• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Necla Akgökçe/Petrol-İş Kadın Dergisi

SÜTAŞ işçisi Mehtap Hız: Çocuk da bizimle birlikte boykot ediyor

10.11.2014

Tekgıda-İş Sendikası'na üye oldukları için SÜTAŞ Karacabey ve Konya Aksaray'da 13 Nisan'dan bu yana işten çıkarılan işçilerin sayısı 57'e ulaşırken, direniş sürdürülüyor. Petrol-İş Kadın Dergisi direnişçi işçilerden Mehtap Hız ile konuştu.

Sizi biraz tanıyalım nerelisiniz, evli misiniz bekâr mısınız?

Adım Mehtap Hız. Ben Karacabeyliyim, evliyim, eşimle birlikte aynı gün çıkarıldık işten. Dokuz yıldan beri Sütaş'da çalışıyordum. Karacabey fabrikasında benimle birlikte 14 kişi daha çıkarıldı. İkisi kadındı, biri benim. Bir çocuğum var. Borçlarım da var. Sendika yardım ediyor, ya sendika olmasaydı? Bizi resmen karı-koca açlığa terk ediyor.

İkiniz de direniştesiniz, zor olmuyor mu?

Sütaş'ta çalışıyorsanız zaten kıt kanaat geçinmeye çalışıyorsunuz. Ben 9 yıldır çalışan bir elemanım, asgari ücret alıyordum. Bana 9 yıldır iki lira zam vermiş bu fabrika. 2012'de sendikalaşmaya başladıktan sonra geçen yıl ikramiye çıkarttılar insanlar sendikaya üye olmasın diye. O da 300 TL gibi bir şey, dört ayda bir. Esasında bunu yaparken normal maaşımızdan mesaileri kestiler. İkramiye vardı, ama aslında yoktu.

Hangi gerekçe ile çıkardılar sizi ?

Sendikaya üye olduğumuz için çıkarıldık. “Sendikaya üye olun” dediğimiz için “Arkadaşlarımızı, rahatsız ediyor, onların huzurlarını bozuyormuşuz” bize böyle söylendi.

Aylardır Karacabey'de Bursa-İstanbul Karayolu üzerinde direniyoruz. Direnişimiz çok zorlu geçiyor. İşveren tarafından çok kötü bir biçimde engelleniyoruz. Tırlara bizim pankartlarımızın önünü kessinler diye özel olarak 150 TL yevmiye yazılıyor, insanlar desteklemeye gelmesin diye sosyal medyada ellerinden geleni yapıyorlar.

Arkadaşlarımız sosyal medyada bizi destekledikleri için işten çıkarılıyor. Çıkartılan işçiye Aksaray'da organize sanayi bölgesinde olmasına rağmen servis çıkarmamışlar. İşten atılan arkadaşımız temmuz sıcağında oruçlu oruçlu yürümek zorunda kalmış.

İçerideyken ayrı, dışarıdayken ayrı haksızlıklarla karşılaştık. Herkes kaymakamlıktan valiliğe kadar onlarla birlikte hareket ediyor. Bunlara sesleniyorum, emeğin yanında olsunlar, paranın sermayenin yanında olmasınlar. İşçi her zaman haklı. Jandarma yanımıza geliyor, bizim pankartımızı indiriyor. Oysa o karayolu üzerinde soğancı, camcı, şeftalici bir sürü pankart var. 250 jandarma geliyor, biz 15 kişiyiz, neymiş; pankartımız karayolları kurallarına aykırıymış. Diğerleri uygun mu kurallara?

Bir de dışkı dökme vardı, direniş yerine değil mi?

Evet, Soma'da işçiler olarak 301 şehit verdik bu çok acı bir şeydi. Bu cinayetten bir hafta geçti geçmedi. Önceleri yüksek, havuz gibi bir yerde direniş için toplanıyorduk, oraya biyogaza götürdükleri 15 ton dışkıyı döktüler. Soma'da maden işçilerinin cenazeleri daha yeni yeni kalkıyordu. İşçiye verdikleri değeri böyle gösterdiler. Ne oldu? Orası bir gıda fabrikası, kendi fabrikalarını sinekler bastı. Gıda fabrikası güya, sağlığa uygun ürünler yetiştirmeleri gerekiyor. Sırf orada durmayalım diye yaptılar bu zulmü. Bir de işçiye iftira attılar.

