanması birçok toplantının ana maddesi olmuştur. Sendikalarımızın uzmanlarından oluşan bir kurulla birlikte hazırlanan metin Temmuz ayı içerisinde yapılan kitlesel basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurulmuştur. Her ay periyodik olarak yapılan ortak toplantılarda, öncelikle uzman arkadaşların katılımı ve genel başkan arkadaşlardan birinin üstlenmesiyle bir sekreterya oluşturulmuştur. Sendikalar arası iletişim ve haberleşme bu sekretarya üzerinden işlemektedir.

Platform adına bir web sitesi oluşturulmuş bulunmaktadır: http://www.sendikalgucbirligi.org/ Akademik çevrelerden alınacak destek ve yardımlaşmayla, ortak tüzük hazırlanması, Anayasaya ilişkin taslak metin hazırlanması, çalışma yaşamını ilgilendiren sorunlara yönelik yapılacak çalışmaların daha sonra kamuoyuna duyurularak, genel kurula götürülecek önerilerle ilgili çalışmaların başlatılması kararlaştırılmıştır. Şu an bunlarla ilgili çalışmalar sürmektedir.

Hiç bir ayrım gözetilmeksizin eylemde bulunan iş yerleri ziyaretleri yapılarak mücadelenin ortaklaştırılmasına çalışılmıştır. Kıdem tazminatına ilişkin hükümetin gündeminde olan değişikliklere karşı Taksim'de kitlesel basın açıklaması yapılarak güç birliği içerisinde yer alan sendikaların ortak tavrının ne olacağı belirtilmiştir.

Alınan kararlardan bir diğer önemli olanı ve temel teşkil edeni ise şudur: Sekiz il ve bölgede işçilerle salon toplantılarının yapılması kararlaştırılmış ve süreç başlatılmıştır. Bu güne kadar yapılan Lüleburgaz, İzmir ve Bursa toplantıları başarıyla tamamlanmış ve devam etmektir. 

Güç Birliği çıkışının kamuoyu nezdinde ve gerek Türk-İş gerek de genel sendikal hareket içerisinde yarattığı etkiye ilişkin neler söyleyebilirsiniz? Nasıl tepkiler aldınız?

Sendikal güç birliğinin bir araya gelişiyle ilgili olarak ön plana çıkan başlıkları şöyle sıralaya biliriz. Bu güne kadar yapılan bölge toplantılarının ortak paydası diyebileceğimiz başlık, böyle bir oluşuma ihtiyaç olduğunun çok açık ve anlaşılır bir dille söylenmesi, sendikal yapıların çok hızlı olarak değişen yeni üretim ilişkileri karşısında ağır kaldığı ve hantallaştığıdır. Politika üretememe ve kitlelere ulaşım araçlarını doğru kullanamayışlarının sonucu, üst yapıların hantallığı aşağıdaki işçilere olumsuz yansımış bunun sonucu olarak sınıfsal temelde anılan değer ve kavramlar unutulmuş/unutturulmuştur.

Bugünkü yapılarla yeni bir heyecan ve coşku yakalamak zorlaşmış, hemen hemen imkansızlaşmıştır. Sorunlar yumağı karşısında çaresiz kalan sendikalar hükümetlerin ve patronların baskıları karşısında etkisizleşmiş bu nedenle hak kayıpları hızlanmıştır. Yeniden ayağa kalkış için bu yapılanma yeni bir soluk aldıracaktır.

Bir başka önemli nokta, AKP'nin yaratmaya çalıştığı korku imparatorluğu karşısında güven veren ciddi ve kararlı bir toplumsal çıkışın ana nüvesinin işçiler tarafından oluşturulacağı varsayımından hareketle, SGBP yeni bir umut yaratabilir. Yani sadece sendikal harekete soluk aldıran değil, sokak muhalif hareketinin, işçilerle buluşarak güçlenmiş bu oluşuma ihtiyaç duyduğu ve yeni umutlar oluşturabileceği vurgusu da çok sık yinelenen başlıklardan birisidir.

Türk-İş Genel Kurulu'nda başarılı olmuş SGBP'nin, başta Türk-İş olmak kaydıyla sendika içi demokrasi, demokratik işbirliği zemininde tabanın söz ve karar yetkisine uygun ve işçilerin sendikal mücadelenin bütününde olması sağlanacak, seçme ve seçilme süreçlerinde kendini ifade etme özgürlüğüne ulaşmış  işçilerle, sendikal kadroların yenilenmesine uygun zemin oluşacaktır.  Uzun yılların oluşturduğu hantal,bürokratik ve güvensizlik ortamındaki sendikal örgütlerden, yeni bir soluk ve heyecan yaratacak böylesi hareketin çıkarılmaya çalışılmasının yarattığı heyecanın yanı sıra, bu hareketin başarılı kılınması için nasıl bir yol izleneceğine ilişkin kaygılara dikkat çekilmesi de, ön plana çıkan başlıklardan birini oluşturmaktadır. 

