Latin Amerika'da kadın sendikacılar:

 

Her şeye rağmen sendika yöneticisi olmak

 

Latin Amerika'da geleneksel olarak erkek egemen alanlarda çalışan kadınlar çalışma yaşamında olduğu gibi sendikalarda da her düzeyde ayrımcılıkla karşılaşıyorlar. Ama yine de kadınların sendika yöneticisi olması gerektiğini düşünüyorlar.

 

Leonie Guguen / IndustriALL Küresel Sendika İletişim Uzmanı

 

Fakat istisnalar da var. Erkek egemen sendikalarda en üst düzey görevlere gelebilen Latin Amerikalı kadınlar da bulunuyor. Brezilya, Şili, Kolombiya ve Dominik Cumhuriyeti'nden dört sendika yöneticisinin deneyimleri, kadınların bütün zorluklara rağmen sendikaları yönetebileceğini kanıtlıyor.

Brezilya kimya işçilerinin sendikası ve IndustriALL Küresel Sendika üyesi CNQ-CUT'un başkanı Lucineide Varjão, sendikada çalışmaya karar vermesiyle ilgili olarak, “İşyerinde adaletsizliğe ve anti demokratik uygulamalara karşı mücadele vermek istedim” diyor ve ekliyor: “Şirketler kuralları yazıyor, taleplerde bulunuyor ve dayattıkları kurallara uymadığına inandıkları işçileri cezalandırıyor.”

Aslında sosyal hizmet görevlisi eğitimi alan Varjão, São Paulo'daki bir patlayıcı madde fabrikasında çalışmaya başladı. 11 gün süren bir greve katıldığı için işten atılınca ayrımcılığın ne demek olduğunu fark etti. São Paulo'da bir plastik şirketine girdikten sonra, Kimya İşçileri Sendikası'nın (CNQ) çalışmalarına katıldı. Bir süre sonra sendika yönetimine girdi ve geçen yıl başkan olana kadar birçok görev üstlendi.

Ne var ki Varjão’nun bütün bunları yapabilmesi mücadelesiz olmadı:

“Ne yazık ki hem çalışma yaşamında hem de sendikal harekette hep önyargı ve ayrımcılıkla karşılaştım. Kadınsanız, çocuklarınız varsa, pek çok açıdan önyargı ile karşılaşıyorsunuz. Bazı şirketler çalıştırmak üzere erkekleri tercih ediyor. Çünkü erkekler gebe kalmıyor, doğum iznine çıkmıyorlar. Bunun çalışan kadınların olanaklarını ve mesleki gelişimini büyük ölçüde kısıtladığına kuşku yok.”

Sendikalarda cinsiyetçilik, birçok Latin Amerika ülkesinde kök salmış olan toplumsal cinsiyet ayrımcılığının bir parçasıdır.

“Brezilya toplumunda derinlere kök salmış olan cinsiyetçi kültür, kadınlar için engel oluşturan kurallar dayatıyor. Kadınlar hep sendikalarda ya da bir başka kurumda yöneticilik rolü üstlenebileceklerini kanıtlamak zorundalar. Bu kültürü aşmak her gün mücadele gerektiriyor” diyen Varjão şöyle devam ediyor:

“Biz kadınların hayatları hakkında karar alamayacağına ve kamu yaşamında sorumluluk üstlenemeyeceğine inanan patriyarkal bir toplumda yaşıyoruz. Erkeğin ve kadının toplumdaki rolünün ne olması gerektiği her gün durmadan bizlere dayatılıyor. Karşı karşıya olduğumuz ana sorun, bu zihniyeti ve bu pratikleri değiştirmektir. Böylece insanlar kadının yerinin her yer olduğunu fark edecektir.”

 

Cinsiyetçiliğe karşı koymak

Varjão sendikal harekette cinsiyetçiliğin çok daha iyi örtülmüş bir şekilde var olduğunu söylüyor: “Kadınlar politik roller üstlenebilecek yetenek ve eğitime sahip olduklarını tekrar tekrar kanıtlamak zorundalar. Erkekler üzerinde bu konuda çok daha az baskı var.”

Şili'de kamu sektöründe faaliyet gösteren enerji şirketi Enap Magallanes'teki işçi sendikasının başkan yardımcısı Erica Hidalgo da benzer bir deneyimden söz ediyor:

“Erkekler sendika seçimlerinde yönetici pozisyonlara kadınların aday olmasını engellemeye çalışıyorlar. Erkekler, kadınların üst yönetim görevlerine getirilmemesini sağlamak için aralarında kenetleniyorlar.”

Petrol ve ilgili işkollarındaki işçileri temsil eden FENATRAPECH'in (ki IndustriALL üyesidir) ulusal sekreteri de olan Hidalgo şöyle diyor: “İlk yönetici olduğumda, meslektaşlarımın ayrımcı tutumundan çok çektim. Zamanla, sabır ve bilgiyle, kendimi kanıtladım ve beni kabul ettiler.”

