• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Ayakkabı işçileri her yerde güvencesiz

Güvencesiz, kayıt dışı, ağır, uzun çalışma koşulları, sağlıksız ortamlar ve meslek hastalıkları kundura işçilerinin hayatının bir kesiti.

14.02.2012

Adana’daki işçilerin eyleminin ardından gündeme gelen ayakkabı ve saya işçilerinin çalışma koşullarının ağırlığı, İstanbul’da da sektörün yoğunlaştığı Merter’de aynen yaşanıyor.

Adana’daki işçiler gibi uzun çalışma koşullarından şikayet eden Merter’deki ayakkabı işçileri, sabah işe giriş saatlerinin belli olduğunu ancak çıkış saatlerinin belli olmadığını anlatıyorlar.

Büyük çoğunluğu sigortasız çalışan işçiler, yurt dışından gelen kaçak işçilerin de piyasadaki fiyatları düşürmesinden şikayetçiler.

Denetim yapılmaması nedeniyle kayıt dışının devam ettiğini belirten işçiler, 4 yıldır zam alamadan çalışıyorlar.

PATRONUN KEYFİNE GÖRE ÇALIŞIYORLAR

Muhamer Artelen Konya’dan İstanbul’a göç etmek zorunda kalan saya işçilerinden.

Çalışma koşullarının keyfi olduğunu söyleyen Artelen, “Patron dese ki ‘İş yok çıkıp gidin’ yapabileceğimiz bir şey yok. Bir güvencemiz yok, onun keyfine göre çalışıyoruz” diye konuştu. İstanbul’daki ayakkabı işçilerinin de Adana’dakiler gibi ortak hareket etmesi gerektiğini ifade eden Artelen, “Kundura işçilerinin hepsi keyfe göre çalışıyor. Usta istediği zaman işten atıyor. İşçiler tazminat almasın diye sigorta yaptıkları işçileri de 1 yıl dolmadan işten atıyorlar. Devletin bunları denetlemesi lazım. İşçilerin toplanıp sorunlarına karşı ortak karar alması lazım. İtalya’da bir saya işçisi 4-5 yıl çalışarak kazandığı para ile bütün bir hayatını amorti edebiliyor. Bizde ise işçiler açlıkta ölüyor” dedi.

Emekli olmasına rağmen çalışmak zorunda kaldığını anlatan bir işçi ise şöyle konuştu: “Çünkü yetmiyor. Günde 10-15 saat çalışıyoruz ama çalışanın hakkını doğru düzgün veren yok. Bu sektörde benim gibi emekli olabilmiş kaç kişi vardır ki? Buranın büyük çoğunluğu sigortasız. Bazı ustalar ‘Ben sana sigorta yaparım ama 100 liranı keserim’ diyor. İnsanlarda tabi mecburen 100 lirayı almayı tercih ediyor. Çünkü zaten geçinemiyor. Para yoksa sağlık da yok. Benim eşim kanserdi 35 bin lira harcadım kurtardım. Niye devlet aspirini karşılıyor kanser ilacını karşılamıyor. Devlet sigarayı nasıl kontrol ediyorsa işçinin sigortasını da öyle denetleyecek.”

39 YILDA ZOR EMEKLİ OLDU

47 yıl önce ilkokul 3. sınıftayken Gedikpaşa’da ayakkabı işine başladığını anlatan Emin Turkun, emeklilik başvurusunu daha yeni yaptığını söyledi.  “Güzel işti kunduracılık ama artık kimse para kazanamıyor. Evini geçindiremiyor, çolunu çocuğunu doyuramıyor. Kundura işçilerinin çoğu sigortasızdır. Benim ilk sigortamı 1973 yılında babam yaptı. Şimdi 15 gün çalıştırıyor sonra işten çıkartıyor. 39 yılda zor emekli oldum. Kendi cebimden ödedim çoğu zaman. Eski Başbakan Menderes, Gedikpaşa’da ‘Bu dilencileri buradan atın’ dediğinde yanındakiler ‘Başbakanım bunlar zanaatkar. Ayakkabı yapıyorlar’ demişler. O zaman Milletvekili ile ayakkabıcının maaşları aynıymış. Şimdi memurun aldığı parayı alamıyorlar” diyen Turkun, çocuklarının ayakkabı sektörüne kesinlikle sokmayacağını dile getirdi.

