Avustralya Ulusal Tekstil,Giyim ve Ayakkabı Sendikası, ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı sektörlerde örgütlü olan bir sendika. Ev eksenli kadınların örgütlenmesin de de hatırı sayılır başarılar elde etmişler. Farklı örgütlenme yöntemleri bu kazanımların elde edilmesinde önemli rol oynamış. Dünya örgütümüz ICEM'in İngilizce yayımlanan 4 Nisan tarihli (ICEM InBrief) isimli bülteninde Sendika Genel Sekreteri Michele O Neil ile bir söyleşi vardı. İlginizi çekeceğini umuyoruz.
Avustralya’da güvencesiz çalışma ne durumda?
Yıllardır Avustralya'da giyim işçilerine karakterize eden şeylerden biri şirketlerin çok uzun, karmaşık ve geniş tedarik zincirleri aracılığıyla mal üretiyor olmasıdır. Tedarik zincirleri çoğu zaman birden çok katmana sahiptir ve genellikle tedarik zincirinin sonunda evde çalışan birini bulursunuz. Avustralya’da zincirin son halkasında bu insanlar kadınlardır; özellikle göçmen kadınlardır. Ana dilleri İngilizce olmayan bu kadınlar, izole edilmiş koşullar altında haftanın 7 günü ve siparişlerin yetiştirileceği zamanlarda ise gece gündüz çalışıyorlar. Bu çalışma yaygın olarak ailenin diğer üyelerini ve çocuklarını da içeriyor. İşin karekteristik özelliği ise çalışanlara kendilerinin işçi olmadığının söylenmesidir. Onlara iş verenler işin verebilmesi için bir çeşit firma adı ya da kurumsal yapı olmasını isterler. Bu düzmece bir sözleşmedir. Çünkü onlar gerçek taşeron olmadıkları gibi bağımsız da değillerdir. Böylelikle şirketler ve markalar kendilerini istihdamın getirdiği sorumluluklardan uzaklaştırırlar.
Avustralya Tekstil, Giyim ve Ayakkabı Sendikası'nın eylemlilikleri nelerdir?
20 yıldan fazla bir süre önce bir dizi yasal kazanım elde etmeyi başardık. Düzenlemelere göre, tekstil ve ayakkabı sektöründe bir fabrikada ya da evde işçi olarak çalışıyorsanız aynı şartlar altında çalışmaya ve ücret almaya hakkınız var. Ancak problem işçiliğin kabul edilmesi ile çözümlenmiyor. Şu anda Avustralyadaki farklı eylaletlerin yasal kazanımları devlet düzenlemesi olarak kabul etmeye başlamaları için uğraşıyoruz; bunu belli ölçülerde başardık.
Sendikamız bu konu üzerine yıllardır kampanyalar düzenliyor. Ama bunları tek başımıza yapmıyoruz. Biz “Adil Giyim” kampanyası diye adlandırılan, 15 yılı aşkın bir süredir tedarik zinciri içinde işçilerin sorumluluklarını almayan firmalar üzerine odaklanan, tüm tedarik zincirinin seffaf ve güvenilir hale gelmesi için baskı yapan sivil toplum kuruluşları, öğrenci grupları ve kilise gruplarının oluşturduğu geniş bir kampanyanın parçasıyız.“Sosyal Uygunluk” kriterlerinin temeli Avustralya’nın temel yasal standartlarının yerine getirilmesidir. Kampanya süresince evden çalışan işçilerin maruz kaldıkları çeşitli sömürü biçimleri ortaya çıkarıldı. Geldiğimiz noktada Fedaral hükümet, bugüne dek eyalet düzeyinde kazandığımız hakları ulusal düzeyde geçerli ve tutarlı hale getirecek bir yasal düzenleme yapmaya karar verdi. Şimdi yasa Avustralya Parlementosuna gitti ve önümüzdeki iki hafta içinde oylanacak.
