Son günlerde sendikal hareketin gündeminde yer tutan “Kıdem Tazminatı” uygulaması ile ilgili değerlendirmeler, sendikamızın 26. Olağan Genel Kurul belgelerinde de yer aldı. İlgili bölümleri güncel önemi nedeniyle dikkatinize sunuyoruz.
Son günlerde sendikal hareketin gündeminde ağırlıklı bir yer tutan “Kıdem Tazminatı” uygulaması ile ilgili tasarlanan değişiklikler, sendikamızın 26. Olağan Genel Kurul belgelerinde de yer tutuyordu. 2007-2011 dönemini kapsayan 26. Olağan Genel Kurul Çalışma Raporu’nda yer alan Kıdem Tazminatı ile ilgili değerlendirmeleri güncel önemi nedeniyle tekrar dikkatinize sunuyoruz.
Petrol-İş Sendikası 26. Olağan Genel Kurulu’na sunulan 2007-2011 Çalışma Raporu’nda Kıdem Tazminatı raporun “Türkiye’de Gelişmeler” bölümü altında yer alan “Çalışma Yaşamı Nereye Gidiyor?” başlığı altında yer tutuyor. Burada “Kıdem Tazminatı” alt başlığı altında uygulamanın tarihi ve gerçekleşen değişikliklerle ilgili bilgiler verilirken, “Ulusal İstihdam Stratejisi” bölümünde de Petrol-İş’in konuyla ilgili tutumu ortaya konuyor.
Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) “AKP hükümetinin geçtiğimiz dönemde işgücünün ve istihdamın esnekleştirilmesi ile ilgili gündemine aldığı düzenlemeleri, emeğe ve emek süreçlerine ilişkin genel bir stratejinin içerisine yerleştirmiştir. Aynı stratejinin önümüzdeki günlerde emeğe saldırı politikalarının temelini oluşturacağı anlaşılmaktadır” girişiyle sunuluyor. Ulusal İstihdam Stratejisi ile gündeme getirilen temel uygulamalar ve Petrol-İş Sendikası’nın bu başlıklara ilişkin görüşleri bölümünde “Kıdem Tazminatı” ile ilgili şu satırlara yer veriliyor:
“Türkiye’de kıdem tazminatı uygulaması, yıllardır gerek hükümetler gerek de işveren örgütleri tarafından emek piyasasının esnekleşmesinin önündeki temel engel olarak gösterilmiştir. AKP hükümeti de, bu talep doğrultusunda UİS hazırlık çalışmalarında kıdem tazminatı sisteminin değiştirilmesini gündemine almıştır. Kıdem tazminatı, işveren kesiminin savunduğu gibi işçilere verilen ek bir ödeme olarak görülmemeli, “ödenmesi sonraya bırakılmış ücret parçası” olarak değerlendirilmelidir. Bu açıdan işçinin yıllarca birikmiş emeğinin karşılığıdır ve ücret hakkından ayrı değerlendirilmemelidir. Bu açıdan işçinin yıllarca birikmiş emeğinin karşılığıdır ve ücret hakkından ayrı değerlendirilmemelidir. Dolayısıyla, kıdem tazminatı işverenler için yük değil, temel ücret gibi ödenmesi sorunlu bir hak ve yine işçilerin ücret hakkının içerisindeki en temel kazanımlarından birisidir.”
“Kıdem Tazminatı” başlıklı bölümde ise konuyla ilgili daha ayrıntılı şu değerlendirmeler yer alıyor:
"Kıdem Tazminatı
75 yıl önce 1936 yılında yürürlüğe giren ve çalışanların vazgeçilmez kazanımı olan kıdem tazminatının kaldırılması veya fona devredilmesi konusu son 20 yıldır zaman zaman gündeme getirilmektedir. AKP'nin 61. Hükümet programını açıklamasıyla yine tartışmalar başlamıştır.
Kıdem tazminatı, işçinin iş sözleşmesinin devamı süresince, her geçen tam yıl için hizmet akdinin yasada sayılan nedenlerden biriyle son bulması halinde işverence işçiye ya da mirasçılarına yapılan bir ödemedir.
Kıdem tazminatı konusunda ilk defa, 1936 yılında yürürlüğe giren ilk İş Yasasında, bütün işçiler hakkındaki fesihlerde, 5 seneden fazla olan her tam iş senesi için 15 günlük ücret tutarında tazminat verileceği düzenlemesi yapılmıştır. Bu düzenlemede, fesih için hiçbir gerekçe aranmamış ve feshin kimin tarafından yapıldığı da önem arz etmemiştir. Aranan tek şart işçinin 5 iş senesini doldurmasıdır.
1950 yılında, kıdem tazminatını düzenleyen yasa hükmünde yapılan değişiklikle kıdem tazminatı alabilmek için 5 yılını doldurmuş olma şartı, 3 yıla düşürülmüş ve askerlik hizmeti nedeniyle fesih halinde kıdem tazminatı alınacağı hükmü yasaya ilave edilmiştir.
