Sendikal Güç Birliğinin kadın sendikacıları, sadece bir salon etkinliği düzenlemediler. Kadın işçilerin birleşik mücadelesinde önemli adımlardır bu etkinlikler.
Büyük de olsa, bir düğün salonunu doldurmak, her hangi bir sebeple bile, bir sendika için hiç de zor olmuyor. En azından benim bugüne kadar ki izlenimlerim böyle. Hele güç birliği yapmış sendikalar için birlikte bir etkinlik planlamak, şenlik düzenlemek, herkese kolay gelebilir. Ancak etkinliğin kadınlar tarafından planlanıp, katılımcılarının da kadın işçiler olduğu düşünülürse; hayat etkinliği düzenleyenlerin önüne bin bir engel çıkarıyor. Çarkların çıkardığı uğultular, havalimanındaki gürültüler, tezgâh başlarının içlerini ezen gıcırtıları kulaklarında, günün yorgunluğu omuzlarında kalmış kadın işçileri bir salonda toplamak, bir de akşam saatinde yapılacak bir etkinliğin katılımcısı kılmak; Sendikal Güç Birliğinin kadın sendikacıları ve işçileri, zoru başardılar.
Salonun süslenmesinden, ikramlıklara, 8 Mart tarihinin anlatıldığı sinevizyon gösteriminden, sahne organizasyonlarına her bir parçası ince düşünülmüştü. Örneğin kuruyemişler her birimize özel, küçük kumaş keseler içinde ikram edildi ki, fikre bayıldık.
Kara kışa, soğuk havaya aldırmadan, polisinden kocaya, gördükleri her türlü baskıya bana mısın demeden yollarına devam eden direnişçi kadın işçiler, etkinliğin en dinamik görüntüsünü verdiler. Yaptıkları konuşmalarla direniş ruhunu salona taşımakla kalmayıp, atılan her sloganda nasırlı ellerini yumruk yaparak havaya kaldırdılar. Ama salondaki genel durgunluğu, ne direnişçi işçiler, ne de görevli kadın sendikacılar alt edebildi.
Peki, iktidara yürümek zorunda olan bir sınıfın, en ezilmişleri olan kadın katılımcılarının 8 Mart etkinliğindeki durgunlukları yalnız yüklerinin ağırlığıyla açıklanabilir mi?
Elbette bu kolaycılık olur. Sokaklarda, yürüyüşlerde, fabrika önlerinde direnirken, “Birleşe birleşe kazanacağız “ diye bağırabiliyoruz.
Ancak kadınlar hala, diğer iş kollarındaki kadınlarla birlikteliği yaşamaktan çok uzak. Tüm dertler kendi iş kolundaymış gibi görebiliyor. Böylesi bir kısıtlanmışlığın sorumlusu, işin öznesi olması gereken kadın işçiler olamaz.
Bu güne kadar sendikacılarımız işçilerin birleşik mücadelesinin önünü açmada çok da heveskâr olmadılar.
İşte o nedenledir ki, Sendikal Güç Birliğinin oluşmasını bile birleşik mücadelede büyük bir adım olarak algılıyoruz.
Kendi iş kolundan arkadaşlarıyla aynı masada otururken, fabrikaları birbirinden çok uzak ama sorunları kendi sorunlarıyla aynı olan sınıf kardeşlerinin yan masada olmasının, birlikte slogan atmalarının, birlikte alkış tutmalarının bugün önemi yokmuş gibi görünmesin. Güç Birliğinin kadın sendikacıları, sadece bir salon etkinliği düzenlemediler.
Kadın işçilerin birleşik mücadelesinde önemli adımlardır bu etkinlikler. Biliyoruz zor ama bu mücadelenin iktidara talip olmaya varacağı günlerin özlemiyle, bu etkinliği düzenleyenleri kutluyoruz.