• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Dr. Zeki Gül/Evrensel Gazetesi

Hastane mi otel mi?

04.04.2012

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yeni projeleri açıklamış: “Hastaneye gittiniz, bir vale aracınızı alacak. Hastanede sizi birisi karşılayacak, muayenenizi olacaksınız”. Bakan şiir gibi konuşuyor değil mi? Ahvalimize dönüp baktığımızda çok yıldızlı oteller dışında bakanın tanımı ile ‘vale hizmetine’ tanıklığımız yoktur. Bir de onun özel otopark hali “Anahtar üzerinde kalsın abi” hallerimiz var. Örnek bu olunca sağlıktaki özelleştirmelerin gidebileceği yeri sanırım anladınız. Bakan devam ediyor: “Yapacağımız şehir hastaneleri çevresinden bahçesine, otoparkından hastanın muayene edildiği, yattığı odalara varıncaya kadar mükemmel standartlara ulaşacak.” Sanırım anladınız; bakan birden beşe yıldızlanmış hastane kurgusunda beş yıldızlı olanlardan bahsediyor. Beş yıldızlı otel kıvamında beş yıldızlı hastane; ama kimler için? Bırakın güvencesizleri bizzat sağlık çalışanları dahi bu anılan yeni hastanelerden fahiş ek ücret ödemeden yararlanamayacaklar. Bu vesile ile sizlere Genel Sağlık Sigortası’nda (GSS) otelcilik hizmetleri için ek ücret alınabileceği maddesini hatırlatmak isterim.

GSS-MATİK: AROMALI OKSİJEN

Sağlık Bakanı hastanelerde şoförlü otopark (vale) hizmeti müjdesi verince aklıma ocak 2007’de bu köşede yazdığım “Oksijen Kafeler ve GSS” başlıklı yazım geldi; sizlerle yeniden paylaşmak istedim: “Düşünün en yakınınız, belki de henüz on yaşındaki çocuğunuz, uzun zamandır yattığı hastaneden taburcu olamamış, boş odalardan birinde oksijen maskesinin müdavimi olarak yatağa bağımlı. Zaman zaman sıkılarak fırlattığı maskeyi kısa süre sonra yalvararak takmanızı istiyor! Hele vakit geçmek bilmeyen geceyse; günlerdir refakatçi olarak üzerinde sabahladığınız sandalyede kim bilir hastanıza dair rahatlatıcı ne icatlar aklınıza gelmiştir? Yıllar önceydi; benzer bir nöbette oksijen tüpüne bağlı KOAH’lı bir hastam muzipçe gülümsemişti: ‘‘Bunca yıl içtiğim sigara ve nargilenin ceremesini çekiyorum ama hiç olmazsa onların bir tadı vardı. Hele nargile ne kadar da şu oksijen tüpüne benziyor! İkisi de fokurduyor ama nargilede hoş koku var, şu oksijen ise tatsız tuzsuz. İçimden oksijeni nargileden geçiresim geliyor. Oksijen SSK’dan aroması cepten.’’ Aradan yıllar geçti. Önceleri yurt dışı mahreçli yazılan bir haber yerli bir habere dönüştü. Muhtemeldir ki oksijen tüpüne bağımlı hasta ya da yakınları, aynı haberi okudular ve belki de derin bir iç geçirdiler. Her şeyin alınıp satılabileceğine inananlar için bile şaşırtıcı olabilecek uygulama, ülkemizde de üstelik kafelerde başlamıştı. Toprağın, suyun, cinselliğin, insanın, hatta organlarımızın irademiz dışında alınıp satıldığına alışmıştık ama sıra havaya gelmişti. Habere göre sayısı şimdilik üç olan oksijen kafede, solunmaya hazır aromalı oksijen satışları başlamış bile. “Hava kirliliği artınca bir ay önce faaliyete geçen Oksijen Market’in işleri açıldı. Dileyen sağlıklı müşteriler, bir taraftan çayını kahvesini içerken 10 dakikası 5 YTL’den limon, vanilya, yasemin, okaliptus, portakal, gül, bergamot aroması katılan oksijen soluyabiliyor’’ diyordu haber. O an okuyana, öncesinde gözüne ilişen GSS ve Sosyal Güvenlik Yasası’nın bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesince iptaline dair iç sıkıntılı haberden sonra ne hoş gelmiştir kim bilir? Hal böyle olunca beni aldı bir telaş. Ya özel sağlık kuruluşları ve onlardan pek de geri kalmaya niyeti olmayan kamu sağlık kuruluşları uyanırsa! Acaba bu yazıdan vaz mı geçsem! Oksijenini nargilesinden geçirmeyi düşünen KOAH’lı hastamın yıllar önce söylediği ‘‘Oksijen SSK’dan aroması cepten’’ cümlesi ya dikkatlerini çekerse! Özü cepten ödemeleri artırmak olarak kurgulanan GSS, ödemesinde kısıntı yapılamayan oksijen gibi tedavi kalemlerinde şifa yurdu olmaktan çıkarılıp hızla tüketim alanlarına çevrilen hastanelerin kâr hırslarının imdadına sosyal güvenlik kurumlarının karşılamayacağı farklı tatlarda, hoş kokulu oksijenler yetişeceğe benziyor. ‘‘Oksijen SSK’den, aromalı oksijenin tamamı cepten’’. Bunun için GSS Yasası’nda otelcilik hizmetleri için ek ücret alınabileceği maddesinin yeterli olduğunu hatırlatmak isterim.”

BİR SEÇMEN PROFİLİ: KOAH VE  PİYASALAŞMA

“Oksijen Kafeler ve GSS” başlıklı yazı beş yıl önce yazıldı. Sağlık Bakanlığının “vale hizmeti” danışmanlarına duyurulur. Malum artık kronik hastalıklar da piyasanın hizmetine sunuluyor. Sözgelimi oksijen tedavisi gerektiren en yaygın hastalık KOAH’tır. Öyle ki bir grup KOAH hastası evinde dahi oksijen tüpü bulundurmak zorunda kalıyor. Toraks Derneğine göre “Türkiye’de 40 yaş üstü bireylerde, KOAH sıklığı yüzde 20 dolayındadır. Gelişmiş ülkelerde de tanı almış KOAH’lı hasta oranı yüzde 25-40 arasındadır. KOAH, en önemli ölüm nedenleri arasında, dünyada 4. bizim coğrafyamızda 3. sırada.” Diyeceğim o ki; 40 yaş üstü her beş seçmenden birisi KOAH hastası. Ancak her on KOAH tanılı seçmenden sadece bir tanesi hastalığını biliyor. Bu durumda, ülkemizde bulunan 3-5 milyona yakın KOAH’lı seçmenin sadece 300-500 bini kendisinde hastalık olduğunu bilmektedir. Şimdi Ak Partili danışmanları duyar gibi oluyorum: ‘Tanısından bihaber 3-4 milyonluk KOAH’lı seçmenin tanı almasını sağlayacak bir organizasyona girdiğimizde; hem sağlıktaki vatandaş memnuniyeti katsayılarını artıracağız; hem en sık görülen ama bir o kadar da ‘merdiven altı’ kalmış bir kronik hastalığı beş yıldızlı hastaneler döneminde piyasanın hizmetine sunmuş olacağız. Peşinden gelsin Ak Partili sağlık reklamları, gelsin oylar!..’ Bir de oksijeni hastanelerde aromalandıran ilk ülke olmayı başarırlarsa “ustalık dönemleri” taçlanmış olacak; ne dersiniz?