İşçi sınıfının iktidarı için Ankara yürüyüşünü başlattıklarını’ söyleyen Sendikal Güçbirliği, ‘emperyalizmin özel görevli iktidarı tarafından özel görevli gibi kullanılan Türk-İş’i, yeniden işçi sendikası yapmanın ilk hedefleri olduğunu’ ilan etti.
Ortaya çıkarken ilan ettikleri bildirgelerinde, ‘Hükümetin eteğinde sendikacılık, hakkına sahip çıkamayan, sürekli kayıplar yaşatan sendikacılık yerine, kendine, sınıfına sahip çıkan ve işçinin kararlarda etkili olabildiği bir sendikacılık amaçlıyorlardı.
Bir süredir çalışmalarını izliyorum. Sendikal Güçbirliği, işçinin makus talihini yenmek için fırsattır. Ancak, amaç edindikleri ‘AKP’ye karşı mücadelenin merkezi ve Türk-İş Kongresinde başarılı olabilmek’ için, kanımca yapılanlar yeterli değil.
Emperyalizme karşı mücadele
1-Bazı Genel Başkanların ifadelerine ve bildirgedeki kimi değinmelere rağmen, işçi sınıfının ve ülkenin başındaki belaların esas sorumlusunun ABD ve AB emperyalizminin olduğu, yeterince vurgulanmıyor.
Bunun sadece vurgu eksikliği değil, kavrama noksanlığı olduğunu iki sebeple düşünüyorum.
Birincisi, bütün emekçi düşmanı tasarrufların, emperyalist örgütlerin belgelerinden çıktığı, hükümetlerin planlarına oradan girdiği unutulmaktadır.
İkincisi de, emperyalist planların büyük kısmına karşı tavırsız olmalarındandır.
Bu tavırsızlıklar,
- BOP adlı Türkiye’nin de parçalama planında,
- ABD ile yaptıkları gizli anlaşmalarda,
- Türkiye’yi komşularıyla savaşa sokacak olan füze kalkanında,
- Özelleştirmelerin emperyalizmin ulus devletleri çökertme planı olduğunda
-Ergenekon adlı tertibin, emperyalizme direnme merkezlerini kırma saldırısına karşı tavırda ortaya çıkmaktadır.
Oysa, emperyalist tahakküm altında işçi sınıfı örgütü olunamayacağını, Yugoslavya ve Irak örnekleri yeterince gösteriyordu.
AKP Anayasası’na öneride bulunmak
2- Sendikal Güç Birliği Platformu, AKP’nin anayasasına emekçilerin taleplerinin de girmesi için teklifte bulunacakmış. Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve diğer AKP yöneticilerinin söyledikleri, esas maksatlarının ‘özerklik ve dini özgürlük olduğu’ ifadesinin de önemi yok mu? Ülkenin parçalanması ve tarikat diktatörlüğü Anayasası, buna rağmen anlaşılamamış.
Öneride bulunmak yerine, gerçek amacın işçiye anlatılması gerekmez mi? Kaldı ki, AKP’nin 9 yıllık iktidarında emekçi haklarına yönelik programlı saldırıya rağmen, kandan çiçek çıkabilirmiş şeklindeki bir umut meğer hala olabiliyormuş.
İşçi, etnik ve dini farkları aşarak sınıf oldu
3- İşçilerin, etnik, dini ve bölgesel farklılıklarla mücadele ederek ve aşarak sınıf olduğu hatırlanmalıdır. Bugün ise emperyalizm, ortaçağın etnik ve dini farklılıklarını, işçi sınıfını ve ülkeleri parçalayarak ele geçirmeye ve sömürge yapmaya çalışmaktadır. Emperyalizmin etnik çabaları, silah, para ve strateji ile beslediğini görmemek mümkün mü?
Kaldı ki etnik milliyetçilik, sadece milleti parçalayarak emperyalizme teslim etmeye çalışmıyor, bizzat işçi sınıfını da etnik temelde parçalamaya, ‘Demokratik Emek Konfederasyonu’ adıyla etnik örgütlenmeleri gerçekleştirmeye çabalıyor.
İşçi önderlerinin, işçi sınıfının kimliğine göre ayrıştırılması çabasına açıkça tavır almaları, sınıfın ve milletin emperyalizme karşı birliğini savunmaları gerekiyor. Sonraki yazıda örgütsel eksikleri ele alacağım.
