Elli yıl süren askeri yönetimden sonra, Myanmar, demokrasi ve yeni bir sanayi kaplanı olma yönünde adımlar atıyor. İşçiler daha iyi bir yaşam özleminde sabırsızlar ve kalıcı bir değişim yaratmak için sendikalara ihtiyaçları olduğunu biliyorlar.
Mart ayında, Myanmar ile Vietnam'ın da içinde yer aldığı küçük bir Asya turu yaptım. Her iki ülkedeki programlar birbirine benziyordu: çalışma bakanları, üyemiz olan sendikalar ve toplumsal taraflarla toplantılar, hazır giyim fabrikalarına ziyaretler ve basın toplantıları. Programlar yoğun, ama çok yararlıydı.
Myanmar'ın en büyük şehri Yangon yakınlarındaki bir sanayi bölgesinde katıldığım ilk etkinliği düşünsenize. 200'ü aşkın genç kadın ve birkaç erkek 8 Mart'ta Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamak için bir salonda toplanmıştı.
38 derece sıcaklık ve güneş yüzünden yürümemiz olanaksızdı. İçerde oturup örgütlenme, sendikaların güçlendirilmesi, sendikal görevlere daha çok kadının getirilmesi, analığın korunması ve sağlık hizmetleri üzerine konuştuk.
Elli yıl süren askeri rejim, 50 milyon nüfuslu bu ülkede sadece sivil toplumun ya da orta sınıfın olmaması anlamına gelmiyor. Hastaneler, klinikler de yetersiz, analık ve sağlık konularında ise yeterli bilgi yok. Yeni bir Myanmar'ın inşası yıllar alacak.
Ama bu gülümseyen genç işçi kadınlar daha iyi bir yaşama kavuşma konusunda müthiş bir enerji ve tutkuya sahipler. Değişimi gerçekleştirmek için işçilerin güçlerini sendikalarda birleştirmesi gerektiğini anlıyorlar.
IndustriALL Küresel Sendika --ITUC, BWI ve FES gibi toplumsal ortaklarıyla birlikte-- Myanmar'da örgütlenmeyi, eğitimi ve sendikaların güçlendirilmesini destekliyor. 2012'den bu yana 1.400 yerel sendika kurulmuş. Ama hâlâ gidilecek uzun bir yol var.
Aralık 2014'te, IndustriALL, sanayi işçileri ve maden işçileri federasyonları IWFM ile MWFM'nin üyeliklerini onayladı. Her iki federasyon da sendikal merkez CTUM'a bağlı.
Sendikalar üç yıldan az bir zaman önce işe sıfırdan başladı. Bu itibarla, gösterdikleri gelişme çarpıcı. Eğitime büyük ihtiyaçları var. İşçi tarafında da şirket yönetimi tarafında da toplu sözleşme deneyimi yok. İş sağlığı ve güvenliği konularında da durum aynı.
Ama işçiler hızla öğreniyorlar. Yangon yakınlarında Japonların sahip olduğu Sakura hazır giyim fabrikasını ziyaret ettim. Burada büyük bölümü kadınlardan oluşan 600 işçi çok ağır koşullarda haftada 60 saat, pazartesiden cumartesiye kadar günde 10 saat çalışıyor.
Bir süre önce, --sadece kadınlardan oluşan-- sendika komitesi fabrikada şimdiye kadar yapılmış ilk toplu sözleşmeyi bağıtladı. Yüzde 18'lik bir ücret artışı elde ettiler ve en düşük aylık maaş 118 dolar oldu. Grev gerekmedi, ama bütün işçiler, yumuşak bir uyarı olarak iki hafta boyunca kırmızı kol bantları taktılar.
Sanayi üretimine yapılan yabancı yatırım hızlandıkça, hükümet yeni iş yasaları üzerinde çalışıyor ve ilk kez asgari ücret kararı alıyor. Çalışma bakanına asgari ücreti geçim ücreti düzeyinde belirlemenin ne kadar önemli olduğunu söyledim.
Bakan neden söz ettiğimi biliyordu. Sabrı tükenmiş fabrika işçilerinin ücret artışı talep eden direnişleri yayılıyor. Bunlara barışçıl bir şekilde yaklaşılması , yeni toplum için önemli sınavlardan biri olacak.