• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Kabalığın Zararı | Metin Münir-Vatan

Türkiye'nin en büyük cirolu şirketi TÜPRAŞ'ın 2000'de halka arzından önce ana sözleşmesinde değişiklik yapıldı. Buna göre küçük hissedarların belli bir oranın üzerine çıkması halinde Yönetim Kurulu'na iki bağımsız üye seçilecekti. Amaç TÜPRAŞ'ı uluslararası kurumsal yatırımcılar için çekici kılmaktı.

METİN MÜNİR
28.05.2004

Türkiye'nin en büyük cirolu şirketi TÜPRAŞ'ın 2000'de halka arzından önce ana sözleşmesinde değişiklik yapıldı. Buna göre küçük hissedarların belli bir oranın üzerine çıkması halinde Yönetim Kurulu'na iki bağımsız üye seçilecekti. Amaç TÜPRAŞ'ı uluslararası kurumsal yatırımcılar için çekici kılmaktı.

Arzla birlikte hisselerin yüzde 36'sı yerli ve yabancı yatırımcıların oldu ve devlet oylarıyla Yönetim Kurulu'na iki bağımsız üye seçildi. Türk yatırımcıları temsil edecek kişi Garanti Grubu'nun önde gelen yöneticilerinden Aclan Acar'dı.

Yabancının kim olacağı konusunda gelişmekte olan ülkelerle iş yapan en büyük kurumsal yatırımcılardan biri olan ve TÜPRAŞ'ta da külliyetli miktarda hisseyi kontrol eden Templeton'a danışıldı. Templeton bankacı Cafer Sait Okray'ı önerdi.

İlk defa bir KİT'e bağımsız yönetim kurulu üyeleri giriyordu. Bu Türkiye'nin çok ilerisinde bir işti. Ancak bu pozisyon korunamadı. Özelleştirmeden önce TÜPRAŞ ana sözleşmesi yeniden değiştirildi ve bağımsız üyelerden vazgeçildi. Bununla da yetinilmedi. Bağımsız üyeler, nezaket ve hukuk kurallarına ters düşülerek, Özelleştirme İdaresi'nce azledildiler.

Amaç, 1,3 milyar dolar karşılığında Taftneft-Zorlu ortaklığına geçmesi ümit edilen TÜPRAŞ'ı "kemiksiz et" şeklinde devretmekti. Ancak mahkeme özelleştirmeyi durdurdu. İdare, yaptığı yanlışla baş başa kaldı. Bağımsız üyelerin azlinin yatırım çevrelerinde olumsuz bir hava estireceği konusunda birçok kişi İdare'nin dikkatini çekmişti. Ama "Bize ne kardeşim, biz bunu satmak istiyoruz" kafasıyla bu öğütler dinlenmedi.

Dün konuştuğum ünlü bir Türk bankacının sözleri piyasanın tepkisini çok güzel özetliyor: "40 yılın başında doğru bir iş yapılmıştı. Geri adım atmanın alemi yoktu. Yeni sahipleri gelince onlar Yönetim Kurulu'nu istedikleri gibi değiştirirlerdi. Kör gözüm parmağına ana sözleşmeyi değiştirip adamları sokağa atmak hiç iyi olmadı."

Sözleşme eski haliyle kalsaydı belki yeni hissedarlar da bundan hoşlanacaktı. Çünkü bağımsız üyeler bir şirketin piyasa değerini olumlu etkileyen önemli faktörlerden biridir.

TÜPRAŞ'ta yapılan kabalığın zaran TÜPRAŞ'ta kalmayacak. İşin iki kişinin azlini aşan etkileri olacak.

Verilmiş hakkın despotça ve karşı tarafın rızası olmadan geri alınması yabancı iş alemi için Türkiye'deki yatırım ortamında ilkelliğin sürdüğünün yeni bir kanıtı oldu.

Ankara bu şekilde davranmaya devam ettiği sürece Türkiye'nin ciddi bir yabancı sermaye girişi görmesi olanaksızdır.

Kaynak: VATAN GAZETESİ