Sendikal Güç Birliği nasıl başarılı olabilir? (2)
Çalışmalarını izlediğim Sendikal Güçbirliği, ‘işçi sınıfının iktidarı için Ankara yürüyüşünü başlattıklarını’ ve ‘emperyalizmin özel görevli iktidarı tarafından özel görevli gibi kullanılan Türk-İş’i, yeniden işçi sendikası yapmanın ilk hedefleri olduğunu’ ilan etmişlerdi.
‘Hükümetin eteğinde sendikacılık, hakkına sahip çıkamayan, sürekli kayıplar yaşatan sendikacılık yerine, kendine, sınıfına sahip çıkan ve işçinin kararlarda etkili olabildiği bir sendikacılık amaçlıyorlardı.
Yerinde bir hedef... Ancak, çalışmada eksikler olduğunu düşünüyorum.
Bu iddia, büyük bir rüzgar yaratmayı, sadece on sendikanın tabanında değil, bütün işçi sınıfının yüreğinde titreşim yaratmayı sağlayabilir. İşçinin özlemidir.
Oysa, altı bölge toplantısı yapıldı. Bunların dördü, sadece o ildeki, Sendikal Güçbirliği’nin yönetici ve üyelerinin katılımıyla oldu. Dolayısıyla işçiyle yüzyüze gelme, henüz dokuz on il ile sınırlıdır. Sendikal Güçbirliği mensubu sendika üyelerinin tamamının dahi, çalışmadan haberleri olmamıştır.
İşçi sınıfının iktidarı için ilk adım olarak hedefledikleri Türk-İş Genel Kuruluna 1 ay kaldı. Kalan Ordu, Ankara ve İstanbul toplantıları ile eksikleri kapatılabilir mi, şüpheliyim.
Sanırım bu toplantılara ek olarak, şu tedbirlerin acilen alınması gerek.
1-Henüz amaçlarının ne olduğu doküman haline gelmiş değil.
Ne istiyorlar, hangi sebeple yola çıkmışlar, sade ve etkili bir broşürü acilen hazırlamak ve üyelerin tamamına ulaştırmak gerekiyor.
2-Henüz Sendikal Güçbirliğine katılmamış sendikaların merkez ve şube yöneticilerine ve işçilerine, bu broşürler hızla ve etkili şekilde ulaştırılmalı, amacın tartışılması sağlanmalıdır.
Güçbirliği mensubu Şube Yöneticileri, Güçbirliği dışındaki yöneticilerle bizzat görüşmeler yapmalıdır.
3-Türk-İş Kongre delegeleri ile irtibat kurularak amacın yeterince anlatılması ve ikna edilmeleri gerekiyor.
4- On Sendika ile yola çıkan Güçbirliği, yeni sendikaların desteğini almış olmasına rağmen, hala 10 sendika olarak biliniyorlar. Katılan yeni sendikaların yöneticilerinin açıklama yapması, bölge toplantılarına katılması, artan sayının güncellenerek açıklanması önemlidir.
Katıldığını açıklamayan sendikanın Güçbirliğindeki devamlılığı garanti değildir. Katıldıklarını, izahı mümkün özel sorunlar nedeniyle şimdilik açıklamada tereddüt geçirenlerin üyeleri, çalışmalara dahil edilmeli, bölge toplantılarına katılmaları sağlanmalıdır.
5-Çalışma, On sendikanın Genel Başkanlarının gayretleriyle sınırlıdır. Şube yöneticileri, sadece sırası gelen toplantının hazırlığından ibaret görmekteler görevlerini. Oysa bütün sendikalar, bütün organlarıyla seferber edilmeli, herkes kendi etki alanına yoğunlaşmalıdır.
6-Televizyon ve gazeteler daha etkili olarak değerlendirilebilir. Çalışmalarını Ulusal Kanal, Aydınlık gazetesi ve birkaç gazete daha yazdı. Kaldı ki, Ulusal Kanal, Aydınlık, Cumhuriyet, Yeniçağ, Evrensel ve Birgün gibi gazete ve televizyonların değerlendirilmesinde daha atak ve etkili olmak gerekiyor. Kalan zamanın daha etkili ve verimli kullanılması mümkün olabilir.
7-Yerel basın etkili şekilde kullanılamıyor. Yerel televizyon ve gazetelerin birkaç günde bir Sendikal Güçbirliği’nin çalışmalarını haberleştirmelerini sağlamak mümkündür. Şube Başkanlarının yerel televizyonlarda konuk olmaları ve işçinin ekranlardan sınıfa seslenmesi sağlanabilir.
8-Toplantılarda ilan edilen, ‘sadece delegelerle değil, İşçilerle Türk-İş Genel Kurulu’ sağlanmalıdır.
Nacizane gördüğüm eksikler bunlardır. Başarılar...