• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Jenny Holdcroft / IndustriALL Küresel Sendika Politika Direktörü

İşkolu toplu sözleşmesi geçim ücreti için mücadelede önemli bir araçtır

08.06.2015

Toplu sözleşmeye yönelik kuralsızlaştırma ve saldırılar küresel eşitsizliğin çığ gibi büyümesine yol açtı. İşkolu düzeyinde sözleşmeler yapmak amacıyla sendikal gücün kullanılması, geçim ücreti için ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadelede hayati önem taşıyor.

Bugün dünyanın en varlıklı yüzde birlik kesimi, dünyadaki servetin yüzde 50'sini elinde tutuyor. Daha da şaşırtıcı olan, dünyadaki en varlıklı 85 kişinin elindeki servetin, dünyanın en yoksul yüzde 50'lik kesiminin payına düşen toplam servetle aynı miktarda olmasıdır.

1990'dan bu yana, ücretlerin gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı bütün dünyada sürekli düşüyor. Küresel şirketler durmadan daha büyük kâr peşinde koşarken işçiler baskı altında tutuluyor. Apple geçenlerde halka açık bir şirketin şimdiye kadarki en yüksek üç aylık kârını açıkladı: 18 milyar dolar. Şirket 142 milyar dolarlık bir nakit rezervi üzerinde oturuyor. Buna karşılık, yüzlerce dolara satılacak bir iPhone'un üretilmesi için işçilere sadece 7 dolar ödeniyor.

Üretkenlik ile ücret artışı arasında durmadan büyüyen uçurum, ILO'nun 2014-15 Küresel Ücret Raporu'nda vurgulanıyor ve toplu pazarlıktaki gerilemeye bağlanıyor.

ILO işçilerin büyük bir bölümünün toplu sözleşme kapsamı içinde olduğu ülkelerde ücret eşitsizliğinin daha düşük olduğunu saptıyor. Ama bu etki toplu sözleşme sisteminin merkezileşme düzeyine bağlı. ABD'deki gibi, toplu pazarlığın ademi merkeziyet esasına dayandığı sistemlerde, toplu sözleşme kapsamı daha dardır ve ücret farklılıkları daha yüksektir. Daha çok işçiyi kapsayan işkolu sözleşmelerinin bulunduğu sistemlerde ise bunun tersi geçerlidir.

İşkolu sözleşmesi saldırı altında

Piyasa köktenciliği, küresel ekonomik krizin oluşmasındaki rolüne rağmen politikaların belirlenmesinde hâlâ ağırlığını koruyan bu yıkıcı ideoloji, işgücü piyasasının kuralsızlaştırılmasının ve toplu pazarlığın ademi merkezileşmesinin ana itici gücü olmaya devam ediyor. Bu politikalar toplu pazarlığın kapsamında daralmaya ve gelir eşitsizliğinde buna bağlı artışa yol açıyor.

Avrupa Komisyonu'nun 2013'teki bir raporu, birden çok işverenle pazarlığın geniş kapsamlı toplu pazarlığın en iyi güvencesi olduğunu saptıyor. Ayrıca, toplu pazarlıkta 1980'lerde başlayan ve ekonomik kriz sırasında hızlanan ademi merkezileşme eğiliminin kanıtlarını sunuyor.

IMF ekonomik kriz sırasında Yunanistan'a, Portekiz'e ve İspanya'ya, işverenlerin sektörel toplu sözleşmelerden vazgeçmesine olanak sağlamayı ve toplu pazarlığı işletme düzeyine çekmeyi tavsiye ediyordu. İşgücü piyasasının kuralsızlaştırılmasını Portekiz'e ve ekonomik zorluk içindeki öbür Avrupa ülkelerine vereceği kredilerin koşulu haline getirmek suretiyle bu tavsiyeyi dayatmaya dönüştürdü. Mayıs 2014'te, Yaşama ve Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi İçin Avrupa Fonu'nın (Eurofound) hazırladığı bir raporda, krizin en sert darbesini yiyen ülkelerde (Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve İspanya) toplu pazarlığın ademi merkezileşmesinin hızlandığı belirtiliyordu.