Sendika yöneticisi Claudia Blanco, Kolombiya'da, Glencore grubunun bir iştiraki olan Prodeco'ya ait kömür madeni işletmesindeki tek kadın tren makinisti. Kömürün taşınmasından, yük ve yolculardan sorumlu. Ayrımcılığın başlangıçta kendi iş arkadaşlarından geldiğini açıklıyor:

“Tren makinistliği işini yapabileceğime çoğu kişi inanmadı. Ama nasıl çalıştığımı görünce, hâkim cinsiyetçi anlayışa rağmen, kadınların bu işi yapabileceğini ve sendikada da rol üstlenebileceğini fark ettiler.”

Blanco'yu IndustriALL üyesi SINTRACARBON'un Ciénaga şubesinin başkanı olması konusunda işyerindeki bütün erkek arkadaşları teşvik etmişler.

"Prodeco'daki adaletsizliklere ve ihlâllere tanık olduğumda, sendikanın önemini fark ettim” diyor Blanco. “İşçilerin şirketle başa çıkmak ve ihlâllere son vermek için kullanabileceği bir silahtı sendika. Prodeco son derece sendika düşmanıdır, sendika karşıtı katı politikalar geliştirmiştir ve işçilerin haklarını pervasızca çiğner. Bu nedenle şubemiz şirketin bu sürekli saldırılarıyla baş etmek durumunda.”

Patronların taciz ve tehditlerine rağmen, Blanco işçi arkadaşlarının haklarını savunmayı başardı.

Bu konuda şöyle diyor: “Birçok arkadaşımızın işe iadesini sağladık. Hiçbir yaptırımla karşılaşmadılar. İşçi hakları daha fazla saygı görüyor. Arkadaşlarımız şirket yönetimiyle korkmadan konuşabiliyorlar, çünkü biliyorlar ki arkalarında sendika var.”

 

Hamile kadına dayak

Mayra Jiménez tekstil sendikası Futurazona-CTU'nun genel sekreteri olarak, Dominik Cumhuriyeti'nde çocuk işçiliğinin yaygın olduğu hazır giyim sektöründeki işçilerin çalışma koşullarında köklü bir değişim gerçekleşmesine öncülük etti.

Jiménez 14 yaşındayken, Kore kökenli bir tekstil fabrikasında çalışmaya başladı. Şirkette tümü 13 ilâ 17 yaşlarında 1200 kız çocuğu çalışıyordu. Jiménez 15 yaşındayken gizli gizli arkadaşlarını örgütlüyordu. 16 yaşına geldiğinde, sanayi bölgesinde 20.000 dolayında işçiyi temsil eden ama yasallık kazanmamış bir sendikada yönetim görevi üstlendi. Öbür sendika yöneticilerinin tamamına yakını erkekti.

“Bir sendika kurduk, ama çalışma bakanlığı tanımadı. Şirkette örgütlenemiyorduk, çünkü hepimiz işten atılırdık” diyor Jiménez.

1989'da bir başka Kore kökenli hazır giyim fabrikasında yönetime karşı geldiği için kötü bir şekilde dövülen hamile sendika aktivisti Rafaella Rodriguez çocuğunu kaybetti. Bu olay bir dönüm noktası oldu. “Bütün işçiler öfkeliydi” diyor Jiménez. “Olayı uluslararası düzeyde duyurduk. Kurduğumuz baskı sonucunda, yürürlükteki yasanın değiştirilmesini sağladık.” Yasa, ülke diktatörlük altındayken çıkarılmıştı ve 1992'de değiştirildi.

“Başlangıçtan itibaren çok olumlu sonuçlar aldığımızı gördüm. İhlâllere karşı mücadelenin bütün dünyadaki işçiler açısından küresel bir kazanıma nasıl yol açabileceğini gördüm. Olabileceği aklımıza bile gelmeyen yasa değişikliğini gerçekleştirdik.”

Şimdi yetişmiş bir hukukçu olan Jiménez, hazır giyim fabrikalarında artık küçük yaşta kızlar çalışmıyorsa da, iş saat-
leri ve analık hakları konusunda elde ettikleri kazanımlardan birçoğunun şimdi saldırı altında olduğunu söylüyor:

“22 yıl sonra hâlâ zorlu bir mücadele veriyoruz, çünkü hükümetin desteklediği işverenler yasada değişiklik istiyor. İşçilerin çetin bir mücadeleyle kazandıkları haklarını kaybetmesi demek bu.”

“Gebe kalan kadının işten atılmasına olanak sağlamayı düşünüyorlar. Bu ise çocuk sahibi olma ve aile haklarına yönelik çok büyük bir saldırıdır” diyen Jiménez, işverenlerin genç insanları kısıtlı haklarla, sosyal güvenlikten ve tazminat haklarından yoksun bir şekilde çalıştırmak istediklerini vurguluyor.