Türk-İş içinde daha önce de "muhalif" oluşumlar farklı birliktelikleri, alternatif yönetim listelerini ortaya çıkarttı. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz, hangi dersleri çıkarttınız ve bugünkü çıkışı nasıl ayırt etmek gerekir?

Türk-İş içerisinde daha önce oluşturulan muhalif hareketlerle, bugün oluşturulan Sendikal Güç Birliği hareketini ayırmak gerekir. Bugün sendikal güç birliği hareketi uzun soluklu ve Türkiye sendikacılık hareketine yeni bir soluk ve ivme getirmeyi önüne koyarak yola çıkmıştır.

Aralık ayında yapılacak olan Türk-İş Genel Kurulu'na yönelik başlatılmış ve genel kurul süreciyle sonlanacak bir muhalefet yapılanması değildir. Bu platform, sendikal sistemi sorgulayan ve onu değiştirmeyi, dönüştürmeyi önüne hedef olarak koyan bir anlayışa sahiptir. İşçilerle buluşarak, onları sürece dahil ederek kitleselleşen, bununla da yetinmeyip çizdiği perspektife uygun olabilecek yapılarla da buluşmayı amaçlayan geniş kapsamlı bir sendikal güç birliği platformudur.

Ulusal düzeyde yapabileceklerinin yanı sıra, uluslararası işçi hareketiyle de buluşmayı ve ortak eylemlilikler yapmayı amaçlamaktadır. İşçi sınıfının bağımsız siyasi hareketini örgütlemeyi amaçlayan, sistem içi hiçbir siyasi anlayışın arka bahçesi veya yandaşı olmamaya özen gösteren SGBP, Türk-İş Genel Kurulu sonrasında genel kurul sonucuna bağlı olmaksızın, varlığını devam ettirecektir.

Geçmiş dönemlerde oluşturulan muhalafetler, genel kurula kısa bir süre kala yönetim değişikliğini önüne hedef olarak koyan ve kısır tartışmaların dışına çıkamayan kısa menzilli dar kadro hareketi biçiminde oluşturulan yapılardı. Kişilere endeksli, listelerin rekabetine dayalı olarak ve kişisel değişiklikleri önemsemeyen yapılardı. Genel kurul sonrası sonlandırılan muhalefetlerin Türk-İş'te anlayış ve sistem değişikliğine ilişkin hiçbir iddiası yoktu.

Oysa ki, SGBP Türkiye'de sendikal anlayış ve sistem değişikliğini hedefine koyan ve bu anlayış etrafında işçilerin, emekçilerin ortak örgütlenmesini haykıran, uzun soluklu ve kalıcı bir yapılanmadır.

Peki Türk-İş Genel Kurulu nasıl bir dönemeci ifade ediyor? Sonrasında nasıl devam edilecek, Genel Kurulun olumlu-olumsuz sonuçları hangi hedeflerinizi nasıl etkileyecek?

Sendikal Güç Birliği Platformu için Türk-İş Genel Kurulu, bu yapının içerisinde fiili olarak yer alan veya açıkça içerisinde yer almamış sendikaların gönüllü birliktelikleri temelinde buluşarak yeni bir Türk-İş yaratmaya dönük geçici bir kurul olma niteliğindedir. Genel kurul öncesinde, genel kurul hedeflenerek oluşmamış bir hareket, genel kurul sonrasında da var oluş amacına uygun, bağımsız olarak varlığını sürdürecektir. Klasik bir halk söylemiyle örneklemek gerekirse, herkes evinin önünü temizlerse mahalle ve sokak temiz olur derler.

Uzun soluklu olarak Türkiye sendikal hareketinde değişim ve dönüşümü önüne hedef koymuş bir hareket, doğaldır kendi üst örgütünün genel kuruluna da duyarlı olmak, ilgilenmek ve sorumluluğunun gereklerini yerine getirmek durumundadır. Yani bu genel kurulda platformu oluşturan  ve destek veren sendikalar olarak değişim, dönüşüm konusunda anlaşır yeni bir dönemi başlatırlarsa, bu platformun uzun soluklu yürüyüşünün önündeki sorunlardan birinin aşılmış olmasını sağlayacaktır. Sonraki sürece olumlu olarak yansıyacaktır.

Türk-İş Genel Kurulu'nun kazanılması veya kaybedilmesi, platformun varlığına her iki sonuca uygun bir anlam kazandıracaktır. Seçim kazanılırsa sınıf ve kitle sendikacılığı yoluna Türk-İş'te iktidar olmuş olarak ve onun verdiği avantajları kullanarak devam edecektir. Yol alışı hızlanacak, çabuk büyüyerek dışındaki kitlelerle daha çabuk buluşacaktır. Caydırıcı bir unsur olma özelliğini yakalayacak, umutsuzların umudu olacaktır. Seçimi kaybetmiş olduğumuz durumda, platform var oluş amacına ve anlamına uygun olarak, üstlendiği  misyona denk düşen mücadeleci  varlığını sürdürecektir, ama hiçbir zaman son bulmayacaktır.