Britanya, Avustralya ve Yeni Zelanda'da toplu pazarlığın kapsamında önemli daralmalar oldu. Buralarda sağcı hükümetler işkolu sözleşmesi sistemini dağıtarak sendikaların gücüne set çekmeyi amaçlayan yasalar çıkardı.

Yeni Zelanda'da 1991'de İstihdam Yasası'nın çıkarılmasından sonra, birden çok işverenli sözleşmeler bütün sözleşmelerin yüzde 77'sinden yüzde 20'sine indi. 2000 yılına gelindiğinde birden çok işverenli toplu sözleşme sistemi çökmüştü. Toplu sözleşmenin kapsamı 1990'da yüzde 61 iken 2010'da yüzde 18'e düştü. İşkolu pazarlığının yerini işletme pazarlığının aldığı yerlerde, işverenlerin toplu sözleşmeden ve sendikalardan tümüyle kurtulma fırsatı bulması sonucunda, kapsam hızla daralıyor.

Daha çok işçiyi korumak

Tek bir işverenle sözleşme müzakere etmek ve bağıtlamak sendikal çalışmanın önemli bir bölümünü oluşturmaya devam ediyor. Bu sistem işçilerin yarattığı üretkenlik ve verimlilik kazanımlarının paylaşılmasına ve işletmeye özgü istihdam koşullarının kapsamlı bir şekilde düzenlenmesine olanak sağlar. Ama eğer işkolu ölçeğinde bir zeminden destek bulmuyorsa, tek tek işverenler, ücretleri ve çalışma koşullarını aşağı çekmek için, sendikalardan ve toplu sözleşmeden kurtulmaya çalışacaklardır.

Şirket sözleşmeleri sendikasız işçilerin ancak küçük bir yüzdesini (ortalama yüzde 7) kapsama eğilimindedir. İşkolu sözleşmelerinde bu oran yüzde 40'ın üzerine çıkıyor. Böylece, sendikalaşma olanağından yoksun işçilere çok ihtiyaç duydukları korumayı sağlamış oluyor. 

ILO'ya göre, başka işçileri ve işverenleri de kapsamak üzere teşmil edilebilen toplu sözleşmelere olanak veren birden çok işverenli pazarlık sistemleri ve mekanizmalarının bulunduğu ülkelerde toplu pazarlık kapsam oranları daha yüksektir.

Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Finlandiya, İtalya ve Portekiz gibi ülkelerde, pazarlığın birden çok işvereni kapsaması ve toplu sözleşmelerin teşmili, sendika üyelerinden daha fazla sayıda sendikasız işçinin kapsama alınması demektir. Böylece, en savunmasız işçilerin ücret artışlarından yararlanabilmesi sağlanmış olacaktır. Aksi takdirde bu işçi kesimleri işyerlerinde sözleşme bağıtlayamayacaktır.

Tedarik zincirlerinde geçim ücreti

Küresel tedarik zincirlerinden oluşan bir dünyada işkolu pazarlığı her zamankinden daha önemli.

Hazır giyim üreten birçok ülkede, toplu pazarlık yapıları ya zayıf ya da yok ve sendikalaşma düzeyleri düşük. Küresel hazır giyim sanayisindeki işçilerin yüzde 90'ından fazlası ücretlerini ve çalışma koşullarını müzakere etme olanağından yoksun ve kendi yarattıkları değerden adil bir pay talep edemiyor.

Bangladeş'te üretilmiş tipik bir kot pantolon her yerde 30 ila 60 dolara, özel bir markaysa daha da fazlaya satılır. Ama onu üreten işçi sadece 10 sent alır. Bu durum geçim koşullarındaki farklılıklarla açıklanamaz. Bangladeş'te hazır giyim sektöründe asgari ücret ayda 68 dolar. Sendikalar işçilerin ve ailelerinin geçinebilmesi için ücretlerin en az 120 dolara çıkarılmasını talep ediyor.

