12 taraftar grubu tarafından yapılan ortak açıklamada endüstriyel futbola ve yarattığı "makul taraftar" anlayışına karşı çıkılarak mücadele için birlik çağrısı yapıldı.
Aralarında Halkın Takımı, Sol Açık FenerbahCHE ve Tekyumruk'un da bulunduğu farklı kulüpleri destekleyen 12 taraftar grubu orak bir açıklamayla endüstriyelleşen futbol ortamında "makul taraftar" olmayacaklarını beyan ettiler.
"Önce medya patronlarını ve kulüp başkanlarını ikna ettiler profesyonel olmaya ve sonra da futbolcuları... Şimdi sıra oyunun gerçek sahiplerinde, yani bizlerde" denilen açıklamada "Sporda şiddeti ve düzensizliği önleme yasası" da eleştirildi.
"Bu oyunun ve taraftarı olduğumuz takımların gerçek sahipleri olarak haykırıyoruz; egemenlerin normaline karşı anormal olmayı tercih ediyoruz ve endüstriyel futbolun makul taraftarı olmaktansa makul taraftar olmayacağımızı yineliyoruz" denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Önce şehirlerimizi, sonra mahallelerimizi, sonra da ruhlarımızı ve oyunlarımızı işgal ettiler.
Onlar için her yer bir cezaeviydi. Kendine benzemeyenleri kapamak için yaptıkları dört duvar ve o duvarlar kimi zaman tuğladan kimi zaman baskılardan kimi zamanda yasalardan oluşurdu.
İktidarlar makulu sever, normali ister... Ve iktidarın istediği birey olmadığın sürece sen anormalsindir; yani suçlu. Her şeyi kendilerine göre tasarlarlar, kendileri ve çıkarları için kanunlar yaparlar. Çocukluğumuzun geçtiği mahalleleri kötü bulup kentsel dönüşüm projelerine, top oynadığımız yaylaları elektrik santrallerine heba ederler. İktidarlar için her yer, her ağaç ve her ağacın gölgesi satılabildiği kadar değerlidir. İşte bu nedenle her şeyi endüstriyelleştirirler, her şeyi alınıp satılabilecek hale getirirler. Yaşamlarımızı, zevklerimizi, zamanlarımızı ve oyunlarımızı paraya çevirmek isterler. İşte bu projelerine direnenler (uyum sağlamayanlar) onlar için bastırılması gereken bir unsur, cezalandırılması gereken bir suçludur.
Ve şimdi de futbola göz diktiler. Önce medya patronlarını ve kulüp başkanlarını ikna ettiler profesyonel olmaya ve sonra da futbolcuları... Şimdi sıra oyunun gerçek sahiplerinde, yani bizlerde. Onlar için bizler de profesyonel olmak zorundayız (yani onların koyduğu kurallara itiraz etmeksizin uymalıyız). Takımımızı desteklerken söylediğimiz besteye karışırlar, açtığımız pankarta ve golden sonra yaktığımız meşaleye... Ne kadar güzel gözükürse gözüksün o güzellik onlar için tehlikeliyse yasaklanmalıdır, engellenmelidir... Yani sevdamız da makulleştirilmelidir.
Stadyumlar ilk defa cezaevine dönüştürülmemiştir aslında; Roma´da gladyatörlerin tutsak alındığı alandı, Şili´de cunta tarafından Victor Jara ve arkadaşlarının katledildiği bir alandı stadyum... Topraklarımızda, 12 Eylül döneminde büyük gözaltı merkezleriydi stadyumlar... Yani iktidarlar bazen açıktan, bazen de fiili uygulamalarla cezaevine dönüştürmüştür oyun alanlarımızı. Günümüzde de kendilerine göre suç teşkil eden herkesi yok saydığı ve cezalandırdığı bir baskılama merkezidir stadyumlar.
Evet, bir yasa çıkarttılar, "Sporda şiddeti ve düzensizliği önleme yasası" dediler adına da. Makul taraftar yaratmak üzerine kurdular ve oluşturdular bu yasayı; ama kendilerinin de zarar gördüğünü anlamaları çok zor olmadı. Bir kere daha iktidarların, muktedirlerin kolay çözümlerle hatalarını düzeltebileceklerini gösterdiler bize... Yasanın kendilerine vuran yerlerini mecliste alelacele çıkarttıkları bir kararla kırptılar ve kendileri temize çıktı; çünkü futbolun sahipleri onlardı. Futbol endüstrisinin patronlarıydılar onlar, tüccarlarıydılar... Bizler ise onlar için sadece satın alanlarız; maç bileti satın alan, forma satın alan ve onlara sonsuz destek olan. Bunları yaptığımız sürece onlar için bir tehlike değil, hatta kar tablolarındaki iştah kabartan verileriz. Ama sesimiz biraz çıktığında, kendimiz olmak isteğimizde düzeltmek için meclise sundukları yasa bize tüm şiddetiyle uygulanmaktadır.
Hal böyleyken; yani futbolun patronlarının kendi çıkarları için birleşip bir şeyleri değiştirdikleri gibi biz tribün emekçileri, yani taraftarlar da kendi çıkarlarımız için bir şeyleri değiştirmek için güçlerimizi birleştirmeliyiz.
Bizi oyunun dışında bırakmaya çalışırlarken, bizi normalleştirmeye çalışırlarken ve bizi endüstriyel futbolun makul taraftarları yani müşterisi yapmaya çalışırlarken hangi takımın taraftarı olduğumuzun ve sevgimizin renklerinin bir önemi yok. Çünkü onlar renk, arma ve sevda ayrımı yapmıyorlar. Bizim için kutsal olan, onlar için rantsal olmaktadır.
Futbola ve tribünlerimize sahip çıkma kararlılığında olan biz emekten yana taraftar gruplarının tüm baskılara, engellere ve yasaklara karşın son sözü direniş, isyan ve mücadele olacaktır. Hangi tarafta olursak olalım, hangi armaya aşık olursak olalım bizi ve tribünlerimizi tehdit eden her türlü baskı ve yasaklara karşı dayanışma içinde tek vücut olacağımız bilinmelidir.
Bu oyunun ve taraftarı olduğumuz takımların gerçek sahipleri olarak haykırıyoruz;
Egemenlerin normaline karşı anormal olmayı tercih ediyoruz ve endüstriyel futbolun makul taraftarı olmaktansa makul taraftar olmayacağımızı yineliyoruz.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Altay YSKA, Beleştepe, Boranlar, Buca İstasyon, Dersimspor, Dev Nurtepeliler, Forza Livorno, Halkın Takımı, Sol Açık FenerbahCHE, Şimşekler, Tekyumruk, Ya Basta! Viva Göztepe (EKN)