 

Kadın katılımı önemli

Jiménez'in sendikalara katılmak isteyen kadınlara bir öğüdü var: “Yönetici olmayı öğrenmenin en iyi yolu katılmaktır. Sendika büyük bir okuldur.”

Brezilyalı sendika yöneticisi Varjão da aynı kanıda:

“Katılın! Bunu başkalarının sizin için yapmasını beklemeyin. Sendikalar daha eşit bir toplum kurmanın aracıdır. Bir şeylerin olmasını bekleyerek oyalanamayız. Sendikada, yaşadığımız mahallede, okuduğumuz okulda ya da işyerinde, yani hayatın her alanında her birimiz payımıza düşen rolü oynamalıyız.”

Ve devam ediyor: “Kadınlar her zaman yardımlaşmaya ve dayanışmaya çalışmalıdır. Çünkü bu erkek egemen toplumla mücadelede bizler grup olarak birlikte davranmalıyız. Bizde bir söz vardır: 'Bir kadının hikâyesi her kadının hikâyesidir'. Durumumuzun bu benzerliği, bizleri birleştiriyor ve güçlendiriyor.”

 

Eşit temsil

Latin Amerika'daki IndustriALL üyesi sendikalar, IndustriALL'un bütün kademelerinde kadınların temsiline yüzde 40 kota getirilmesi için kampanya yürütüyor.

“İlk olarak bizim bölgemiz bu girişimin başlatılmasına karar verdi. Bu politika açık ve etkin bir şekilde uygulanmayacak olursa işler çok zorlaşacak” diyen Jiménez, sendikal yapıların ve hedeflerin kadınların vizyonuna ve özgül ihtiyaçlarına uygun olması gerektiğini vurguluyor ve ekliyor:

"Kadınlar sendikanın ücret ve çalışma koşullarının yanısıra yaşam kalitelerini iyileştirdiğini hissetmelidirler."

Üyelerin büyük bölümü erkek olsa bile sendika yönetiminde eşit temsil olması gerektiğini belirten Hidalgo ise: “Ancak kadınlar öbür kadınların ihtiyaçlarını bilebilir. Erkeklerin bizim gerçek ihtiyaçlarımızı anlaması ve bizleri eşit olarak görmesi için daha gidilecek uzun bir yol var. Yönetim düzeyinde eşitliği sağlamadıkça gidişatı değiştiremeyiz.” diyor.

Kadınların ve erkeklerin eşit katılımının sadece sayı ya da yüzde olarak ifade edilemeyeceğini vurgulayan Varjão şöyle diyor: “Eşitlik sadece sayı demek değildir, sendikalarda kadınların eşit katılımını güçlendirmeye ve özendirmeye yönelik politika demektir. Ayrıca, eşit koşullarda katılım kadınların vazgeçilmez demokratik hakkıdır.”

Ve ekliyor: “Yönetim düzeyinde, karar organlarında ve iktidar merkezlerinde erkeklerin, sadece erkeklerin olması doğal değildir. Eşitlik bu durumu değiştirmenin ve bu yapılarda kadınların etkin olabileceği sayıda temsilini sağlamanın yöntemidir. Eşitliğin uygulanması, iktidar yapılarının değiştirilmesi ve siyasal pratiğin demokratikleştirilmesi demektir.”

 

Kadınlar arası dayanışma

Kadınlara yardımcı olacak birçok pratik adım atılabilir. Hidalgo erkeklerle birlikte eğitimi savunurken, Jiménez sendikaların tutum değiştirmesi gerektiğini söylüyor:

“Öyle anlaşılıyor ki her sendika aile ve çocuk bakımı işlerinden kadınların sorumlu olduğunu varsayıyor. Bu ise katılım açısından çok ciddi bir sınırlamadır.”

Varjão sendikaların toplantı zamanlarını daha çok kadının katılabileceği şekilde değiştirmesini öneriyor.

Şu konuyu ısrarla vurguluyor:

“Kadınlar kendilerine güvenmelidir, ayrımcılık ve önyargı karşısında yılgınlığa kapılmamalı ve sinmemelidir. Sendikal yönetim görevlerindeki kadınların erkeklere özgü davranış ve pratikleri tekrarlamaktan kaçınması önemlidir. Dayanışmaya, arkadaşlığa ve yetki paylaşımına dayanan bir başka davranış modeli oluşturmalıdırlar. Böylelikle, toplumun her alanında, işyerinde ve sendikal harekette kadınların daha fazla katılımı sağlanmış olacaktır.” ■

 

(Kaynak: Petrol-İş Kadın Dergisi, Sayı 50, Ocak 2015)