Aliağa TÜPRAŞ ve PETKİM tesislerinin özelleştirilmesine karşı, İzmir-Aliağa’daki bütün sendika şubeleri, kitle örgütleri, yöre dernekleri, odalar, merkezleri özelleştirmeci olan partilerin ilçe örgütleri de dahil ilçedeki siyasi partiler birleşmiş bulunuyor.
Aliağa TÜPRAŞ ve PETKİM tesislerinin özelleştirilmesine karşı, İzmir-Aliağa’daki bütün sendika şubeleri, kitle örgütleri, yöre dernekleri, odalar, merkezleri özelleştirmeci olan partilerin ilçe örgütleri de dahil ilçedeki siyasi partiler birleşmiş bulunuyor.
Dünkü Evrensel’de verilen habere göre, birleşmeyi gerçekleştirenler, kendilerine, Zonguldak, Seydişehir işçi mücadelesini ve Bergama köylülerinin uluslararası altın tekellerine karşı verdiği uzun soluklu mücadeleyi örnek aldıklarını belirtiyorlar. Elbette geçmiş işçi ve emekçi mücadelelerinin deneyimleri Aliağalı işçilere, Aliağa halkına da yol gösterici olacaktır. Ama, bugün bir nokta var ki, bunda ısrar etmek gerekiyor. O da, mücadeleyi TÜPRAŞ ve PETKİM’in olduğu kadar Aliağa’nın dışındaki güçlerle de birleştirmek için hızla harekete geçmektir.
Çünkü, özelleştirmenin bugün geldiği aşamada, özelleştirmecileri püskürtmeden Aliağa’daki saldırıyı yenilgiye uğratmak olanaklı değildir.
Peki, özelleştirmecileri püskürtmek hâlâ mümkün müdür?
Elbette mümkündür!
Çünkü, Türkiye’de işçisinden esnafına, köylüsünden kamu emekçisine kadar milyonlarca kişi özelleştirmeye karşıdır. Üstelik bunlar, özelleştirmenin ne anlama geldiğini, kime saldırı olduğunu düne göre artık daha iyi biliyorlar.
Bu güçlerin tek sorunu; etrafında birleşecekleri az çok istikrarlı ve az çok kitlesel bir işçi mücadelesi etrafında oluşmuş bir birleşme merkezidir.
PETKİM ve TÜPRAŞ işçileri son bir yıllık mücadeleleri ile, mücadelenin ön cephesini oluşturabileceklerini göstermişlerdir. Şimdi onların mücadelesi, bir adım daha atarak, Aliağa’daki emekçilerin, halkın çeşitli kesimlerini bir araya getirmeyi başarmıştır.
Kısacası Aliağa’da ortaya çıkan birlik; özelleştirmeye karşı güçlerin etrafında birleşebilecekleri bir merkez olabilir özellikler taşımaktadır.
Kimlerdir özelleştirmeye karşı birleşilebilecek güçler denirse; hemen şunlar akla gelir:
1) Halen özelleştirmeye karşı sıcak mücadele içinde olan işletmelerin işçileri, kamu emekçileri. Örneğin TÜPRAŞ ve PETKİM’in öteki illerde bulunan işletmelerindeki mücadeleyle koordinasyon sağlamak; TEKEL, Sümerbank, Etibank’ın işletmeleri, Şeker Fabrikası işçileri, THY işçileri ve bu işletmelerde çalışan kamu emekçileri ile yetkili sendikalar.
2) En başta işçi ve kamu emekçisi sendikaları olmak üzere bütün emek örgütleriyle; odalar, TZOB, Tür Köy-Sen gibi örgütlerle birleşmek.
3) Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı’nı geri çektirmek için mücadele eden sendika merkezleri ve emek örgütleriyle mücadele birliğine girmek.
4) Yerel seçimlerde AKP başta olmak üzere özelleştirmeci partilerin mitinglerini, toplantılarını hesaplaşma toplantılarına dönüştürmek üzere yurt sathında bir mücadele için harekete geçmek.
Aliağa’daki birlik, böyle bir mücadeleyi başlatıp yurt sathına yayabilir. Ama açık ki burada aslolan; hareketin merkezinde yer alan sendika ve mücadeleyi üslenme sorumluluğunu yüklenmiş olan ileri işçi kesiminin üstüne düşen görevi başarmasıdır. Çünkü; hareketin bundan sonrası, onların özelleştirmecileri püskürtmek için uygulamak üzere üstünde birleştikleri bir mücadele planına; hareketi nasıl yayıp ilerleteceklerine dair somut bir harekât planına sahip olup olmamalarına bağlıdır. Aksi halde işletmeler satılırken “Aliağa’daki birlik”in daha önce sıkça rastlanan “kent platformu”na dönüşme tehlikesi her an vardır.
Özelleştirmeye karşı çıkan güçler, ancak böyle bir plana sahip olur; ülkedeki tüm emek güçlerini özelleştirmecilerin karşısına dikebilirse; AKP Hükümeti’ni ve arkasındaki güçleri püskürtmek mümkün olacaktır.