• industriAll global
  • industriAll europe
  • Retun See
  • Petrol-İş Kadın Dergisi
Belgesel: Petrol-İş Tarihi

Soma'daki iş cinayetini protesto için 15 Mayıs'ta eylemdeydik:

Petrol-İş Sendikası Şalteri İndirdi

Soma'da yaşanan iş cinayetini protesto etmek için Türk-İş'in aldığı bir günlük iş bırakma kararı doğrultusunda Petrol-İş Sendikası 15 Mayıs Perşembe günü iş bıraktı.  Şubelere bağlı işyerlerinde, basın bildirileri okunduktan sonra, üyeler akşama kadar çalışmadılar. Petrol-İş Sendikası Genel Merkez Yöneticileri ile Şube Yöneticileri eylem alanlarındaydı.

16.05.2014

Türkiye'nin dört bir yanında sendikamız üyelerinin yoğun katılım sergilediği  eylemlerde Petrol- İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve Genel Yönetim Sekteri Ahmet Kabaca Trakya ve İstanbul 1 Nolu Şubeye bağlı  işyerlerindeki eylemlere katırken,  Genel Sekreter  Ali Ufuk Yaşar Gebze Şubesi ile birlikteydi. Petrol-İş'in Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül  İstanbul 1 No'lu Şubeye Bağlı ilaç işyerlerine giderken Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen de yine Trakya Şubesine bağlı diğer işyerlerindeki sendika üyeleriyle birlikte eylem alanındaydı. 

İş kazası değil iş cinayeti
Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve Genel Yönetim Sekreteri Ahmet Kabaca ve İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Ahmet Baranlı ve Şube yöneticileri, Saat 08.00'da Çerkezköy'de bulunan Polimer İşyeri'ndeki iş bırakma eylemine katıldılar.

İş bırakan 2 bine yakın Polimer işçisine hitaben bir konuşma yapan Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Soma'da hayatını kaybeden maden işçilerine rahmet, yakınlarına ve tüm işçi sınıfına başsağlığı diledikten sonra iş kazalarının  büyük bölümünün önlenebileceğine, dikkat çekerek, artık iş kazalarının iş kazası değil, iş cinayeti olarak adlandırıldığını belirtti.

Soma'da meydana gezen faciayı da bir iş cinayeti olarak değerlendiren Öztaşkın konuşmasına şöyle devam etti:

“ Soma'daki facianın sebebi  yıllardır  neoliberal iktisat politikaları çerçevesinde Türkiye'de uygulanan  özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarıdır. Bu politikalarda ekonominin istihdam ayağı ucuz işgücü üzerinden kurgulanmıştır. Ucuz işgücü olabilmesi için de işçilerin kuralsız bir biçimde çalıştırılması gerekmektedir. Bu, işçinin güvencesiz ve örgütsüz olması anlamına gelir.  Kuralsız çalışmada ücretler de esnektir, çalışma saatleri de... “

Denetimler Yetersiz
Kuralsız çalıştırma ve taşeron sistem arasındaki ilişkiye dikkat çekip, taşeron çalışmayı çağdaş kölelik olarak tanımlayan Genel başkanımız bu çalışma biçimi ile iş cinayetlerinin hızla tırmandığını da belirterek: “Kuralsız çalışma ve teşoranlaştırma, özelleştirme politikaları sonucunda ülkemizde hergün iş kazalarında ve ölümlü iş kazalarında artış  görülmektedir.  Çünkü rekabet edebilmek için maliyetlerin düşürülmesi gerekmektedir ve  işverenler maliyet düşürmek  için insan sağlığı, işçi sağlığını hiçe saymaktadırlar. Eğitimlere önem verilmemekte,  kalifiye işgücüne önem verilmemekte, işe alımlarda işi bilmekten ziyade siyasi ölçütler ön plana çıkarılmaktadır. Bunlara denetim yetersizliği de eklenince ortaya bu tür tablolar çıkmaktadır. ”