Sendikal hareketin geride bıraktığımız birkaç on yıla yayılan gerileme sürecinde farklı dönemler için farklı temel sorunlar tespit edilebilir. İçinden geçmekte olduğumuz dönemin kritik vurgusu sizce nedir, sendikaların bugünkü acil sorununu nasıl tarif ediyorsunuz?

Döneme denk düşen en kritik vurgu, demokrasi, eşitlik ve adalet temelinde insan hak ve özgürlükleri sorunudur. Demokrasinin ve özgürlüklerin önündeki her türlü barajın/barajların kaldırılması sorunudur. Özgür birey, örgütlü toplum sorunudur. Kürt sorununa çözüm sağlanabilmesi temelinde, karşılıklı silahsızlanma sorunudur. Barış ve kardeşliğin egemen kılınabilmesi sürecinde, sendikaların sınıf ve kitle örgütleri olmalarının gereklerine uygun toplumsal işbirliğine katkıda bulunmasıdır.

Demokratik işleyişin ve anlayışın hakim kılınmadığı bir ülkede, özgürlüklerin hakim sınıfların dolayısıyla iktidarların sınıfsal çıkarlarına uygun olarak şekillendiği, seçme ve seçilme hakkının sandıkta oy kullanmayla sınırlandırılarak, demokrasinin ruhuna ve evrensel tanımına uygun temsil hakkının sağlanmadığı bir ülkede, sendikalar dönemsel ve kalıcı olmayan başarıları belki yakalayabilirler.

Sermaye sınıfıyla sağlanacak uzlaşı sonrasında (bu uzlaşıların sağlandığı dönemlerde sermaye sınıfının uzun vadeli çıkarları olduğu gerçeği unutulmamalıdır) yasalarda bazı rötuşlar yapabilirler, kazanım sağlayabilirler. Bunların hiç biri kalıcı kazanımlara dönüşemez, sorunlara köklü ve kalıcı çözümler getiremez. Sendikalar demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu tanımın sendikalara yüklediği sorumluluk şudur. Sendikalar  demokrasi, eşitlik ve adalet temelinde hak ve özgürlükleri savunmak, korumak ve günün ihtiyaçlarına uygun kılmak mecburiyetinde olan kuruluşlardır. Sınıfsal yanı ön plana çıkarılarak, sendikaların içerisinde olacağı bir mücadele zemini, kapitalist sistemin kendi menfaatlerine uygun olarak, siyasi temelde ayrıştırdığı unsurları bir araya getirecek güçlü bir alternatif oluşmasına zemin hazırlayacaktır. 15-16 Haziran direnişi, Zonguldak yürüyüşü, son Tekel direnişlerinde bu yaşanarak görülmüştür.

Sendikanız Hava-İş'in bu oluşum içindeki yerini nasıl tarif ediyorsunuz, hangi başlıklarda Sendikal Güç Birliği Platformu'na katkıları olur, kendisi neler kazanacak? Özetle bu etkileşim ve güçbirliği içinde Hava-İş nerede duruyor?

Hava-İş Sendikası bugünkü yönetim anlayışı, mücadele ve örgütlenme anlayışı olarak, kapitalist sömürü sistemine muhalif durmuş, sendikaların muhalif kuruluşlar olma anlayışını yaşatmaya çalışan bir sendikadır. Sistem içerisinden kalarak  bu sistemin olanaklarıyla sömürünün sonlanmayacağını bilen sendikadır.

Demokrasi, barış, hak ve özgürlükler mücadelesinde sendikaların olması gereken yerde durmasını beceren, yapılması gerekenler konusunda gerekiyorsa bedel ödeme riskini alabilen ender sendikalardandır Hava-İş Sendikası.

İşçi sınıfının iktidar olmasının, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde anlamının ve öneminin bilincinde olan bir sendikadır. İşçiler adına yürütülen mücadelede, sürecin asil sahibinin işçiler olduğunu bilen ve bunun hayata geçirilmesine uygun davranış ve zemin hazırlayan sendikadır.

Emperyalizme ve neo-liberal politikalara karşı sınıfsal güç birliği oluşturularak karşı çıkılmasını söyleyen, "Birlikte ve Birlikle" kazanmayı şiar haline getirmiş bir sendika ve işçi örgütüyüz. Sınıflar arası kavganın, uluslararası anlamını ve önemini bilip, buna uygun davranan, uluslararası işçi dayanışmasını özümsemiş bir örgütüz. Sendikal Güç Birliği Platformu içerisinde bu anlayışımızla varız. 

Sadece Hava-İş Sendikası üyelerinin kazanımlarıyla yetinmeyi doğru bulmuyoruz. Kazanımların kalıcı olabilmesi, hak kayıplarının ve gaspların olmaması için, güvencesiz yarınlara son verilmeli, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bu talebin gerçekleşmesi, sermaye sınıfının hegemonyasına hizmet eden hükümetlere yandaş olmakla mümkün değildir. Siyasi iktidarı önüne hedef olarak koyan güçlü ve örgütlü bir emek cephesinin ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Bunun gereklerine uygun olarak davranmaya ve durmaya çalışıyoruz.