• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın:

Kıdem Tazminatı Hakkı Geriye Götürülemez

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, kıdem tazminatı hakkının tarihsel gelişimi, yapılmak istenen değişiklikler ve bu konuda Petrol-İş Sendikası'nın sahip olduğu bakış açısını, sendika üyeleri ve kamuoyuyla paylaştı.

02.03.2015

Öztaşkın yaptığı açıklamada, çalışanları, kıdem tazminatı ile ilgili yapılmak istenen değişikliklere  “Şu anda çalışmakta olanların kazanılmış haklarına dokunmayacağız, hatta size seçenek sunacağız” diyerek ikna etmeye çalışacaklarını belirtti ve "Bu tuzağa asla düşmeyeceğiz" diye ekledi.

Merkez Yönetim Kurulu adına Mustafa Öztaşkın'ın yapmış olduğu açıklamanın tam metni aşağıdaki gibidir:

28 Ocak 2015 tarihinde Başbakan ve Çalışma Bakanı tarafından kıdem tazminatında yeni düzenlemeler yapılacağı kamuoyuna açıklanmıştır. Bu konu gerek 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı iş kanununun geçici 6. maddesinde, gerekse 10 yılı aşkın süredir hükumet programlarında, strateji belgelerinde, mali programlarda yer almasından dolayı zaman zaman kamuoyunun gündemine getirilmekte, değişikliklerin altyapısı oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Kıdem tazminatının tarihsel gelişimi ile yapılmak istenen değişikliklere sendikamızın bakış açısını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Kıdem tazminatı 1936 yılında çıkan 3008 sayılı ilk İş Kanununda yer almış ve 1937 yılında yürürlüğe girmiştir. 5 yılı doldurmak şartıyla her türlü işten çıkarma ve işten ayrılmada çalışılan her yıl için 15 günlük ücret tutarında kıdem tazminatı ödenmesi bu kanunda yer almıştır.

1950 yılında yapılan değişiklerle 5 yıl şartı, 3 yıla inmiş, askerlik ayrılmalarında da ödeme şartı getirilmiştir.

1952 yılında emeklilik veya toptan ödeme almak şartıyla işten ayrılanlara, 1967 yılında ise işçinin ölümü halinde kanuni mirasçılarına kıdem tazminatı ödeneceği kanunda yer almıştır.

Kıdem tazminatı 1971 yılında yeni çıkarılan 1475 sayılı iş kanununun 14. maddesinde yer almış ve 1975 yılında yapılan değişiklikle 3 yıllık süre 1 yıla inmiş, 15 günlük ücret tutarındaki miktar 30 günlük ücrete çıkmıştır. Daha sonraki değişikliklerle de bu sürenin toplu iş sözleşmeleriyle arttırılabilmesi kanunda yer almıştır.

Yürürlüğe girdiği tarihten sonra 20'ye yakın yapılan değişikliklerle sürekli iyileştirmeler yapılan kıdem tazminatında ilk olumsuz değişiklik, 17.10.1980 gün ve 2320 sayılı yasa ile  kıdem tazminatlarına    getirilen  tavan düzenlemesi  ile   oldu. Bu düzenleme ile kıdem tazminatlarının 30 günlük asgari ücretin 7,5 katını aşamayacağı hükmü getirilmiştir. İkinci olumsuz değişiklikte , yine  kıdem tazminatlarının yıllık miktarının devlet memurları kanununa tabi en yüksek devlet memuruna ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez düzenlemesiyle 1982 yılında yapılmıştır.

Kıdem tazminatının sürekli iyileştirilmesine karşın ilk eleştiriler 1954 yılında toplanan 2. çalışma meclisinde işverenlerce yapılmış ve fon kurulması önerisi getirilmiştir. O tarihten bu yana işverenlerce kıdem tazminatında çalışanların aleyhine yeni düzenlemeler yapılması sürekli olarak gündeme getirilmiştir.