Hazır giyim sanayisinde etkin bir işkolu toplu pazarlığının olmaması, işçileri ücret artışı konusunda yetersiz asgari ücret mekanizmasına bel bağlar hale getirmiştir. Kamboçya ve Bangladeş gibi son derece önemli hazır giyim üreticisi ülkelerde asgari ücret hiç değilse ortak bir zemin sağlasa da, sonuç olarak ücretler geçim ücreti düzeyinin hayli altındadır.

Hazır giyim sektöründe toplu pazarlık esas olarak fabrika düzeyinde yürütülüyor. Her seferinde bir fabrikada müzakere yürütecek güç ve kaynaktan yoksun sendikalar için bu büyük bir yük demek. Sırf Bangladeş'te ihracata yönelik üretim yapan 4.500'den fazla fabrika var.

Özellikle hazır giyim ve elektronik gibi tedarik zincirlerinin bulunduğu sanayilerde, çokuluslu şirketlerin işgücü maliyetlerini olabildiği kadar aşağı çekme talepleri ücretleri ve çalışma koşullarını baskı altında tuttuğu için, tek tek fabrikalar düzeyinde yapılan toplu sözleşmeler ücretleri ve çalışma koşullarını yukarı çekmeye asla yetmeyecektir. Tek bir fabrikanın ya da işletmenin rakiplerinin önüne geçebilmesinin sınırları vardır ve gözünü kâr hırsı bürümüş çokuluslu şirketler hemen standartları ve işgücü maliyetleri daha düşük tedarikçilere yönelecektir.  Keza, çokuluslu bir şirketin standartları yukarı çekme çabaları, diğer fabrikalarla işgücü maliyetleri konusunda rekabet etmek durumunda olan tedarikçi fabrikaların muhalefetiyle karşılaşacaktır.

Özellikle teşmil hükümleri içeren işkolu sözleşmeleri işverenlerin yükümlülüklerinden kaçmasını çok zorlaştırır. Bu tür toplu sözleşmeler koşulları eşitleyerek işgücü maliyetlerini rekabetin dışına çeker.

Güney Afrika tekstil ve hazır giyim sendikası SACTWU ülkedeki tekstil ve hazır giyim işçilerinin yüzde 80'inden fazlasını örgütlemiş durumda. Geçim ücreti için mücadele SACTWU'nun çalışmasının odağında yer alıyor ve sendika işçi ücretleri konusunda en iyi sonucu elde edecek mekanizma olarak merkezi toplu pazarlığa öncelik veriyor. SACTWU giyim, tekstil ve deri sektörleriyle ilgili üç ulusal pazarlık konseyinde müzakere yürütüyor ve bu çalışmanın sonuçları 100.000'in üzerinde işçiyi etkiliyor. 2014'te sektörel ücret artışları enflasyonun üzerindeydi. Ama iyi işleyen bu sistem tehdit altında. Şirketlerin desteklediği Serbest Piyasa Vakfı toplu sözleşmelerin taraf olmayanlara teşmilinin anayasaya uygunluğuna mahkemede itiraz etti. Dava şirketlerin istediği gibi sonuçlanırsa, işverenleri pazarlık konseyinin üyesi olmayan işçiler ortalıkta kalmış olacak.

Güvencesiz işçilere koruma

İşçilerin istihdam koşulları artık tek bir işverenin kontrolünden çıkıyor. Taşeron işçiliği ve istihdam acentası uygulamasıyla işverenler istihdam sorumluluğunu üstlerinden atıyorlar, birden çok istihdam ilişkisi yaratıyorlar ve toplu pazarlık birimlerini parçalıyorlar. Küresel tedarik zincirlerinin tepesinde alıcı konumundaki çokuluslu şirketler kendi ürünlerini üreten fabrikalardaki işçileri doğrudan istihdam etmiyor, ama satın alma konusunda verdikleri kararlar ücretler ve çalışma saatleri üzerinde belirleyici oluyor.