Bu değişiklikten iki yıl sonra 1952 yılında emeklilik veya toptan ödeme almak amacıyla iş akdini fesheden işçinin de kıdem tazminatına hak kazanacağı hükmü yer almıştır.
1967 yılında yapılan değişiklikle, işçinin ölümü halinde tazminat tutarının mirasçılarına ödeneceği hükmü ilave edilmiştir.
Daha sonra 1971 yılında 1475 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 14. maddesinde kıdem tazminatı düzenlenmiştir. 1975 yılında yapılan değişiklikle, kıdem tazminatına hak kazanılacak üç yıllık çalışma süresi bir yıla indirilmiş ve her geçen tam yıl için ödenecek kıdem tazminatı miktarı, 15 günlük ücret tutarından 30 günlük ücret tutarına çıkarılmıştır
Mevcut yasal düzenlemeye göre kıdem tazminatına hak kazanabilmek için iş sözleşmesinin;
*İşveren tarafından suçlu çıkarma halleri dışında sebeplerle feshedilmesi,
* İşçi tarafından mazeretli ayrılmalar ve zorlayıcı sebepler nedeniyle feshedilmesi,
* İşçinin muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle feshedilmesi,
* İşçinin ölümü sebebiyle,
* Emeklilik veya malullük yahut toptan ödeme almak amacıyla feshedilmesi,
* Kadın işçilerin evlendikleri tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi istekleriyle ayrılmaları,
* Yaş dışında, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısını dolduran işçilerin kendi istekleriyle işten ayrılmaları
gerekmektedir. Bu hallerde işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Kıdem tazminatının üst sınırı, en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı emeklilik ikramiyesini geçemeyecektir. Kıdem tazminatının süresinde ödenmemesi halinde mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesi esası getirilmiştir.
2003 yılında, 1475 sayılı Kanun kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesi hariç yürürlükten kaldırılmış olup 4857 sayılı İş Yasası yürürlüğe girmiştir.
4857 sayılı İş Yasasında kıdem tazminatı için bir fon kurulması öngörülmüştür. AKP Hükümeti de, TBMM'de 61. Hükümet Programı'nı açıklarken “Kıdem Tazminatı Fonu”nun kurulacağını açıkça ifade etmiştir.
Kıdem tazminatı uygulamasının kaldırılarak kıdem tazminatı fonu getirilmesi işçilerin aleyhine olacaktır. Fonun uygulanmaya başlaması halinde;
* İşçilerin bağlı oldukları kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı bağlanması yahut toptan ödeme almak amacıyla hizmet akitlerini fes¬hetmeleri halinde,
* İşverence hizmet akdinin feshedilmesi durumunda işçinin hak kazandığı yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı veya toptan ödeme almak amacıyla ilgili kuruma veya sandığa başvurması halinde,
* Adına en az 10 yıl Fona prim ödenen işçinin isteği halinde,
* İşçinin ölümü halinde kanuni mirasçıları
kıdem tazminatına hak kazanacaklar.
Diğer durumlarda askerlik, evlilik, işçinin işveren tarafından işten çıkarılması veya işçinin haklı sebeple işini bırakması hallerinde ve yaş nedeniyle emekli olamayanlara kıdem tazminatı ödenmeyecektir.
Yine kıdem tazminatına esas işçinin 30 günlük ücreti hesaplanırken, bir yıl içinde işçiye ödenen her türlü maddi menfaatler dikkate alınmaktadır. Yani, giydirilmiş ücret üzerinden kıdem tazminatı ödenmektedir. Fona ödenecek miktar işçinin brüt ücreti ile sınırlı olduğu için kıdem tazminatına esas ücreti de düşecektir.
Ayrıca kayıt dışı çalışanlar hiçbir şekilde kıdem tazminatı alamayacakları gibi, ücretleri yüksek olmasına rağmen asgari ücret olarak gösterilenler de, çok az bir kıdem tazminatı alabileceklerdir.
Kurulacak olan fon, daha önce uygulanan Tasarrufu Teşvik Fonu veya Konut Edindirme Fonu gibi fonlarda olduğu gibi, Devlet tarafından kullanılacaktır. Bu fon en çok Devletin işine yarayacaktır.
Fon yürürlüğe girmeden önce çalışanlar için eski uygulamanın geçerli olacağı, yani işverence ödeneceği, fon yürürlüğe girdikten sonraki çalışmalar için fona başvurulacağı ve işçilerin kazanılmış haklarının korunacağı ifade edilmekte ise de, bu söylemler yukarıda belirttiğimiz gibi gerçek değildir, aldatmacadır.
Kıdem tazminatlarının kaldırılması veya fona aktarılması konusunda tartışma yaratılarak kamuoyu yoklaması yapılmaktadır. Kıdem tazminatı fonunun yasalaşması halinde 2003 yılında yapılan Türk-İş Genel Kurulunda genel grev konusu yapılacağı hükme bağlanmıştı."