Önerilen yasada dört ana madde var. Birinci madde;“ Fabrika dışında iş gören çalışanlar”(outworkers) işçi olarak kabul edilir. ( Avustralya’da bizim terminolojimiz evde çalışan işçileri “dışarıda çalışanlar” “outworkers” olarak tanımlar). Çalışansanız yasa işyeri adı ya da firma yapısına sahip olup olmadığınıza aldırmaksızın sizin işçi olduğunuzu söylüyor. İkinci madde, işçilerin kendilerine iş veren kişi, ortadan kaybolduğunda ödenmeyen ücretlerini almak için tedarik zincirinde bir yukarıdaki firmaya gidebilmelerine ve bu firmadan ödenmemiş alacaklarını tahsil etmelerine olanak tanıyor. Madde ”görünürdeki işveren” kavramını içeriyor ve size yalnız fiili işverenenizden değil aynı zamanda görünür olan işvereninizden de ödenmemiş ücretinizi tahsil etme olanağı sağlıyor. Üçüncüsü, yasa daha önce de ifade ettiğim gibi hükümete gönüllü kuralları tamamlayıcı zorunluluk içeren yasal düzenlemelerin yapılması için olanak tanıyor. Bu yasal düzenlemeler sadece üreticiler için değil nihai satıcı olan markalar için de bağlayıcı olacak. Böylelikle markalar da yasal olarak tedarik zincirlerini şeffaflaştırmak durumunda olacaklar. Dördüncüsü, bu düzenlemeler sendikaya daha büyük bir giriş hakkı tanıyor. Zaten şu anda sadece evlere girme hakkı değil aynı zamanda buralarda ev eksenli çalışanlarla ilgili tutulan kayıtlara da erişim hakkımız mevcut. Talebimiz şüphesiz birinin evine izinsiz girmek değil. Ancak bu yeni düzenlemenin öncekilerden bir farkı var. Bu düzenleme bize diğer Avustralya sendikalarının 24 saat önceden haber vererek giriş yapma ve kendi üyelerinin kayıtlarına bakmalarına izin veren yasal düzenlemeden daha geniş bir hak tanıyor. Merdivenaltı olarak tanımladığımız atölyelere habersiz girmemize ve tüm çalışanların kayıtlarını kontrol etmemize olanak yaratıyor.
Sendikanız ev işçilerini nasıl örgütlüyor?
Bu konuda farklı yöntemler denedik ve hala yeni şeyleri deniyoruz çünkü ev işçileri bizce örgütlenmesi en zor işçi grubu. Üzerinde çok farklı düzeylerde baskı var; sendika ile bağlantılı ve ilişkili görünmekten korkuyorlar. Çünkü bu durumda işlerini kaybedebilirler. İşçileri örgütlemede başarılı olduğumuz yöntemlerden biri; ücretsiz İngilizce kursları oldu. Yaşadıkları varoşlarda ve toplumsal gruplar içerisinde ücretsiz İngilizce kursları düzenleyerek onlara ulaşmayı denedik. Bu sınıflarda dil sorunu ve okuryazarlık problemi karşısında verilen mücadelenin yanında haklar ve sendikanın rolü anlatıldı. İşçileri ziyaret ediyor ve sosyal faaliyetleri bir fırsat olarak değerlendirerek bu işçiler arasında iletişimi ve bağlantıyı sağlayan bir ağı kurmaya çalışıyoruz. Çalışma şeklinin temel özelliklerinden biri de oldukça yalıtılmış bir çalışma olması. Bu yüzden işçileri bir araya getirmek için fırsatlar yaratmaya çalışıyoruz. Onların ve çocuklarının katılabileceği gezintiler ve çeşitli aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Fabrika dışında ve ev eksenli çalışma deneyimine sahip işçilerin anadilini bilen örgütçüler istihdam ediyoruz. Şu an bu işçilerin büyük çoğunluğu Vietnamlı ve bu sebeple şu an Vietnamlı örgütçüleri sendika içinde istihdam eden bir stratejimiz var. Böylece doğrudan bu işçilerin sorunları ile onların kendi dilinde mücadele veriyoruz.
Not : Görüşmenin gerçekleştiği zamandan bugüne kanun taslağı Senato’dan geçti ve şimdi temsilciler meclisinde tartışılacak