Güvencesiz işçilerin toplu sözleşme yapabilme olanağı zaten zayıfken, yasal olarak bağlı oldukları işvereni saptamak bile zor olabiliyor. Aslında işverenler sendikadan ve toplu sözleşmeden kaçmak için üçlü istihdam ilişkisini kullanıyorlar.

Bu ise güvencesiz işçiler için işkolu sözleşmesini özellikle önemli kılıyor. Sendikalar, bir işkolundaki bütün işverenleri (istihdam acentaları ve taşeronlar dahil) kapsayan sözleşmeler yaparak ya da mevcut sözleşmelerin kapsamını güvencesiz işçilere teşmil ederek, sendikalı olsun olmasın bu işçi kesimlerinin korunmasını sağlayabilir.

İşkolu düzeyinde toplu pazarlık hem güvencesiz işçilerin çalışma koşullarının hem güvencesiz çalışmanın uygulanmasının düzenlenmesinde önemli bir rol oynayabilir.

Danimarka'da sanayi üretimi ve inşaat sektörlerinde sendikalar, istihdam acentası işçileriyle ilgili protokoller içeren sektör sözleşmeleri bağıtlıyor. Bu protokoller acenta işçilerinin (ücret, çalışma süresi ve diğer önemli çalışma koşulları bakımından) sektöre özgü sözleşme uyarınca istihdam edilmesi gerektiğini öngörüyor. Aynı şekilde, Norveç sendikaları ve işveren federasyonları arasında bağıtlanmış bir işkolu sözleşmesi, istihdam acentalarını da aynı sözleşme koşullarına tabi kılıyor. Yani istihdam acentasına bağlı işçiler doğrudan istihdam edilen işçilerle aynı ücreti alıyor ve aynı çalışma koşullarına tabi.

Arjantin'de petrol ve gaz federasyonu FASPyGP bağıtladığı toplu sözleşmeye bir hüküm girmesini sağladı. Buna göre, sözleşmenin bütün hükümleri taşeron firmalara aynen uygulanıyor.

Güney Afrika'da NUMSA'nın (otomobil, lastik, metal gibi) farklı sektörlerde bağıtladığı toplu sözleşmeler işçi simsarlarını aşamalı olarak devre dışı bırakmayı ve güvencesiz işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmeyi amaçlıyor.

Neyin değişmesi gerekiyor?

İşkolu düzeyinde toplu pazarlığın eşitsizliği azaltmada ve ücret tabanını yukarı çekmede hayati bir rol oynadığını gösteren çok sayıda kanıt var. Hükümetlerin, toplu sözleşmenin kapsamını genişletmek ve fiilen toplu pazarlığın dışında tutulan ve toplu sözleşmeye en çok ihtiyaç duyan işçilere koruma sağlamak için, işkolu toplu sözleşmesini özendirmesi ve kolaylaştırması gerekiyor. Bu ise özellikle küresel tedarik zincirlerine ucuz işgücü sağlayan ülkelerde güçlü bir politik irade gerektiriyor. Ayrıca, çalışma ilişkileriyle ilgili yapıların kurulmasını ya da iyileştirilmesini gerektiriyor. İşkolu düzeyinde toplu pazarlığın hükümetlere, işverenlere ve işçilere yararlarının savunulmasında, gerekli hukuki ve idari reformların yapılması için hükümetlere yardım sağlanmasında ILO önemli bir rol oynayabilir.

IndustriALL ücretleri belirlemenin başta gelen aracı olarak işkolu sözleşmesine dönülmesini talep etmeye devam edecek. Ancak işkolu sözleşmesiyledir ki koşulları eşitleyebiliriz ve güvencesiz işçiler de dahil tüm işçilere kendi yarattıkları servetten adil bir pay verilmesini sağlayabiliriz.

Kaynak: IndustriALL Global Worker