Üniversite hocalarının ve yetkililerin  “ En iyi İş Sağlığı ve İş  Güvenliği Yasasına” sahip olduğumuzu sık sık vurguladıklarına  değinen Öztaşkın:   “ İstediğiniz kadar güzel yasalar çıkarın, önemli olan bunları doğru bir biçimde uygulamaktır.  Bugün işçi sağlığı güvenliği, denetimleri  yapan müfettiş sayısı  500'dür, oysa Türkiye'de binlerce iş yeri var; müfettiş hangi birine yetişsin. Üstelik denetimler de son yasaya göre artık, bir hafta öncesinden haber verilerek yapılıyor. Üniversite hocaları, siyasetçiler, bürokratlar 'Bu maden örnek madendi, denetleniyordu ' diyorlar. Örnek madendi de neden bu kadar işçi kardeşim yaşamını yitirdi. Kimse kimseyi kandırmasın Türkiyedeki denetimler yetersizdir. Müfetişler bağımsız şekilde hareket edememektedir, siyasi iktidarın ve işverenlerin baskısı altındadır.”

Soma'da kazadan kurtulan işçilerin büyük bir bölümünün, madende tekrar çalışacağına çünkü başka burada başka iş alanı olmadığına, çalışanların çaresiz olduklarına  dikkat çeken  Genel Başkanımız işçilerin işten atılma  korkusundan konuşmadığına da değindikten  sonra şöyle devam etti: “İşçiler konuşamıyor.  Ama tek tük de olsa konuşanlar var. Alınmış olduğu söylenen eğitimlerin alınmadığını, ne yöne kaçacaklarını bilmediklerini, nefes odalarının olmadığını söylüyorlar. Kendilerini girip insanlarını  kurtarmaya çalıştıklarını, arkadaşlarını kurtarmaya çalışan madencilerin de yaşamını kaybettiklerini belirtiyorlar. İşte böylesine ilkel koşullarda çalıştırılıyor insanlar. Tedbirleri almayan işverendir, denetimleri yapmayan çalışma bakanlığıdır, bunlar birinci derecede  sorumludurlar. İster bakan ,ister politikacı, ister üniversite hocası, ister sendikacı olsun sorumluların yakasına yapışmak gerekir.  Eğer bu yapılmazsa  işçi gelir,bu saydıklarımın yakasına yapışır ve hesap sorar”

Yerinde bir eylem kararıydı

Genel Başkanımızın konuşmasında vurguladığı diğer önemli bir gerçek ise  Türkiye'de sendikalı işçi sayısının azlığı ve uygulanan sendikasızlaştırma politikaları ile bu sayının giderek düştüğüydü. Gücünün az olmasına rağmen yine de en büyük örgütlü gücün sendikalar, olduğuna ve Türk-İş'in almış olduğu bir günlük iş bırakma kararının yerindeliğine de değinen ve   Polimer işçilerini gösterdikleri kitlesel katılım nedeniyle kutlayan  Petrol-iş Sendikası Genel Başkanı Öztaşkın şöyle devam etti:

“Sabah geldiğimde burada binlerce üyemizin toplandığını görmek beni çok sevindirdi. Hepinizi kutluyorum. Hepnizle gurur duyuyorum. Bu eylem yerinde bir eylemdi. Ama konfederasyonların, bizim  sadece  Soma'da yaşamını yitirenleri anmak tepkilerimiz dile getirmek için toplanmakla yetinmememiz gerekiyor.  Bir program çerçevesinde, işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik talepler ortaya konmalı bunlar hükümete ve işverenlere dayatılmalı, bunlar yerine getirilmezse eylem yapılacağı bildirilmeli, işin takipçisi olmalıyız”

Özelleştirmeler durdurulmalı

Öztaşkın konuşmasını bitirirken sendika olarak  özelleştirmelerin durdurulması doğrultusunda da çaba sarfettiklerini belirtti “ Özelleştirmeler özelleştirme ihaleleri durdurulmalı, madenler ve stratejik öneme sahip yerler özelleştirilmemeli, özelleştirilen yerler tekrar kamuya devredilmelidir. Acımız çok büyük bundan sonra böyle facialarla karşılaşmamak için herkes, işverenler, hükümet, sendikalar, öğretim üyeleri  üzerine düşen sorumluluğu almalıdır. Ancak bu şekilde böyle büyük faciaların önüne geçilebilir” dedi.

Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ve Genel yönetim Sekreteri Ahmet Kabaca ve 1 Nolu Şube Yöneticileri daha sonra, Trakya Şubesi'nde örgütlü Jotun Toz Boya ve Elba Bant Sanayi ve İstanbul 1 No'lu Şube'de örgütlü  Ürosan Kimya, Gripin İlaç ve Bayer İlaç fabrikalarında iş bırakan Petrol- İş üyelerini ziyaret ettiler. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, bu işyerlerinde de Soma'daki iş cinayetine ve alınması gerekli işçi sağlığı ve işgüvenliği tedbirlerine, bir daha böylesine kıyım şeklinde kazaların olmaması için bu konuda ortak talepler doğrultusunda geliştirilecek, işçi sağlığı ve iş güvenliği politikalarının önemine değindi.

Gerekli tedbirler alınmalı 

Petrol-İş Sendikası Genel Sekreteri Ali Ufuk Yaşar ise iş bırakma eylemleri sırasında Gebze Şubesiyle birlikteydi.  İş bırakma eylemi için sabah erken saatlerde Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar,  Sendikamızın Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz ve işyeri temsilcileri  DYO Boya ve Unilever işyerlerine geldiler.

Genel Sekreterimiz Ali Ufuk Yaşar burada eylemdeki üyelere yönelit yaptığı konuşmada şöyle dedi.  "Ülkemizin ve sendikal hareketin tarihindeki en acı olaylardan birini yaşıyoruz.  Madenci şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz" dedi. Petrol-İş Genel Sekreteri Ali Ufuk Yaşar ayrıca bu acıların son olması dileğiyle gerek hükümet edenlerin gerekse işverenlerin böylesi acıları yaşamadan tedbirlerini almaları gerektiğinin altını
çizdi.

Hükümet ve patronlar sorumlu

Sendikamız Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül de, İstanbul 1 No'lu Şube Başkan Yardımcısı Yılmaz Akay'la birlikte Novartis, Sandoz1, Sandoz 2 işyerlerindeki üyelerimizle iş bırakma eylemindeydi.

Adı geçen ilaç fabrikalarında çalışan üyelerimize yönelik yaptığı konuşmada Genel Mali Sekreterimiz öncelikle Soma'da yaşananların kader değil, yeterli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle ortaya çıkan bir iş cinayeti olduğunu vurguladı, başka ülkelerde de maden çıkarıldığını, alınan işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleriyle kazaların bertaraf edildiğini belirten Doğangül konuşmasına şöyle devam etti:  “ Almanya'da son 30 yıldır ölümlü iş kazası yaşanmadı.  Acımız büyük, yaşamını yitirenlere başsağlığı, ailelere de sabır diliyoruz. Ama Soma'daki iş cinayetinden hükümet, patron sorumludur.  Sorumlulardan hesap sorulmalıdır” dedi.

Bu bir katliamdır

Petrol-İş Sendikası'nın Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen de Trakya Şubesi'nde örgütlü işçilerle birlikte Zentiva İlaç Fabrikası'ndaki eylem alanındaydı. Zentiva'daki eylemde Trakya Şube Başkanı Turgut Düşova ve Şube yöneticileri hazır bulundular...

Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Zentiva'da iş bırakma eylemindeki üyelerimize yönelik yaptığı konuşmada, Soma'da yaşananların bir iş kazası olmadığına, toplu katliam olduğuna dikkat çektikten sonra: “ Bu katliamdan  hükümet, işveren doğrudan sorumludur. Yetkililer hala bu işyerinde son teknoloji kullanıldı, sürekli denitim yapılıyordu, o civardaki en güvvenli iş yeriydi, diye halkı kandırmaya çalışıyorlar. Bu tutum günlerdir maden başında, yakınlarını umarsız bir biçimde bekleyenlerin, öfkesini dindireceklerini sanıyorlar. İnsanlar canlarını kaybetti, siz hala iktidarınızın peşindesiniz, sorumluları bulun bunları yargılayın.”

Sendikaların da en az hükümet  ve işverenler kadar sorumlu olduğuna da dikkat çeken Sözen, Türk-İş'in eylem kararının yerinde ama yetersiz olduğunu da belirttikten sonra “ Daha etkili eylemler yapmalı, sendikalar olara  bu katlimanın sorumlularının peşini bırakmamalıyız” dedi.

Kaynak: Basın Servisi