Ne dediler?

“İşçi kendisi yaptı, ayrıca da fıskiyeyi kırdı” dediler. İşçinin bir ücreti vardı onu sen aldın, bizim başka gelirimiz yok. Ayrıca ineğimiz, öküzümüz yok 15 ton dışkıyı nereden bulacağız? Dışkı döken aracın fotoğrafları bile var. Biz aptal değiliz.

Siz ne zamandan beri işçi olarak çalışıyorsunuz, Sütaş ilk işyeriniz mi?

Evet, burası ilk işyerim. Ben şu an üniversite okuyorum. Sütaş'ta çalışanların büyük bir bölümü açık öğretimde okuyor. Eğitim düzeyi yüksek yani. Ben üniversite okuyorum ama benim şefim ilkokul mezunu. Oradaki birinin akrabası öyle girmiş işe. Müdürlere yalakalık yaparsanız geliyorsunuz bir yerlere; sizin okumuş olmanız ya da olmamanız bir şeyi değiştirmiyor. İyi çalışmanıza da bakmıyorlar. Çok fazla torpil dönüyor burada.

Niçin sendikaya üye oldunuz?

Tam da bu nedenlerle sendikaya üye oldum, hakkımın yendiğini, kayırmacılık yapıldığını düşünüyordum. İşi yapan bizdik, bizim iş öğrettiklerimiz başımıza geliyor ve bizleri eziyor, hem oturarak çalışıyor hem de eğitim durumu daha düşük olmasına rağmen benden daha fazla maaş alıyor. Kayırmacılık çok kötü bir şey, emeğinizin karşılığını para olarak almadığınız gibi saygınlık olarak da almıyorsunuz, kimse size değer vermiyor. İnsanın haysiyetine dokunuyor. Senin hakkın olan bir pozisyona, işi hiç bilmeyen, eğitimi olmayan biri sırf birinin akrabası diye getirildiğinde, sarsılıyorsunuz, ağrınıza gidiyor.

Sütaş'ta siz nerede çalışıyordunuz, kadınlar en çok hangi bölümde yoğunlaşmışlardı?

Kadınlar daha çok paketlemede çalışıyordu. Ama son yıllarda Sütaş erkek işçi bulmakta zorlanıyordu. Kadınlar genellikle “Eşime yardımcı olayım, aile bütçesine katkım olsun” diye çalışıyorlar ya, bundan dolayı az paralara çalışmaya razı oluyorlar. Ama erkekler ücret düşük diye Sütaş'ta çalışmak istemiyor. O nedenle burada erkeğin çalıştığı güç kuvvet gerektiren işlerde de kadınlar çalışmaya başladı.

Ne tür işler mesela?

Transpalet çekiyorlar, ağırlık kaldırıyorlar.

Siz nerede çalışıyordunuz?

Ben iadede çalışıyordum. Geri dönen işlerin sayımını yapıyordum. Bizim işimiz de çok ağırdı, yukarıdan 17 kiloluk paketleri indiriyorduk.

Tuvalete gidiş gelişlerde de sorun varmış galiba?

Hepsi ücretli, tuvalete giderken kart basıyorsunuz, yemeğe giderken kart basıyorsunuz. Biraz fazla kaldın mı ücretten düşüyorlar. Mesela sen gidip ben mesai yaptım ücretim şu kadar daha fazla olmalıydı dediğinizde “Sen tuvalette çok kalmışsın. Ondan kestik” diyebiliyorlar, kalmışsın, kalmamışsın araştıramıyorsun.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınıyor muydu fabrikada?

Bir sene önce iş sağlığı ve güvenliği uzmanı aldılar işe. Yukarıya çıkıp eğitim salonlarında bunun eğitimini alıyorsunuz. Size imza attırılıyor “eğitim aldım” diye. Aşağıya iniyorsunuz diyorlar ki size “iş yetişecek”. “Hani buraya şöyle çıkacaktık, hani koruma takacaktık” diye soruyoruz... "Hee hee ama iş yetişecek zaman mı var" diyorlar. Sonra oraya çıkıyorsun korumasız önlemsiz, diyelim ki düştünüz "Kardeşim sen bu eğitimi almışsın, imzan var senin kabahatin" diyorlar. Her şey göstermelik yani.