78 yıldır uygulanmakta olan kıdem tazminatının iki  temel işlevi olmuştur. Birinci işlevi, işverenlere özellikle toplu çıkarmalarda ciddi bir maddi külfet getirdiği için bir tür iş güvencesi  sağlaması, ikinci işlevi ise işçinin işten çıkarıldıktan sonra yeni bir işe başlayıncaya kadar yaşamını idame ettirmesini sağlayan  bir tür işsizlik sigortası olmasıdır.

Bu iki işlev de, bugün geçerliliğini korumaktadır. Çünkü şu an uygulanmakta olan iş güvencesi düzenlemeleri  tam korumayı içermemektedir.  İşçinin iş akdinin haksız nedenle feshedildiği mahkemece tespit edildiğinde işçinin kesin olarak işe iadesi kanunda yer almamaktadır. İşsizlik  sigortasından yararlanma süreleri ve miktarı da gerçek bir işsizlik sigortasını içermemektedir.

Nasıl bir değişiklik yapılmak istendiğine gelince;

Kamuoyuna daha önce gelmiş haliyle öncelikle kıdem tazminatı fonu kurulması  öngörülmekte ve kıdem tazminatından yararlanma koşulları, gün sayısı ve ödeme koşulları değiştirilmektedir.

Bu anlamda 4 temel değişiklik düşünülmektedir.

Birinci değişiklik  fon kurulması ve işverenlerin her ay işçinin Sosyal Güvenlik Kanunundaki  prime esas   aylık  brüt kazancının  % 4'ünü bu fona yatırmasıdır.

İkinci değişiklik, aylık %4'lük kesintinin yıllık  karşılığı yaklaşık yıllık 15 günlük ücrete tekabül ettiğinden, çalışanların şu anda almakta oldukları her yıl için 30 günlük giydirilmiş  ücret tutarındaki kıdem tazminatı miktarının yaklaşık 15 günlük  ücret düzeyine indirilmesidir.

Üçüncü değişiklik, işten çıkarmalarda kıdem tazminatı ödenmeyecek, ancak emekli aylığı bağlanmaya hak kazanıldığında ve en az 10 yıl  işçi adına fona prim ödendiğinde, işçinin isteği halinde kıdem tazminatı ödemesi yapılacaktır.

Dördüncü  değişiklik,  kıdem tazminatı miktarının hesaplanmasında işçinin işyerinde en son almakta olduğu aylık ücret ile para ve para ile ölçülmesi mümkün olan ödemelerin dikkate alınmayacak olmasıdır. Sadece fonda biriken para üzerinden işçiye ödenecek kıdem tazminatı miktarı belirlenecektir. Yani fona işçinin   Sosyal Güvenlik Kanunundaki  prime esas   aylık  brüt kazancının   %4'ü yatırılacağından  bu fonda biriken toplam miktar,  kıdem tazminatı miktarını  belirleyecektir. Mevcut  uygulamada en son  almakta olduğu  çıplak ücreti ile  para ve para ile ölçülmesi mümkün olan ödemeler dikkate alınarak  hesaplanan kıdem tazminatı miktarı  ile    yasa taslağındaki, yıllar itibarı ile mevcut ücretler üzerinden  kesinti yapılarak  birikecek miktar  anlamına  gelen  yeni kıdem tazminatı  karşılaştırıldığında ,   düzenlemenin  bu yönüyle de  işçilerin   hak kaybına sebep   olacağı çok açıktır.

Kıdem tazminatı hakkımızı geriye götüren bu değişiklikler içinde şu gerekçeler öne sürülmektedir;

Birincisi “çalışanların tamamı kıdem tazminatı almamakta ancak  yüzde 10-15'i almakta, yapılacak değişiklerle herkese kıdem tazminatının ödeneceği” söylenmektedir. Bu konuda yasalarda bir boşluk söz konusu değildir. Ödenmeyen kıdem tazminatları mahkeme kanalıyla rahatlıkla alınmaktadır. Bu noktada sorun işverenlerin işçinin kıdem tazminatının gasbına devletin göz yummasıdır. Yani devletin gerekli denetim ve yaptırımları işverenlere uygulamamasıdır.