Sigortasız çalışanların zaten zor geçindiği, Genel Sağlık Sigortası primi ödeme durumlarının olmadığını belirten Turkun, devletin vatandaşını sömürme çabası içinde olduğunu düşünüyor.

BU İŞTE ÇALIŞACAKLARINA DİLENSİNLER

1973 yılında ilkokulu bitirir bitirmez Bartın’dan İstanbul’a gelip kundura işinde çalışmaya başlayan Mustafa Günaydın da emekli olup çalışmak zorunda kalan işçilerden. Beyoğlu’da çalışmaya başlayan Günaydın, uzun süre çalıştığı bir çok firmanın sadece ikisinin sigorta yaptığını dile getirdi. Ayakkabı işinde çalışanların sahipsiz olduğunu, iş olduğu zaman çağrılıp çalıştırıldığını sonra da kapının önüne koyulduklarını anlatan Günaydın, bazı firma sahiplerinin atölyelerinde çalıştırdığı işçileri değil akrabalarını sigortalı gösterdiğini kaydetti.

Günaydın, “Akrabalarım neden çocuklarını kendi işine sokmuyorsun diyorlar, ben de çocuklarım benim işimi yapacağına gitsin cami önünde dilensin diyorum. Yılda en fazla 6 ay çalışılıyor” diye konuştu.

GÜÇLERİ VAR AMA ÖNDER YOK

Yıllar önce Beyoğlu’da bir dernek kurduklarını, patronların derneğe üye olan işçileri işten attığını aktaran Günaydın, ayakkabı işçilerinin sendika kuracak güçleri olduğunu ama önderlerinin olmadığını söyledi.

Hükümetin özel hastanelerin önünü açtığını dile getiren Günaydın, “Neden çünkü para var. Reçete başı para ödeniyor. Refah nerede? İstedikleri prim kadar sağlık hizmeti vermiyorlar ki. Geliri olmadan bankalara borçlanan kişilerin sayısını biliyor musun? İnsanların geliri olmadığı için bankalardan para alıyor sonra da borcunu ödeyemiyorlar. Refah içinde olsak insanlar bankalardan para dilenir mi? Bende kredi çekmek istedim. Gittim bankaya kefil istediler, 5 emekli kişi götürdüm beşinin de borcu var” dedi.

PATRONLAR BİRLİK  

15 yıldır ayakkabı işinde çalışan Ali Uçar ise sürekli iş olmadığını üç ay çalışıp 3 ay ücretsiz izine gönderildiklerini söylüyor. İşçilerin sigortalarının yapılmadığını, devletin de bunu denetlemediğini dile getiren Uçar, ayakkabı sektöründeki bütün patronların birlikte hareket ettiklerini, fiyatlarını bile birlikte belirlediklerini söyledi. Uçar, buna karşı işçilerin birlikte hareket edemediğini belirterek, “İşçiler bir araya geldiği zaman her şeyi başarır. Kim eylem yapsa ya terörist oluyor ya da mahkeme salonunda bitiyor. İşçiler eyleme çıkmadan acaba işimden olur muyum diye düşünmek zorunda bırakılıyor” dedi.

37 yıldır saya işçisi olan Hasan Yalvaç, değerli olmasına rağmen mesleklerinin hak ettiği değeri görmemesinden şikayet ediyor.

Kaç saat çalıştıklarının belli olmadığını dile getiren Yalvaç, fiyatlarında sürekli indirildiğini söyledi. Yalvaç, “Sigortam yok. Benim sigortasız çalıştığımı devlet biliyor, görüyorlar ama bir şey yapmıyor. İşçiler sigortasının yapılması için yarısını ben ödeyeyim yarısını sen öde diyorlar patronlara onu bile kabul etmiyorlar. Hastaneye kendi paramla gidiyorum. Yeşil kartım vardı o da iptal ediliyor. Birlik olmadan hiçbir şey olmaz” diye konuştu.  

Azerbaycan’dan çalışmak için Merter’e gelen Turam isimli işçi ise şöyle konuştu; “Üç yıldır oturma izni ile buradayım. Biz daha zorlanıyoruz. Bekarız. Kira veriyoruz, işsiz kaldığımız zaman çok zorlanıyoruz. Sağlık konusunda Azerbaycan’da güvencemiz var ama burada çok işe yaramıyor. Hastanede para istedikleri zaman veriyoruz.

Kaynak: Evrensel