Kaç saat çalışıyordunuz?

Sütaş'ta giriş belli, çıkış belli değil. Sabah iki giriş var: Biri 07.30, diğeri 08.30, akşam kaçta çıkacağınız ise belli değil. Bazen, 20.00'da bazen de 22.00'da çıkabilirsiniz. Bundan iki sene önce ben 07.30'da giriyor, akşam 23.00'da çıkıyordum. Pazarları da akşam saat 19.30'da çıkıyordum ve “erken çıktım” diye de seviniyordum. Aldığım para 1150 TL idi. Beş pazar çalıştım. Her gün 23.00'da çıktım. Eve gidiyordum çocuğumun yüzünü bile göremiyordum. Yemek mi pişireceksin, çocuğun üstünü başını mı hazırlayacaksın, çamaşır mı, bulaşık mı yıkayacaksın?

Kadınların sırtında bir de ev işleri var değil mi?

Tabii ki canım. Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz sonuçta. Erkek her işi yapmaz biliyorsunuz. Kadınlar işte çalış, eve gel evde de iki, üç saat daha çalış. Gerçekten de kadınlara büyük haksızlık yapılıyor bu toplumda.

Kadın işçi olmak nasıl bir şey, sizce?

Kadın işçi olmak gerçekten de zor. Her yerde kadın erkek ayrımı var. İşte de var. Sütaş'ta kraldan çok kralcı insanlar var. Operatör, senden 20 TL fazla alıyor, seni kendinden üstün görüyor “senin kafanı kırarım” diyor mesela. Küfür, taciz, aşağılama... Bu niye? Bir kadını sindirmek daha kolay, diye düşünüyorlar.

Çocuk var dediniz, kim bakıyor ona, sizler direnişteyken?

Çocuğum 13 yaşında, şu anda 12 saat duruyoruz burada. Çocuk da ziyan oluyor. Üzücü bir şey. Yeni ev aldık, onun için kredi ödüyoruz, hiçbir şey konusunda çocuğa söz veremiyorum, çünkü yarın ne olacağı belli değil. O da bizimle birlikte boykot yapıyor. Sütaş ürünleri yemiyor, arkadaşlarına yedirmiyor. Çünkü boykotla var olacağız. İşverenimiz çok inatçı. O bizi almamakta direniyor, biz de içeri girmek için direniyoruz.

Boykot nasıl gidiyor?

Boykot iyi gidiyor. İnsanlar çok duyarlı bu konuda. O yoldan 40-50 bin araba geçiyor. Bunlar arasında durup bizden bilgi alanlar oluyor. Sütaş ürünlerini tüketmeyeceklerini söylüyorlar bize, çok seviniyoruz. İçeriden aldığımız duyumlara göre de işler düşmüş. Buradan herkese sesleniyorum, SÜTAŞ ürünü tüketmesinler, çevrelerine de söylesinler.

Direniş nasıl devam eder ve neler öğrendiniz direnişten?

Sütaş işvereni bizi işe alıncaya kadar direneceğiz. Yılmak yok. Direniş alanında jandarma, kolluk kuvveti, kaymakamlar, valilerin işçiden yana olmadıklarını öğrendim. İlk pankartımız kaldırılmadan önce valiler kaymakamlar, girdiler Sütaş'ın içine toplantı yaptılar. “Valinin içeride ne işi var?” diye jandarmaya sorduğumuzda, traktörlere bir şey takılacak denildi. Üç gün sonra gelip pankartlarımızı indirdiler. Sendika başkanımız bütün gün aradı valiyi, toplantıda olduğunu söylediler. Ulaşamadık. Biz ulaşamadık ama patronlar ulaşıyorlar. Bu bizi yıldırmıyor daha çok bileniyoruz. Bireysel olarak da çok geliştim, kendime güven geldi, biz işçiler olarak yapabileceklerimizin farkında değiliz esasında, birlik olursak güçleneceğiz, onu öğrendim. Yalnız olmadığımızı öğrendik. Biz birleşirsek kimleri yıkarız, kimleri yola getiririz bunları öğrendim. ■

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 49, Ekim 2014)