İkincisi “yeni sistemde işçi bir gün bile çalışsa kıdem tazminatını  hak edeceği söylenmektedir”. Bu kıdem tazminatında yapılmak istenen değişikliklere gerekçe olamaz. Bu hakkın verilmesi için  sistemin değiştirilmesi gerekmez. Çünkü şu anki yasaya “1 yılını doldurmayan işçilere çalıştıkları gün kadar kıdem tazminatı ödenir” cümlesinin eklenmesi bu sorunu kolaylıkla çözecektir.

Üçüncüsü “işverenlerin istihdam yükünü azaltacağız” iddiasıdır.  Öncelikle  belirtilmelidir ki, kıdem tazminatı işverenlere yük değildir. Çünkü kıdem tazminatımızı çalışmamızın karşılığı olan ama ödenmesi sonraya bırakılan bir ücret olarak tanımlıyoruz, kıdem tazminatını yıpranma hakkı yani işyerinde yıpranan beden ve ruh sağlığımızın bedeli olarak görüyoruz. Ayrıca işverenlerin işçinin kıdem tazminatını sermaye olarak kullandığını da biliyoruz.

Bütün bunların yanında bir yük azaltılacaksa sosyal devletin gereği olarak öncelikle çalışanların sırtındaki SGK primi, gelir vergisi, işsizlik sigortası ve diğerlerinden oluşan yüklerin azaltılması gerekir.

Kıdem tazminatında yapılmak istenen değişikliklerle ilgili sendikalar sürekli savunma pozisyonundalar, artık sendikalar savunmadan çıkıp saldırıya geçmeli, kıdem tazminatının iyileştirilmesine yönelik yeni talepler ortaya koymalıdır.

Sendikamızın bu konuda ki önerileri;

Birincisi her türlü işten çıkarma veya işçinin kendisinin işten ayrılmasında kıdem tazminatı ödenmesi,

İkincisi tavan uygulamasına son verilmesi,

Üçüncüsü işyerinin iflas ve icralık durumlarında işçi alacaklarının birinci sıraya getirilmesi,

Dördüncüsü hak etmede uygulanan işyerinde 1 yıl çalışma şartı kaldırılarak, bir gün bile çalışılsa kıdem tazminatı ödenmesi,

Beşincisi işverenlerce ödenmeyen kıdem tazminatlarının işçiye mahkemeye gitmeden devlet tarafından ödenmesi, işverenlerden tahsilinin devlet tarafından yapılması.

Değerli Üyelerimiz,

Kıdem tazminatında yapılması düşünülen değişikliklere çalışanları “şu anda çalışmakta olanların kazanılmış haklarına dokunmayacağız, hatta size seçenek sunacağız” diye ikna etmeye çalışacaklardır. Bu tuzağa asla düşmeyeceğiz çünkü kazanılmış hak geçmiş kuşakların büyük mücadelelerle bedel ödeyerek kazandıkları ve bize korumak, geliştirmek ve gelecek kuşaklara teslim etmek için bıraktıkları emanettir. Asıl yapılmak istenen “sizin hakkınızı koruyoruz” denerek çocuklarımızın geleceğine ipotek koymaktır.

Kıdem tazminatı çalışanların elinde kalan en son ve en önemli kazanımdır. Bu hakkın geriye götürülmesi asla kabul edilemez. Geriye götürülmeye çalışılması Türk-İş'in 2011 yılındaki genel kurulunda alınan karar gereğince genel grev sebebidir.

Sendikamız Petrol-İş, bu konudaki tavrını her fırsatta ortaya koymuş, üyelerimizin her türlü eyleme hazır olduklarını ifade etmiş, hatta konfederasyonumuz genel kurul kararını yerine getirmediği takdirde Petrol-İş olarak gücümüz hangi eylem ve direnişe yetiyorsa o eylem ve direnişleri yapacağını kamuoyuna deklare etmiştir.

Sendikamızın bu konuda düşüncelerini bir kez daha siz değerli üyelerimizle paylaşıyoruz. Sevgilerimizi sunuyoruz.

Merkez Yönetim Kurulu Adına
Genel Başkan
Mustafa ÖZTAŞKIN