Tek tek sıralamaya gerek yok. Son bir yılda İstanbul , İzmir, Ankara ve Antalya’da başta şu karanlık Bilderberg olmak üzere uluslararası nitelikte birçok siyasi, ekonomik, askeri, güvenlik , kültürel ve benzeri toplantılar düzenlendi. Bu toplantılarla ‘yabancıların’ Türkiye’ye ilgisi doruğa çıktı. Bunun yanı sıra aynı yabancı ülke, kurum ve kişilerin Türkiye’ye yatırımları hızla arttı.
Petrol ülkesi değiliz, ihtiyacımızın yüzde 93'ünü ithalatla karşılıyoruz. Ama bu demek değildir ki, petrole dayalı ne varsa ithal edeceğiz. Petrol, bir yakıt olmanın yanında pek çok sanayi sektörünün de hammaddesi. Ve bunun için petro-kimya tesislerinde işlenmesi gerekiyor. Bu işi yapan tesisler, sanayi içinde önemli bir yere sahip. Bilhassa plastik sanayiinde.
Öncelikle OYAKBANK'ın satışıyla bazı arkadaşlarımız konuyu yeniden gündeme getirdiler, OYAKBANK'ın satışını kendi tezlerini doğrulayan (bayram yaparcasına) kanıt olarak sundular ve şu görüşleri yinelediler:
PETKİM'İN, çoğunluk hissesinin blok satışında en yüksek teklifi veren grubun dosyası açıldıkça, kamuoyunda tedirginlik derinleşiyor. Özelleştirme İdaresi yetkilileri, Kazak Grup'un gizemi konusunda, "Ön yeterlilik aldılar. Bizce bir tereddüt yok. Ama kendilerini tanıtmalılar" derken topu üstü örtülü biçimde istihbarat teşkilatına attı.
Özelleştirme 1979 yılında Britanya’da başbakan Margaret Thatcher’in Muhafazakar Partisi tarafından başlatıldı. Fransa’da ise sosyalist François Mitterand özelleştirmeyi ilk uygulayanlardandı. Britanya’da Thatcher sonrasında iktidara gelen İşçi Partisi’de muhafazkarlardan devraldığı özelleştirme programını sürdürdü.
Şu işe bakın! Tam da, "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar Türkçe konuşa konuşa gideceğimiz" günleri beklerken, Çin Seddi'nin "dibindeki" Kazakistan'ın Turan Alem'cileri, ellerinde "pasaport fotokopileri"yle Kazakça, Rusça, Ermenice; hatta, bazı bilgilere göre, Rumca konuşa konuşa Türkiye'ye kadar geliverdiler! 2 milyar 050 milyon doları "bastırdılar".
ÜLKENİN içinde bulunduğu durumu gördükçe içimde bir şeyler kopuyor. Petkim'in satışını hep birlikte yaşadık. Satılan sıradan bir kurum değil. Bu kadar ciddiyetsizlik olur mu? Bu kadar duyarsız davranılır mı?
Dünyayı anlamaya çalışan bir çocuk "Bana küreselleşmeyi anlat" dese, ona Petkim ihalesini izletirdim. İhaleyi kazanan şirketin danışmanının kameralar önündeki şaşkınlığıydı küreselleşme.. Arkada Atatürk fotoğrafı... Türkiye haritası... Türk bayrağı...
Dünyada veya ülkelerde neler olduğunu anlamanın en yalın, en kestirme yolu parayı izlemektir. Kimin ne dediği, kimin neler yaptığına bakacak olursanız “cambaza bak” oyununa gelirsiniz. Çünkü bu “cambaza bak” oyunu, türlü türlü oynanmaktadır.