İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Sağlıklı ve Güvenli Çalışmak İstiyoruz başlıklı bir panel düzenledi. Panelde iki temel husus ortaya çıktı: ‘İnsan hayatı maliyet unsuru olamaz ve karlılık varsa fiziksel iyilik olmaz’
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, (İSİG) bugün (9 Aralık) “Sağlıklı ve Güvenli Çalışmak İstiyoruz” başlıklı bir panel gerçekleştirdi.
İstanbul’daki Petrol-İş Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen panele birçok sendikanın üye ve yöneticileri, iş müfettişleri ve işçiler katıldı.
İş kazalarında hayatını kaybedenler anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan etkinliğin açılış konuşmasını Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın yaptı. Öztaşkın, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının önemine değinirken sendikalarda bu alana yeterince önem verilmediğinin de altını çizdi.
‘Kâr varsa fiziksel iyilik hali bile olmaz’
İş Müfettişi Şeref Özcan’ın “Sendikalar ve İş Sağlığı Güvenliği Yasası” sunumuyla başlayan panelde Özcan, yeni yasayla iş kazası tanımının daraltıldığını söyledi. İşyeri dışında meydana gelen kazaların yeni yasaya göre iş kazası sayılmadığını belirten Özcan, ev işçilerinin maruz kaldığı ve işçilerin servislerde geçirdiği kazaların bu kapsamda olduğunu söyledi. Yeni yasada iş güvenliği ile ilgili yer alan “uygun koşullar sağlanır” ifadesinin tanımsız ve belirsiz olduğunu belirten Özcan bu belirsizlikten özel şirketlerin faydalanacağını söyleyerek işçi sağlığı alanında yaşanacak piyasalaştırmaya da değindi. Özcan ayrıca üretimin sürdürülmesi gibi konuların aslında kârlılığın sürdürülmesi olduğunu ifade ederek kârlılık varsa işçinin fiziksel sağlık halinin dahi olmasının mümkün olmadığını söyledi.
‘Her işçi vasfı kadar dikkatli olabilir’
İş kazalarında tanıkların “işyerinde bu konuda çok iyi eğitim verildi” şeklindeki ifadelerinin hiçbir anlam ifade etmediğini söyleyen Özcan, eğitimin başarısının işçinin aldığı bilgileri uygulamasında ve iş güvenliğine uygun davranış geliştirebilmesinde olduğunu hatırlattı. İş kazası sonrasında genelde iş kazası bildirim fişlerinin işveren tarafından doldurulduğunu söyleyen Özcan, işveren dışında bu olayın rapor edilmesinin hayati bir önemi olduğunu belirtti. İşverenin doldurduğu fişlerde sık sık “işçinin dikkatsizliği” şeklinde ifadelere rastladıklarını belirten Özcan, dikkatin somut bir ölçü olmadığını ifade ederek “Herkes vasfı kadar dikkatli olabilir” dedi.
İşçi ölümü, risk değerlendirmesinde gider kalemi
Tehlikeli işkolları yönetmeliğine de değinen Özcan, bir işkolunun az tehlikeli sınıfa girmesine rağmen işin bir bölümünün çok tehlikeli sınıfa girebileceğini söyledi. Bu durumda işyeri esasına göre düzenlemelerin olması gerektiğini belirten Özcan “Risk değerlendirmesi” hususuna da açıklık getirdi. İnşaat gibi işkollarında ihaleler yapılırken beton, demir gibi maliyetlerin yanı sıra “tahmini işçi ölümü ve işçilere ödenecek tazminatların” da dikkate alındığını ifade eden Özcan bu durumu insan hayatının maliyet unsuru olarak hesaplanması diye değerlendirdi.
İnsan hayatı maliyet unsuru olamaz!
Özcan’dan sonra söz alan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu da söze Özcan’ın değindiği maliyet unsuru konusundan bir örnek vererek devam etti. Yasak olmasına rağmen ilaç reklamı yapan bir firmadan bahseden Çerkezoğlu, firmanın gider bölümünde reklamdan dolayı alacağı cezaların ödenmesine dair kalem bulunduğunu söyledi. Çerkezoğlu, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin en temel ilkesi olarak “insan hayatı maliyet unsuru olarak görülemez” ilkesinin benimsenmesi gerektiğini söyledi. Çerkezoğlu ayrıca İSİG’in oluşum süreci ve çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Çerkezoğlu’nun sunumunun ardından soru cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde yapılan tartışmalarda işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının sınıf hareketi açısından en önemli alanlardan biri olduğu ifade edildi.
Soru cevap bölümünün ardından etkinlik sona erdi.